18 Ekim 2010 Pazartesi

-1-

Bu yazılar da yine küçüklüğümden beri okudum kitaplardan aldığım kısa, kısa dip notlarımdan başka bir derleme….kendimden kendime yol bulma yazılarıdır….bakalım neler çıkacak…………
(Sevim (Bulut) Bayer

DERVİŞ’E!
Dervişlik; Hak aşığı dervişler ve velilerle ülfet kuranların yolcusu Allah’a varan, gidilecek tek yoldur. Allah yolunda servet bağışlamak ancak serveti olan cömert kişilerin yapacağı iştir. Dervişin ve aşığın böyle bir serveti olmayabilir fakat vereceği daha büyük bir hazinesi vardır “Nefsini feda edip canını Allah’a vermek”. Dervişin işi senin idrakinin üzerindedir, ahvaline hor bakma. Zira dervişler mal ve mülkün üstünde Zülcelal olan Allah’ dan rızk bulurlar. Dervişin gönlü mal ve mülkün ötesindedir, gönlü-ne dünya malı adiyle ne versen hoşlanmaz onunla zengin olmaz. Fakat gönlü Allah’la dolu derviş varlığı ile her yeri zengin eder. Dervişlik buyruk dinlemek demektir. Derviş-lik, aşırı dünya zevk ve ihtiraslarından perhiz yoludur. Fakat ucu Allah’a varan tek yol da budur. Derviş olan içine atıldığı aşk ateşinde Tanrı iksiri ile serinlemenin sırrına erer. Kendisi bir gül bahçesi ortasında yeşil ağaç yaprakları altında Tanrı nurunu içer-ken geriye dönüp bakınca dünya ihtirasları ve nefis düşkünlükleri içinde bıraktıklarını ateşte uyanırken görür. Onları, dünya ateşinden kaçıp aşk ateşinin gül bahçelerine çağırmaları ise, dervişin ruhunda iyilik ve şefkat sıfatlarının iri güller açmasındadır. Gönlünde dervişlik havası bulunan kimse dünya suyunun içinde batmadan yüzer. Gerçi cihan bütünüyle onun mülkü ise de onun gönül gözünde bir hiçten ibarettir. Allah aşkı ile dolu olursa yelken açmış gemiler gibi ummana akar, eğer gönlünde o cevheri bula-maz nefsini mağlup edip ruhunu maddenin ihtiras ve dünya zincirlerinden kurtaramaz- sa civarında istese yüz bin derviş bulunsun ne çıkar?
Bizim için düşman yoktur. Her yerde, her şeyde Hakkı gördüğümüz için kimseyi tahkir etmeyiz. Mademki dervişsin herhangi bir kimseden sana gelecek veya gelmiş bir kötülük için“Bu bana Allah’ dandır” demelisin. Mesela“Şu kişi sana şunu yaptı” dese-lerler, alakan olmayan bir şey ile suçlandığını görünce“herhalde bir başka hatam yüzünden Cenabı Hak beni bu suretle ikaz ediyor. Mürşidim beni uyanıklığa davet ediyor” desin. Bu iftirayı bir terbiye olarak kabul ederek gidip söyleyenin elini öpsün. Bu kabil olmazsa kalben hoş görüp o kimsenin daima iyiliğini istesin.Hak kulunu kullar vasıtası ile terbiye eder onun için bir derviş ondan bundan bilmez Allah’ dan bilir.Madem ki “La faile illallah” yapan Allah vasıtayı görmemen gerek. Zannı bırak. İlahi hakikat zanla bilinmez. Bir derviş nefsine ağır gelen bir şey için karşısındakine ağır muamelede bulunamaz. Vahdet gözü ile etrafını seyreden kimse için her bir eşya da hakkın bir çeşit tecellisi vardır. Derviş bu hakikat noktasında keyfiyeti görürse kimseye kötülük edemez, vefasızlıkta bulunmaz, hakaret nazarı ile bakamaz.
Derviş ne geçmişi düşünür ne geleceği bu seni Allah’tan ayıran perdedir. Haline bak Halik’ ine şükür eyle. Durmadan geçmiş günlerin hatalarını düşünür hataların yükü altında ezildiğini hissederse henüz vücuttan kurtulamamış demektir. Ya da geleceğin maddi manevi hesaplarını düşünmek Allah’a götüren yolda vakit kaybetmektir. Ağlayış feryat ayıklık alametidir. Sana ilk olarak ona doğru seyru suluk’un nasıl olacağını anlatacağım, sonra Ona kavuşmanın, Onun huzurunda oturmanın, Onun müşahedesinin
-2-
halısı üzerinde oturmanın ve o sırada Onun sana söyleyeceği şeylerin keyfiyetini sana
beyan edeceğim. Daha sonra Onun yanında Onun fiillerini, huzurunda Onunla ve Ona doğru dönüşüm keyfiyetini ayrıca Onda yok olmak istemenin nasıl olacağını anlatacağım. İlim koku ve renk dünyasının tefsiridir, göz ve gönül onunla beslenir. Onun başlangıcı hem arkadaşlık hem de yoldur. Onun sonu arkadaş bulunmadan yolda
yürümektir. Aşkın başlangıcı yol gösteren dostlara muhtaçtır, onun sonunda insan tamamen yalnız kalıyor. SOHBET ARKADAŞLARINDAN AYRI KALAN KİŞİ SÖZ SÖYLEMEK KABİLİYETİNDE OLSA BİLE O DİLSİZDİR!
ARİFİN HER SÖZÜNÜ DUYMAYA İNSAN GEREK! KATRE NİCE ANLASIN UMMAN OLAN ANLAR BİZİ!

*Ey Derviş! Ne vakte kadar kamış gibi boğum, boğum olacaksın boğumların tıkalı bulundukça ney sırlara ortak değildir. Ney dosttan ayrılan kişinin arkadaşı hal’daşıdır. Onun perdeleri perdelerimizi yırttı. Sırlara irfan, sezgi ve duyuşla, kendinde yaratıcıyı buluşla varacaksın
*Ey Derviş! Mümkün olduğunca susmayı yeğle yada senden söylemesi zaruri olan şeyleri söyle ve bunu özlüce söyle. Sukut ikidir. Biri dilin, diğeri kalbin. Dilin; Melaniye- den yani hayırsız şeylerden sukut. Kalbin; Dünya endişe ve takıntılarını bırakmak. Hem dil hem kalbin sukutu olursa o kulun sırrı kendini gösterir. Kim bir şey biliyorsa söylesin, kim bilmiyorsa Allah en iyi bilendir desin. Zira kişinin bilmediği şey hakkında Allah en iyi bilendir demesi de bir ilimdir
*Ey Derviş! Tanrıyı bilenin dili körleşir. Onu Ondan başkası ile meşgul olmayan tanır. Gamsız ve asude olur.
