23 Mayıs 2010 Pazar

ALEMLER ve ANASIRI ERBAĞA(Hava-su-ateş-toprak)

ALEMLER
Mürselat 2.(Şiddetli rüzgar gibi uçan melekler hakkı için)Burada olay İNSANIN DUYUMLA-RINDAN OLAN İSTİĞDATLARIDIR RUHİ VÜCUDUMUZ BİRBİRLERİ İLE ÇARPIŞARAK O NURİ VÜCUDUN ARZA DOĞRU İNMESİNE SEBEP TEŞKİL EDER. Misal; Arzu, iştah, aşk, hırs, insanı yöneten duyulardır. Acaba bunların maddesi nedir? Hangi madde ve anti maddeden yapılmış, insan dengesine yerleşmiştir. Ayrıca bunların bir zeka ürünü olduğu da düşünelemez bunlar istiğdat kapsamına girer. Her insanda başka değerdedirler ve çarpışma olayından(teaküs)sonra, sen-ben-o şahsiyetleri avalimi ilahiyeden ayrılarak 2.alem olan sabitat alemiki ruhi vücut alemi veya şeyetül subut diye vasıflandırırız.
Misal; Şu dünya alemi dediğimiz güneş arz ve bunlara tabi yıldızlar bir alem diye vasıflanıyor. Ayrıca ATOM SEVİYESİ DÜŞÜNÜLSE,ATOMUN BÜNYESİNDEKİ NÖTRON, PROTON, ELEKTRON ve BUNLARIN ALTI PARTÜKÜLLERİNEDE KÜÇÜK ALEM DİYORUZ.BÜYÜK KÜÇÜK BÜTÜN OLAYLAR HER İKİSİNDEDE KENDİ ÖLÇÜLERİNE GÖRE VAZİFEYE DEVAMDALAR İLAHİ ALEMDEN AYRILIŞIMIZDAKİ OLAYLARDA HALKİ HAYALİ VÜCUDUMUZU DÜŞÜNMEDEKİ KEYFİYETSİZLİK GÖRÜNMEZ KEMİYETİYLEDİR. İşte esasta var olan insanın avalimi ilahiyeden 2.alem olan sabitat yani ruhlar alemine inişe bir olgunluk daha kazanarak, dünyaya iner, hakkın zuhuru vasıfla beşer mayasında, renginde,kokusunda vasıflanarak oradan dünyaya inmeye başladı, kendisinde artık beşeri hallerden koku zevk gibi vasıflarla belirlendi. ”Asifetinde ”tekasür etmesi “koştukça koşanlara”gibi kararlılığıdır.
Vücudumuzu, ilahi vasıf ile henüz görünürde alemi şuhud dünyada ortaya koyamadığından(kendini temsil eden ziyayı vücudunu)ilahi alemden 2.bir alan, mekan ve zamanı olan ayanı sabite miratında yani sabitat aleminde bir ümmeti külliyeyi Muşahhasa(SAD)şeklinde buldu. Şöyle ki insan fizik bedeni üzerinde sonsuz sayıda sperm insancıkları taşıması yani ruhi vücut ademi insanın oraca dünyada taşıyacakları insancıkları üzerinde melekat olarak bulundurmasını topluluğu taşıyan müşahhas şahsiyete sahib tekil oluşu bu sabitat alemindede nefsi tevil ilmi ile belirlenmiş olduki buna nufusu külliyeyi insan(AYIN)diye vasıflıyoruz. Oraca soyut manevi dünyaca somut olarak insan,nufusu külliyedir yani avalimi ilahiye veya sabitata alemi varlıklarımıza şuunatı zat denilir ki uymaz ama enerji beden hal diyeceğimiz geliyor aslında enerji sonraki olaydır madde ise daha sonrasıdır.ŞUUNATI ZAT İNSANLAR İLAHİ ALEMİN VARLIĞIDIR.“hayali kevn-kevni hayal ile müdekkek olarak asifetinde tekarrür etti” buyrulmuş.Yani ruhi vücut kendini temsilen dünyada bulunduracağı vücudu için alan mekan şu dünyamız oradan bakıldığında kevni hayal gibi görüntü ve anlamlıdır. KEVNİ HAYALİ; Fizik bedenin oraca soyut maddesiz meleküti mana yapı olarak bulunmasına, dünyadan bakılırsa o kainat kurucusu insan buradan hayali gibi tasavvur edilir. İnsan şu dünyada şu kilo, boy ve şu anlayışta bir vücut iken geçmişinde bir noktadanda belki bin kere ufak,sonsuz ufak bir bedenin vardı işte o şimdiki göz ve anlayışınla bir ölçü,ÖLÇEK VEYA KISTAS BULAMADIĞIMIZDAN HAYAL GİBİDİR, HAYALİN VARLIĞI ise BU DÜNAYADA VAR OLACAĞIDIR.İşte bu gönderilenlerin“fel asi fatı asfen”ayeti nefsi tevilidir. Gönderilmiş bu varlığın topraktan yaratıldığının, asıl toprağıda kurgulayan insan ve kendin oluşudur. Nefsi teville kendini tanı! Mürselat 3.”veizel biharu fücciret”, (Denizler akıtıldığı zaman)Kur’anİ ayetlerde ”Bahri mescur” olarak geçer. Bahri: Deniz, Mescur:Alevli kızgın deniz.Soğuk fizyon evrenler fidanlığıdır,her şey orada filizlenir sanki ekilmiş gibi anneye ekilen milyonlarca spermler gibi ziyayı vucut bedenler Bahri mescurdan arza gelir.
Kur’ani ayet”rızkımız semadan” olduğunu söyler, fizikman da sema dünya kurgusu semavidir. şu fizik bedende fani olduğu için bize rızkktır dolayısı ile fizik bedende semadan kurularak dünyada bulunmuştur ve bir ek daha güneşden gelen ziyayı vücud ışın değer insan olduğuna göre bu gelen insanın 37 derecede olduğu ile atmosfer iç bükeyinde kendi hararetini sabit tuttuğudur. Işın halin de gelen insan atmosfer dış bükey yüzüne vurduğu için ışınların toplayıcısı oluyor. Atmosferde odaklaştığından karşı dünya güneşe göre sanki bir mahta büyüklüğünde olduğundan odaklaşan ışın yükselti harareti yaparak dünyayı ısıtıyor esasta ise atmosferi ısıtıyor, atmosferde dünyayı. Atmosfer ile dünya arasındaki sen ise 37 dereceni muhafaza ediyorsun. Çünkü güneşden gelirken ziyayı vücut halin 37 derece idi. Zaten atmosfer ötesi güneşe bakan astronotlar güneşi sönük bir yıldız halinde gördükleri bilinendir üstelik ATMOSFER ÖTESİ FEZAYI ALEM, –DEĞER SON NOKTADA BULUNUYOR VEDE ZİFİRİ KARANLIK.Bu ifadeler kendi alemimiz ve sistemimizle alakalıdır,bir alemki güneş-dünya-ay ve diğer güneşe tabi gezegenler bir alemdir.
ELİF denen Hakkın belireni Mezahiril vücut insan semavi kozmik katmanları ışık hızı ötesi bir sürat le geçerek arza kadar gelişi,kurani ifade ile ceberüt,lahut,nasut,melekut, milk alemlerini geçip yer kürede somut beden oluşu ayette”İnna enzelnahü”alemini tenvir etti yani aydınlattı.