*Ey derviş! Bilmenin ala derecesi nedir? Bilmemek. Bilmem diyen öğrenir. Bilirim diyene ne söylenir? Tevhidin hakikati sukuttur. Tevhid ilmini öğrenmek bir olanın huzurunda kendini yakıp yok etmektir. Bu yok oluş ve kayboluşu da kaybet, bundan da geç işte tefrik de budur. Lal taşı renk ve parlaklığını kazanmak için güneşin terbiyesin de nice yıllar geçirdi.
*Ey Derviş! İnsan ne kadar bilgili olursa ruh o insanda o derece yayılır, kendini göste-rirse ruhun kemali o derece çok meydana çıkar. Bu da insanın kabiliyetine bağlıdır. Tenzih yapabilmek için her şeye zat gözü ile bakmalı. Zat gözü bilgi gözüdür, her mekan ve mertebede o varlık gözü ile görebilme ve o varlık gözü ile aleme bakması gerek yoksa hakikati bulamaz. Tam tenzih yapabilmek için hiçbir şeyi görmemek, düşünmemek ve insanda yok olmak gerekir(kör olmak).
*Ey Derviş! Salih insanların özelliklerinden biri ihtiyaç olmadıkça konuşmamaları. Kamil insan odur ki hevasına göre söz söylemez. Hiçbir mutluluktan mesrur olmaz hiç bir üzüntüde kederlenmez bütün bunlara rağmen nefsini muhasebe etmekten gafil kalmaz.
*Ey derviş! Allah’ı müşahede etmek üzere amel etmeyenler her meydanda yürür ve her lisan konuşur. Fakat Allah’ı müşahede etmek üzere amel edenlerin dilleri tutulup söylemez olur. Her an Cenabı Haktan haya ederler ve ariftirler. Allah’ın kendilerini gördüğünü bilerek amel edenler muhlistirler. Zat da ancak bir aynada müşahede edilebilir. Hak da Halkta aynı şey olduğuna göre arada fark bir bakıştır.
*Ey derviş! Herkes bir ismin mazharı olup onun tasarrufu ve boyundurluğu altındadır.
-3-
Her nereye dönerseniz orada onun bir yüzü vardır. Her mertebede bir yüz vardır. Bir yüze inanmayıp diğer yüzleri yalanlamakla Hak örtülmüş küfre nispet edilmiş olur. Ger-çeğe varmak için örtüleri kaldırmak gerek örtüleri yıkacak olan bilgidir. Bilgi ölümsüzdür.
*Ey derviş! İlim hayal toplamak demektir. Muhakemeler beyninizde saklanmış hayal-ler üzerinde kurulurlar, hayal olmazsa muhakeme olmaz. İnsan ne kadar hayal toplar ve tahayyülde bulunursa muhakemesi de o derece derin ve isabetli olur.
*Ey Derviş! Tecelli ilmin fazlalığı kalbin saflığı derecelerindedir. İlim fazlalaştıkça tecelli fazlalaşır ve bunla birbirine etki yaparak en sonunda zat deryasında karar kılınır zat olunur. Bilgi bedene de etki yapar. Edindikleri bilgi hem dünya hem, hem ahireti bahş etmiştir. Hiçbir bakışa kayıtlı kalamaz.
*Ey Derviş! Melekler gibi “bizim bilgimiz yok” de ”ancak senin bildirdiğin bilgiyi bili-riz” sırrı elini tutsun. Sıkıntıdan kurtuluşa gizli bir yol vardır, bu yol zahiri bilgiyi tanımaz. O alemden olan Tanrı bilgisi gerek ki İnsanı Tanrıya ulaştırsın. Alimin kalkanı “bilmiyorum” sözüdür. “biz bilemeyiz kimseye bir şey diyemeyiz” Bilmiyorum, bilemiyo-rum, bilemeyiz.
*Ey Derviş! İnsanlar dört kısımdır. 1-Bilen ve bildiğini de bilen insandır ki, Alim budur buna tabi olunuz. 2-Bilen ve fakat bildiğinin farkında olmayan kimse ki, uykudadır uyandırınız. 3-Bilmeyen fakat bilmediğini bilen doğruya ulaşmayı ister buda onu Hakka ulaştırır. 4-Bilmeyen fakat o bilmediğini de bilmeyen kimsedir, şeytandır ondan kaçın.
*Ey Derviş! Sen kendi etrafında durdukça nasıl tavaf da olursun. Hem Allah’ın evine gitmek hem de kendi etrafında olmak nasıl olur? Sen hala varlığınla tövbe ediyor kendinden geçmiyor terk etmiyorsun. Ey geçen hallerinden tövbe etmek isteyen derviş! Bu tövbe etmekten ne vakit tövbe edeceksin söyle!
*Ey Derviş! Tanrı ile oturmak isteyen ehli tasavvuf ile oturur. Bir kimsenin kendisi ile meşgul olması kendisinde bir hazine bulduğuna delildir. Başkaları ile uğraşması da o kimsenin manen iflas etmiş işsiz güçsüz kaldığına delildir
*Ey Derviş! Müminin alameti aklıdır. Aklı ne kadarsa ibadeti o kadardır. İnsanın huyu-nun güzelliği de aklının derecesindedir. Aklı tam oldu mu imanı da tam olur Rabbine itaat eder.
*Ey Derviş! İnsanlarda gördüğün birçok zulümler senin huyundur. Sen kendi huyunu onlarda görüyorsun. Senin varlığın nifakın zulmün gafletin onlara aksetmiştir. Ey başkasının başkasının yüzünde kötü bir ben arayan, gördüğün kendi beninin aksidir. Ondan nefret etme
*Ey Derviş! Tasavvuf baştanbaşa edeptir. Her vakitte her halde her yerde edep! Baktığı her yerde ve gördüğü her şeyde ilahi hikmeti ilahi güzelliği gören insandır. Tasavvuf sıkıntı zamanı gönülde neşe, ferah bulmaktır. Cenabı Hak’la oturmak isteyenler ehli tasavvufla otursun. Tasavvuf bir zevktir ki kendisinde nefsani alametler erir insani malumatlar çürür. Tasavvuf davayı terk ve manayı saklamaktır. Ehlullah indinde tasavvuf güzel huydur. Huyu güzel olanın tasavvufu da güzel olur Tanrının huylarını huy edininiz! Benim huyumu alan banim gibi olur.
*Ey Derviş! Gözü aç gör ki bütün Kelamullah ayet, ayet Kuran’ın hepsi edeptir.
İnsanların göz ve kalp nurları edep, insanın tenindeki can edep. Ademoğlu ile cismiyle
-4-
hayvan arasındaki fark edeptir.
Ey Derviş! Akarsu gibi olmak fakirin alametidir. Akarsu çer çöp tutmaz. Fakir yani dervişin kalbinde gıllu gış dedikodu, çer çöp bulunmaz Sonra akarsu etrafını, sular, doyurur, yeşertir.
Ey Derviş! Dünyada en büyük saadet, Alış verişin Hakla olursa dünyanın dedi’ sinden, kodu’ sundan kurtulursun. En büyük rahatlık, Dervişliktir. En büyük nimet kamil insana erişmek. Allah’ın halvegahından başka saadet yoktur.
*Ey Derviş! Erkek o kimsedir ki ticaret alışveriş Allah’ın zikrinden alıkoymaz, zahiren ve batınen yani içini dışını temizlemeyi seven kişidir, her nefes nefsini muhasebe etmeyeni biz ricalden saymayız.
*Ey Derviş! Kime sevda derdinin zerre kadar ışığı vursa, erse ondan bir kadın doğar. Kadınsa ondan bir er vücuda gelir. İkisinden de geçtin mi er olursun kadın bile olsan er sayılırsın. Fakat ne lazımsa tamamlanmadıkça bu iş kimseye açılmaz.
*Ey Derviş! Senin vücudun zamanın Meryem’idir. Nefis kadın, akıl erkektir ve sana doğru olan akıldan hasıl olmuş bulunan iman ve marifet de senin İsa’ndır. Meryem gibi olan nefsinden İsa doğar.
*Ey derviş! Lokma sende cevher oluyorsa istediğin kadar ye! Fakat bu lokma sende fenalıklar doğuruyorsa boğazına kilit as.
*Ey Derviş! Kemal sahibi her zaman Hu lafzını dile getirse kendisi Hu olur. Hu dediği zaman artık kendisi bulunmaz kendi vücudundan eser kalmaz.
*Ey derviş! Elinde olmayan bir şeyi arzu edersen bedbaht olman alınyazındır. Elinde olan şeyler hususunda ise henüz bunların hangilerinin arzu edilene layık olduğunu bilmen makamında değilsen, bu makam için uzaklaşman gereken şeylerden uzaklaş araman gerekeni ara.
*Ey Derviş! Bir adamın terakki ettiğini gösteren alametler şunlardır; Kimseyi yermez, kimseyi övmez, şikayet ve itham etmez, bilgelik taslamaz, kendinden asla bahsetmez, elde etmede güçlükle karşılaşırsa yalnızca kendini mesul sayar. Medh edilirse o meddahla gizlice alay eder, kendini suçlarlarsa haklı çıkmaya çalışmaz, nekahetteki hastalar gibi iyice sıhhatine kavuşmadan iyileşmesi gecikmesin diye kendini yoklar.
Bütün arızalarını kökünden söküp atmıştır. Hiçbir şeye ve ferde karşı taşkın harekette bulunmaz, kendini karşı sürekli tuzak kuran adama karşı tetikte olduğu gibi, kendine her an tetiktedir.
*Ey Derviş! Eğer bir kimse seni yererse reddetmeye kalkma hakkında böyle söyleyen kişi şüphesiz diğer kusurlarından bihaber zira haberdar olsaydı bunları söylemekle yetinmezdin de. Başkaları ile meşgul olan kimsenin nasibi tefrikadır. Cem farklılıkların toplanması, Tefrika bütünün parçalanmasıdır.
*Ey Derviş! Cahil hayır ve şerri başkalarından bilir. Bilge her türlü iyilik ve kötülüğü kendinden bilir. Cahiller meclisinde derin meseleler konuşulmaya başlanırsa sukutu muhafaza et. Zira hazım edilmeyen bir şeyi iade etmede büyük tehlike vardır.
*Ey Derviş! Gerçek Derviş, yoklukta başkasının varlıkta mutlu olduğu gibi mutlu, varlıkta ise başkasının yoklukta mutsuz olduğu gibi mutsuz. Ne başkasını sevmeye yönetecek nede başkasının sevmesine gerekçe ve de başkasının kendisinin sevmesi-ne izin verecek derecede sevgili ile meşgul olan kişidir.
*Ey Derviş! Başkasıyla olursan başka olursun. Dostla olursan dost olursun. Eğer sen
-5-
halkın sohbetini elde etmişsen benim sohbetim senin ne işine yarayacak. Şayet onun sohbetini bulamadıysan benim sohbetim sana ne fayda verecek.
*Ey Derviş! Bir kimsenin en güzel vakti bütün zamanını dostla geçirdiği andır. Sevgi kadehinden bir yudum içen kişi sevdiğinden başkasına iltifat edemez. Gönülde Allah sevgisi arttı mı şüphe yok ki Allah seni seviyor. Allah da bir kulu severse kendisi ile meşgul eder.
*Ey Derviş! Allah’ı sevdiğini söylüyorsun fakat ona karşı gelmeye devam ediyorsun. Senin sevgin gerçek olsaydı ona itaat ederdin çünkü seven sevdiğine itaat eder. Senin sevgiye layık oluşun da görmek için senin aradaki perdeleri kaldırmandır. O seni, senin Onu seyrettiğin bakışla seyreder. Bir şeyi yalnızca onu sevdiğin derecede anlayabilir-sin.
*Ey Derviş! Derviş neye benzer toprağa, mütevazi insan kime derler kendini insanla-rın emanet edildiği toprakla aynı sayana.
*Ey Derviş! Battal ve Allah’a kulluk etmekten yana tembel olan kimselerle oturmayı-nız, uymayınız. Onlara uymak sizi içinden çıkılmaz felaketlere sürükler. Eline geçme-yecek şeyi aramak en büyük beladır. İbadeti eksik eden geçim sıkıntısı çeker. Evinden eziyetler çeker, kazancı azalır. Çocukları isyan eder. Hanımından nefret duygusu görür. Hangi tarafa yönelse ayağı tökezler. Bunların hepsi az kulluk etmenin sonucu-dur. İbadetini bir yana atıp dünya işleri ile uğraşmanın neticesidir. Senin için yeterli olan sen sıkıntı çekmeden sana ulaşır. Sıkıntı çekmen aşırıya gitmendendir.
*Ey Derviş! Eğer başına kötü bir şey gelirse, keşke şunu isteseydin şunu yapsaydın deme. Allah böyle takdir buyurdu, dilediğini yapar de! Keşke sözü şeytanı işe karıştır-mana kapı açar.
*Ey Derviş! Şüphe kötü bir şeyi hissedip onunla gönlün daralmasıdır. Gönül daraldığın da kalp kararır sıkıntı ve üzüntü duyan olur. Bu halden temizlenmesinin yolu da şüphe-nin zıddı olan yakındır. Yakine ulaşınca gönül genişler ferahlar kul kalbinin tevhit nuru ile güçlendirdiğinde şirkten temizlendiğinde o kimseden sebepler silinir. Halis tevhid yerleşir. Allah Davud As’a vahiy ediyordu“–Ey Davud biliyor musun kullarımı nasıl dost edinirim Onlar kalplerini şirkten batınlarını da şüpheden arındırdıkları zaman”. Bir kişi kendinden uzaklaşmadıkça dostun huzuruna varamaz
*Ey Derviş! Meleklerde aşk vardır, dert yoktur. Dert adamdan başkasında bulunmaz. Aşkın bir zerresi bütün alemlerden iyidir, derdin bir zerresi bütün aşıklardan iyidir. Bu yola ayak direyen küfürden de geçer İslam’dan da.
*Ey Derviş! Yürü gönül levhanı arıt da evine melek girsin, konak edinsin. Sonrada o melekten miras bilgini elde et.
*Ey Derviş! Muhakkak Allah sana ağaç altında biat eden inanmış kişilerden razı oldu. Onların kalplerini iyice bildi ve onlara tam bir inanış huzur indirdi. Tarikata giren salik şeyhin elini tutmakla biat ehlinden olmuştur. Şeyhin eli şeyhten şeyhe gide,gide pire, nihayet Muhammed Sav.’e gider dayanan onun elide hakikatte Tanrı elidir
*Ey Derviş! Tarikat kendinden sefer edip kendiliksiz, kendine gelmek demektir. Ora da cemal ile müşerref olmak kendi ayan-ı sabitesini, cananın aynasında seyretmek yani kendini silip kayıtsız şartsız ona ulaşmak demektir. Kendini unuttuğun vakit Allah’ ı zikret.
*Ey Derviş! Nefsi pirin gölgesinden başka hiçbir şey öldüremez.O nefis öldürenin
-6-
eteğine sarıl ve eteğini sıkıca tut. Velilerin huzurundan uzaklaşan hakikatte Tanrıdan uzaklaşmış demektir.
*Ey Derviş! Terbiye edici kamil şeyh mürit için ölü yıkayıcı gibidir. Müride yaraşan, ölü yıkayıcının dilediği gibi tasarruf ettiği ölü olmak. Velayet suyu ile cünüplüğünü, manevi kirini yıkar. Mürid, Mürşidini sevmez, Onun söz ve işlerine arka çevirmekten de kendini alamaz ve yüz çevirme kesilmeyince Adem olması kabil değildir
*Ey Derviş! Arifler yalnız bilir Kamiller bilgilerini kendi nefislerine de uygularlar ve öyle görünürler bu hali kazandıktan sonra alemden aleme seyir bu gibiler için işten değildir. Kamil insan her şeyi bilir bir gerçekte toplar o yolda zevk eder. Ruh her şeyi kapladığından Kamil insan her şeyde tecelli eder. Her insanın iki sureti vardır Kamil insanın birçok.
*Ey Derviş! İlimsiz tarikat murat eden cinayet işlemiş olur. Kim ki telkin edici doğru ve hakiki şeyhe sahip olmazsa şeytan ona telkin edici şeyh olur.
*Ey Derviş! Allah birtakım farzlar koymuştur Sakın onları yitirmeyin! Allah birtakım hadler koymuştur, sakın onları aşmayın! Birtakım şeyleri haram kılmıştır, sakın onları işlemeyin! Allah unuttuğundan değil de size merhametinden bazı şeylerde susmuştur onları sormayın! Sual ve istemek insanı hakiki dilenci yapar, ruhani inkişafa mani olur. Başkalarının minneti altına girmek şahsiyeti zayıflatmak demektir
*Ey derviş! Kalbinde bir kasvet bedeninde bir zayıflık, rızkında darlık görürsen dünya ve ahiretine yaramayan söz etmişsindir.
*Ey Derviş! Huzur Allah’ı her yerde her şeyde hazır ve nazır olduğunu bilmektir. Resulullahta fani olmadan Allah’ta fani olunmaz Resulullahta fani olmak içinde şeyhinde fani olmak mertebesini bulmak lazım.
*Ey Derviş! Nefsini bilen beni bilir, beni bilen beni arar, bulur. Beni bulan bütün arzusuna ve daha ziyadesine nail olur ve benden başkasını bana tercih etmez.
*Ey Derviş! Kişi eğer kendi nefsini bilseydi doğru ve noksansız vehim ile hüküm ederdi. Kendinde tecelli zahir olan insan tecelli eden ile birleşip Rab insanı(vücuduna hakim olan) zahir olan hakkı kendi hükmüne çevirip bağlar ve onu tevil eder. Teşbih ilimdir. Teşbih zatın kendi kendini bilmesidir. Farktır, oda insandır. İnsanlığı ile kendini bilir Hak olur.
*Ey Derviş! Her şey sen, sen her şey olunca gerçekten senden başka bir şey yoktur. O zaman ben şuyum, ben buyum demek gayrilik gütmek sözde de olsa gayrilik ifade eder.
*Ey Derviş! Her mertebede o mertebenin gereği her hareketi ve sözü söyle fakat bir mertebede bir sözde saplanıp kalma. Derviş helali haramı fark eden adımlarını göre, göre atandır.
*Ey Derviş! Allah, Allah diye çağıranlar Allah’a bir şekil vücut verip veya mevcudiye-tini inkar ederler, tam gerçeğe ulaşmış sayılmazlar. Gerçeğe erişmek için ruhun içine girmeli ne olduğunu anlamalı. Ruh olmalı, Zat olmalıdır. Her şeyin ondan çıktığını anlar, düşünüş ve hareketlerde hakikate uyar. Aksi halde boş sözlerle ömrünü geçirir.
*Ey Derviş! Kendini üç şeyden temiz tut! Bir şeyi azalarınla yaptığında Allah’ın sana baktığını hatırla! Bir şey söylendiğinde Allah’ın seni dinlediğini hatırla! Zihnen bir şeyler yapmadığın halde kalbinden bir şeyler geçirdiğinde Allah’ın onları bildiğini hatırla!
-7-
*Ey Derviş! Bizim vücudumuz arizidir. Biz arizilikten çıkarsak biz O oluruz.O biz olur.
Ondan gayri bütün şekiller fanidir yoktur. İnsan tabaklanmamış bir deridir, rutubetten nem kapar çirkin bir hale gelir ağır, ağır kokar. Sen ona acı ve keskin ilaçları fazlaca ver de temizlensin, latif bir hale gelsin dostu görmeyen her parça kuru deriden başka bir şey değildir.
*Ey Derviş! Allah’ın nuru bölünme parçalanma söz konusu olmaksızın insanın ruhunu kaplar. Bilgisizlik bu nuru örter, Allah’ı görüp bilmek için ilim elde etmeli ve emmare nefsi terbiye edip saflaştırmalı yani Allah’ın onu nurlandırmasına hazır bulundurmalı. Ruh saflaşıp nurlandığı takdirde artık şuur işlemez ruha vecd hakim olur. Bu hal içinde nebilik lisanı gelir ve bu halde olanların ruhsal halleri değişir, bedeni vasıfları değişir.
*Ey Derviş! İnsan gerçek hakkındaki sözlerin gerçek anlamlarını kavramadıkça ve bu gerçek anlama dayanan bir hale sahip olmadıkça kemale gelmiş ve ermiş sayılmaz.
*Ey Derviş! Hakikat yolcusu Hakkın kendine ariyet olarak verdiği elbisenin yani cesedin cüzlükte ve küllükte yok olduğunu bilip ondan sıyrılmadıkça dünya ve ziynet-lerinden yüz çevirmedikçe hak ve hakikate ulaşamaz. Ulaşanlara Hakka ait vücut giydirilir bu vücutla farka yol bulurlar.
*Ey Derviş! Hatar fuzul mulahazat şugul! Hatar; İnsanın en merkezlerini boşu boşuna iştigal eden hatıralar olması boşuna vakit öldürür. Her türlü ayıp, kayıp bütün kabahat-ler, başıboş sorular, boş arzulardan kaynaklanan hedeften alıkoyan oyunlar, oyalanma-lar, vakit öldürmelerdir. Fuzul; Büyük işlerdir, ameli Saliha’dan alıkoymak önem taşımayan işlerle meşguliyet kişisel bencillik. Mulahazat; Şu şöyledir bu böyledir gibi değersiz meşgaleler. Şugul; Allah’tan uzak gibi olanların sendeliğinin sebeplerinin buluculuğunu Allah’tan iste bu isteğin az olmasın sana kanaat gelene dek iste.
*Ey Derviş! Ya sen “dır” ve “idi”nin ağlarına düştün veya varlık senin ağında esir oldu
*Ey Derviş! Derviş kendi ile uğraşandır. Kendinden hariçtekilerle vaktini hisleri ile meşgul edip yaşamayandır. İnsanları gören olmayınız amellerinizi sildirirsiniz Dervişin en güzel hizmeti etrafına tebessümle bakmasıdır. Buda yumuşak huylu ve sözlü olmakla olur.
*Ey Derviş! İnsanın kendisi ile uğraşmasının o kadar başka ve garip bir zevki de vardır ki insanı dünya işlerinden hem de en değerli dünya işlerinden çekip alıyor. Seni yakıp yandıran bu ateş nedir? Dünya! Vazgeç şu dünyadan Aslanlar gibi çekin bu ateşten. Bu ateşten geçtin mi güzel bir gönül elde edersin.
*Ey Derviş! Addan ve harften geçmek istersen kendini tamamıyla kendinden arıt. Yok ol! Kendini kendi vasıflarından arıt ki asıl kendi saf ve pak zatını göresin. O vakit kitap üstat olmaksızın peygamber ilimlerini bulur ve görürsün.
*Ey Derviş! Kendini tanıyan tanıdığı miktarı etrafını tanır. Fikirlenmekden ve fikrinin sabitlenmesinden muhafazacı ol.
*Ey Derviş! Kimin bakışı olgunlaşır ve aleme vahdet ve kemal gözüyle bakarsa alemde bir eksiklik görmez. O kimse alemde kimsenin ayıbına bakmaz hatta ayıp ve noksan diye bir şey görmez. Aşıkların kalpleri için manevi gözler vardır ki bakanların göremediklerini görürler.
Ey Derviş! İnsana kendini görüp beğenen kendi gözünden daha tehlikeli hiçbir kötü göz olamaz. A eğri görüşlü! Sen bana kendi gözünle bakma benim gözümle bak da biri iki görme. ”Benimle duyar, benimle görür” sırrına ermiş varlığı varlıksız bir hale gelmiş
-8-
se o başka. İsteneni isteyenlerin gözü ile gör. Kulak hakikate nüfus ederse göz kesilir
yoksa söz kulakta kalır gönüle tesir etmez..
*Ey Derviş! İnsan gözden ibarettir. Gözde dostu gören göze denir. İnsan dostu görmediyse kör olsun daha iyi. Gözü gönülden bakan kimsenin Haktan başka sözü yoktur.
*Ey Derviş! Her şeyden kesil çünkü sen tamamıyla bizimsin bizim için yaratılmışsın. Sizin yüzünüz bize çevrildiği zaman “yüz”, gözünüz bana baktığı zaman “göz” olacaktır
*Ey Derviş! Ayna gibi başkalarının cemalinden mahv olma gönül ve gözden başkala-rının hayalini yıka.
*Ey Derviş! Perdeleri yakan gözde esir kalmayan bakışı bende öğren. İnsan gözdür bakiyesi deri. Bütün vücudunu bakışta erit. Nazara git, nazara!
*Ey Derviş! Düşünme! Zira düşünmek illettir. Eğer düşünmezsen temizlenmiş nefs olursun. Düşünceyi terk etmek Halikına teslimdir.
*Ey Derviş! İstikametin talibi ol kerametin talibi olma! Kerametin en büyüğü nefsin kötü huylarını iyi huylarla değiştirmektir.
*Ey Derviş! Allah’ın adı geçmeyen bir konuşma boştur. Tefekkürü olmayan bakış gaflet. Allah’ a kulluk için olmayan hareket kayıptır. Allah konuşması zikir susması fikir, nazarı ibret hareketi ibadet olan kimseye rahmet etsin. Tefekkür kalbin cilasıdır. Tefekkür giderse kalpte ziya kalmaz. Zikir ise fikirden efdaldir. Zikrin hakikati zikr edilenin kalpte huzurudur.
*Ey Derviş! Allah’ın ne perdesi nede yüzünde nikabı vardır. Yalnız senin bilgisizliğin bu hususta sana perde olduğundan dolayı gözlerin görmez olmuştur. Anladım ki noksanlık kendi gözlerimdeki körlük yüzündendir.
*Ey Derviş! Aşk yolunun afeti benlik ve bizliktendir. Benlik ve bizlik nedir? Hakkın aynı olmayan Ben ve Biz’dir. Buda hatanın ta kendisidir.
*Ey Derviş! Kendi varlığını bulda ikilikten geç. Evi yık! Nihayet bu ev zaten viran olacak altındaki hazinede apaçık meydana çıkacak. Fakat o vakit hazine senin olmaz. Çünkü o ele geçen ganimet ruhun evi yıkma ücretidir.
*Ey Derviş! Allah ile insan arasındaki ikilikten kurtulmak için şahsiyeti bertaraf edip tamamıyla fenafillah yolundan gitmek lazımdır.
*Ey Derviş! Derviş neye benzer toprağa, mütevazi insan kime derler kendini insanla-rın emanet edildiği toprakla aynı sayana.
*Ey Derviş! Dikkat etsen uyanık olsan yaptığın işin cevabını görürsün. Hakkı tanıyan gören iki göze de sahip olursan iki alemi de dostla dolu görürsün. Toprak’ dan yaratı-lan bedenin kabadır, ama cila kabul eder onu cilala! Bizim işimiz kalbe cila vermek ve onu tahliye etmektir.
*Ey Derviş! Bizim müşterimiz Allah’tır, cennet karşılığında iman edenlerin canlarını mallarını satın alır. Seni arayan müşteriyi ara Her müşteriye el atma! Mümin sevdi mi Allah’ı sever.
*Ey Derviş! Bedendeki canlar havuzlardaki sulara dünya ile ilgili bulunan meşgaleler vesveseler ve işler de suya karışan laf ve suyu bulandıran topraklara benzerler. İnsan bu bulanıklık yüzünden içine bakınca bir şey göremez.
*Ey Derviş! Kendini görmek öldürücü bir zehirdir. Sözün çoğu benlik ve bizlik davasıdır. Az söyleyen adamda derin bir düşünce vardır.
-9-
*Ey Derviş! İnanan kişinin anlayışından sakın çünkü o Tanrı gözüyle bakar. Sen te-
mizlen din mi perde yırtılır pak kişilerin canları sana görünmeye başlar. Bizim işimiz kalbe cila vermek ve onu tahliye etmektir.
*Ey Derviş! Aşk miraçtır. Çocuğun doğması karnın parçalanmasından. Erenlerin doğması alemin çatlamasındandır. Bu iki doğum için ezan bir delildir, onu dudaklarda söylüyorlar, bunu aynı candan söylüyorlar. İnsan eğer yeniden doğmazsa göklerin melekütüne giremez.
*Ey Derviş! İnsanın tabi maddi doğumdan sonra ikinci manevi doğum, onu tekrar mana alemine getirebilir. Bu doğum insanın serbest bir hareketidir. Cüretli insan bu dünyanın karanlık maddi rahminden çıkıp ilahi nura kavuşur. İlk anda bu doğumdan korksa da bundan sonra hiç beklemediği, tasavvur edemediği bir aleme gelecektir. O doğum ağlamakla oluyor, bu ise gülmekle yani o arayan bu bulan. O kainatta sükundur ve seyretmektir, bu tamamen cihetten dışarı da dolaşmaktır. Uyanık ruh vücutta doğarsa bu eski manastıra bir titreyiş düşer. İnsanı Kamilin huzurunda bu dünya titre-meğe başlıyor ve içindeki resimler kırılıyor.
*Ey derviş! Aşık ölmeden evvel ölür fetvasınca, kişinin hayatta iken hayatta olduğu gibi bu hayatta iken de ruhani kıyametini görecektir. Ya iki noktalı ol, ya iki noktasız gerisi cinayettir. Ya ol, ya öl. İnsan iki kere doğmadıkça hakiki bekaya erişemez. Bu bir kere anadan doğmak,bir de kendinden çıkmaktır, eğer böyle olmazsa o kimse tehlikelidir, emin değildir.
*Ey Derviş! İnsan aslını bilirse isterse perde olsun, nisbi vücudunu gerçek vücutta yok etmeli. Bu ölmek değildir, hakikati bilip bilgi bakımından ölmek varlık diye övündü-ğün maddi vücudunun hiç olduğunu bilip mertebe ve şekilleri bırakarak yok olduklarını düşünerek aslına yani zatına ruhen yükselip ruhunla baş başa kalmak demektir. Hayal denen perdeden sıyrılıp ruhunla baş başa kaldığın an sen sende kalmazsın yalnızca Hak kalır. İşte böyle bir insan her şeyden her yerde Hakkı gören Hakkalyakin mertebe-sine ulaşmış olur.
*Ey Derviş! Ölümünü ölmeden önce isteyen ölmemiş sayılır. iyiyse iyiliğe ulaşmaya acele eder, kötüyse kötülüğün azalmasını diler. Öl ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan diri Tanrı ölüden diri meydana getirsin. Ölüden diriyi çekip çıkarınca ölen doğru yolu bulur. Yok olana tehlike olmaz! Yokluk iftiharımızdır.
*Ey Derviş! Tamir edecekleri her eski binayı evvela temelden tahrip ettiklerini bilmiyor musun? Ölüm yalnız eski bir evin yıkılıp yeni güzel bir sarayın yapılması gibidir. Ölüm perde arkasında mesut bir vuslattır. Herkesin ölümü kendisi ile aynı renktedir. Bize muhtaç olan içimizde bulunan kendi ölümümüzdür.
*Ey Derviş! İnsan, hiç kendi ölüsünü bırakıp da yabancı bir ölüyü diriltmeye kalkar mı! Deniz suyu ölüyü başında taşır. Sende eğer beşeriyet vasıflarından öldünse hakikat sırları denizi seni başının üzerinde taşır.
*Ey Derviş! İstekler uyumuş köpeklere benzer, onlarda hayır ve şerde gizlidir.
*Ey Derviş! Akılların yuları zorla gelin emridir. Gönlünü kaptıranların yuları ”dileyerek gelin” emridir. Allah kimi gönül makamına vasıl ederse o kişide ten cinsiyeti kalmaz.
*Ey Derviş! Kendini unuttun mu seni anarlar. Kul oldun mu azat ederler. Tedbiri unuttun mu pirinden taze bahtı bulursun. Zamansızlık alemine varmak için hayretten başka yol yoktur.
-10-
*Ey Derviş! Sağır istek ve dilek kör de hırs. Sağır bizim ölümümüzü duydu da kendi ölümünü duymadı, kendi görüşünü görmedi. Kör halkın ayıbını kıldan kıla görür ve söyler, kendi ayıbını görmez alemin ayıbını arar.
*Ey Derviş! Herkesle beraber bile olsa bensiz olduktan sonra hiç kimseyle beraber değilsin demektir. Herkesler çekilmiş olsa bile yine benimle olduktan sonra herkesle berabersin. Sen bedensiz bir bedene sahipsin artık korkma.
*Ey Derviş! Müminin alameti aklıdır. Aklı ne kadarsa ibadeti o kadardır. İnsanın huyu-nun güzelliği de aklının derecesindedir. Aklı tam oldu mu imanı da tam olur Rab’ bine itaat eder.
*Ey Derviş! Suretini kırdın, yaktın mı her şeyin suretini kırmayı öğrendin demektir.
*Ey Derviş! Kibir, hırs, şehvet kokusu söz söylerken soğan gibi kokar. O koku yüzünden dualar reddedilir. O kötü kalp söz ile kendini gösterir. Eğer duada güzel bir nefese sahip değilsen yürü özü sözü doğru kardeşlerden dua iste. Allah ”Ey Musa bana suç etmediğin kötü söylemediğin bir ağızla dua et” dedi. Musa ”bende o ağız yok” deyince, ”başkasının ağzı ile dua et” buyurdu. Sende öyle muamelede bulun ki ağızlar gece gündüz sana dua edip dursunlar.
*Ey Derviş! İnsan duygudan çıkmadı mı gayb alemine tamamıyla yabancıdır.
*Ey Derviş! Gönül aynası saf olmalı ki orada çirkin suratı güzel surattan ayırt edebilesin. Gönlü, gönül vermeden başka bir suretle bulamazsın. Gönlü has olanların muhabbetinden başka muhabbete gönül verme.
*Ey Derviş! Mademki hırsızlık ediyorsun bari latif inciyi çal! Mademki hamallık ediyorsun bari yüce bir yük yüklen!
*Ey Derviş! Hz. Muhammed Sav. ”eğer” demeyi men etti. Onu söylemek münafıklık-tandır. Eğer illetine uğramayasın. ”Eğer şunu yapsaydım yahut bunu yapsaydım” deyip tereddüte düşmeyesin. ”Mal isterim, mevki isterim, şeref isterim” içinden bu sesleri men ette sırlar keşf edilsin. Dünya malı Tanrının gülümsemeleridir. Bizi bu suret sarhoş mağrur ve perişan etmiştirdERVİŞ de

*Ey Derviş! Addan ve harften geçmek istersen kendini tamamıyla kendinden arıt. Yok ol! Kendini kendi vasıflarından arıt ki asıl kendi saf ve pak zatını göresin. O vakit kitap üstat olmaksızın peygamber ilimlerini bulur ve görürsün.
*Ey Derviş! Herkesin hareketi görüşü bulunduğu makama göredir. Herkes aleme kendi görüş dairesinde bakar. Ey Tanrı nuru ile bakanlar, ey erişmiş olanlar! Kimya gibi bakışlarınızla bakıra benzer insanlara bakar onları altın haline dönüştürürsünüz. Mademki bizim gözümüzde birçok illet var yürü kendi görüşünü dostun görüşünde yok et. Bütün maksatları onun görüşünde görürsün.
*Ey Derviş! Yok olmanın yolu başka yoldur. Varlığını yokluğa feda et. Çünkü aklı başında olmakta bir günahtır. Bu alemin direği gaflettir. Aklı başında oluş geçmişleri hatırlamaktan ileri gelir. Akıllılık uyanıklık bu dünya için afettir.
*Ey Derviş! Kınanmak kaynatılmış ilaç ve hap gibidir. İçer yahut yutarsan bir müddet ıstı-rap ve elem içinde kalırsın. Methin tesiri ise şekere benzer, gizli tesir eder ve bir müddet sonra vücutta deşilmesi icap eden bir çıban çıkar. Alçak gönüllü ol, hakir ol ululuk taslama!
*Ey Derviş! Kaderden çekinmekte perişanlık ve kötülük vardır. Yürü tevekkül et.
Tevekkül hepsinden iyidir. Allah’ dan bir zarar gelmemesi için kulun Hak hükmüne
-11-
karşı ölü gibi olması lazımdır.
*Ey Derviş! Hiçlik en güzel ve en kazançlı bir meslektir. Onda yok olan kendinden geçer, kendinden kurtulur. Çünkü Onunla bulunmaya imkan yoktur.
*Ey Derviş! Yokluğa dalıp kaybolmadıkça varlığa erişip oradaki doğruluğu asla göre-mezsin. Yok ol da varlığın ardından gelsin. Sen varken var olan sana nasıl gelir ulaşır.
*Ey Derviş! Kim yolda bir şeye bağlanır kalırsa o şey o adamın putu olur bağlanır kalır.
*Ey Derviş! Gece gündüz arayıp duruyor da bulamıyorsan, O kaybolmuş değil senin isteğinde noksanlık vardır. Onu Onunla tanı kendinle değil!
*Ey Derviş! İblisten bir şey öğren. İblis dedi ki Musa’ya “daima şu sözü hatırında tut. Ben, ben demede benim gibi olma”
*Ey Derviş! Ey saçma sapan sözlere dalan, bilsen her gece senin için Tanrı katından melekler inmede. Gönül ehli eri dağlarından tanınır, gönlünü dağla!
*Ey Derviş! Seni uyandıracak biri lazımsa o zaman senin için ibadet edecek başka bir adamada lüzum var demektir.
*Ey Derviş! Allah kiminse her şey onundur. Neyi ararsan benzerini bulursun, eşiti bulunmayan Odur. Mademki benim yerime konulacak bir şey yok o zaman bensiz olma. Canını üzme senin canına canan olarak ben kafiyim. Bir an bile bensiz yaşamayı dile-me. Benden başka önüne ne gelirse gelsin isteme. O bu ıstırap dolu yurdu yani dünyayı sana satmaz.Sen de sakın bu dünyada Onu satma!Onun yerine ne seçersen seç suçtur.
*Ey Derviş! ”Elime ne geldiyse kaybetmekteyim. Adeta elime aldığım şey bir akrep kesiliyor” diyorsun. Nesi var nesi yoksa oynayıp elden çıkaran yol alır, temizlikle huzu-ra erer. Mum gibi yanıp yakılmadıkça hiç kimseye temizlikten dem vurma. Temizlikten dem vuran kendi içine baksa perişan olur gider. Temiz kişi iştahla bir yerde yemek bile yese derhal cezasını çeker.
*Ey Derviş! Kim ki alemde bizden başka bir şeye kani onunla eğlenir kalırsa, O bağlandığı şey zeval verir mahvederiz.Çünkü sevgiliden başkasına el atmak doğru değildir. Önüne çıkanı yaktın mı her lahza Tanrı nimeti sana artarak gelir.
*Ey Derviş! Meleklerde aşk vardır, dert yoktur. Dert adamdan başkasında bulunmaz. Aşkın bir zerresi bütün alemlerden iyidir, derdin bir zerresi bütün aşıklardan iyidir. Bu yola ayak direyen küfürden de geçer İslamdan da.
Ey Derviş! İnsanın iki hali vardır hamlık ve mahçupluk. Hamlık halinde meleğe secde eder. Olgunluk ve vasıl olma halinde Allah’a vasıl olunca melek ona secde eder. İnsan kendisine secde edilendir.
*Ey Derviş! Tanrıyı bilenin dili körleşir. Onu Ondan başkası ile meşgul olmayan tanır. Gamsız ve asude olur. Vazgeç bu uğraşmadan aylak ol! Aylak olmadın mı dırıltılara düşer perişan olursun, ne varsa hepsini terk etmek gerek.
*Ey Derviş! Tedbir halkın yaşayışlarını bulandırır. Kendi kendine tedbir yapmakla uğraş-maktan nefsinizi dinlendirin.
*Ey Derviş! Söylediğinde sensin, bildiğinde sen ne söylersen bil ki O değildir. Bir şey söyleme kendini tanı, söylediğin bildiğin şeylerden binlerce ileridesin. Onu Onunla tanı kendinle değil. Yol Ondan başlar Ona gider. Akıldan başlamaz.
*Ey Derviş! Mevlayı Müteal Hazretleri seni kendisi için yarattı, sen ise bütün gün baş-
kaları ile uğraşıyorsun. Derviş demek; Gerçek kamil bir mürşide bağlanan, ondan zikir
-12-
ve tevhid eğitimi alıp “at” dediğini atan, ”al” dediğini alan alandır. Hal ve yaşantısını
tevhid zevki ile süslenmiş insandır.
*Ey Derviş! derviş demek nefis mücadelesinde başarılı olup, nispet fiilinden fiilullaha, nisbet sıfatından sıfatullaha, nispet vücudundan vücudullaha mazhar düşüp fenafillaha ulaşandır. Onun diyeti artık Hak olmuştur. Ya rengine gel ya renksizliğe git. Yeter ki ciğer yanmasından bir nişan bulunsun.
*Ey Derviş! İnsan kendini o kadar az tanıyor ki, şeytanın her emrine derhal itaat ediyor. Hiç düşünmüyor hatta kendisini avlamak maksadıyla gelen şeytana ”buyur biz hazırız” diyor.
*Ey Derviş! Allah’ın kullarına hazırladığı mutluluğu ne insan gözü görebilir ne kalbi duyabilir. Mutluluğu duyabilmeniz için bizi arıtmalardan geçirip yeni bir biçime sokacaklar bu değişiklik o kadar büyük o kadar kökten olacaktır ki artık ortada bizden eser kalmayacaktır.
*Ey Derviş! Baştan ayağa kadar onun nimetlerine gark olmuşsun, kendine gel de bir düşün. Bak şu nimetlere bak da kimden uzaklaştığını bu ayrılığa nasıl sabır edebildiği-ni bir anla!
*Ey Derviş! Onun karşısında kimse doğru duramaz eğer duracak olursa da tam ayardır.
KENDİNİ UNUTTUĞUN VAKİT ALLAH’I ZİKRET!
Derleyen:Sevim(Bulut)Bayer