ANASIRI ERBAĞA’NIN(hava,su,ateş,toprak)İNSANDA TECELLİLERİ: Buyrulur“Zahirimizi teşkil eden anasırı erbağa gibi batın ve manamızı teşkil eden ana sırı diniye ve anasırı imandan hâsıl olan. Vücudu muktesebi melaikeler kaldırılması ile size bari giran ve hafi bir şey kalmaz” ve “fizik beden zahirinizi teşkil eden dört unsur gibi su, hava, ateş, toprak bedenimizi zuhura getirmesi acaba mümkünmü? Nasıl olurda toprak ve diğerleri fizik beden olur, bu imkânsız gibi. Örneğin; Su unsuru dışarıdadır. İnsan içtimi insana hayat veriyor. Demekki suda hayat varki bu hayatiyetini insana veriyor. O zaman su nedirki hayat versin? Sorusu hemencedir. GEÇMİŞ ZİYAYI VUCUD BEDENİMİZ ENERJİ BEDEN OLDUĞU için SUYU KURGULAMIŞ SU gibi GÖRÜNÜM VERMİŞ. O zaman SUYUN ASLI ZİYAYI VUCUD OLDUĞU BENLİĞİMİZDİR. FİZİK BEDEN SUDAN KURULMUYOR. SUYUN ASLI OLAN ZİYAYI VÜCUT FİZİK BEDENİMİZİ KURGULUYOR. FİZİK BEDENİMİZİN BİR UNSURUNU TEŞKİL ETTİĞİ ile MANA MADDEYE DÖNÜŞÜYOR. Demek oluyor ki SUDA O BOYUTTA GİZLİ OLARAK İNSAN OLDUĞUDUR.
Kâinatta her şey insanla kaim olur. Görüntü gizemi aldatmasın. SU, SEN OLMASAYDI FİZİK BEDENİ KURMAZDI. Diğer unsurlarda aynı durumdadır onun için“zahirinizii teşkil eden dört unsur gibi” buy-ruğu açığa çıktı. “Gibi” diyen tarif için. Şayet SU, HAVA, ATEŞ, TOPRAK İNSANI MEYDANA GETİRİYORSA İNSAN“HİÇ”DEMEKTİR. Sikkat! Su, hava, ateş, toprak maddeleri şu fizik bedeni kuramaz. Bunların aslı olan ziyayı vücut benliğimiz kuruyor. Görüntü zahirdir manasını ara. Topraktan başka bir şey demeklik insanı hiçe saymaktır. Toprağı kuran benliğimizdeki insandır. YER KÜREDE TECELLİ ETMİŞ NE GİBİ MADDE VARSA BUNLARIN ASLI İNSANDIR tecelliyi böyle anla. Kur’ani ayet insan için ”halaka min turab” buyurdu. İşte bu aslı insan olan toprak yaratma ve öldürme gibi ef’al ile belirlendi. İNSANDA NE VARSA TOPRAKTADA VARDIR ve İNSANDANDIR yani toprağın aslı insandır. Bunun için İNSAN TECELLİĞİ EF’AL OLDU. Yani toprağı, suyu, havayı, ateşi zuhura getiren tecelliği ef’al olan insan oldu. HER ŞEY ZİYAYI BEDEN İNSANDAN HÂSIL OLDU ve İNSANA GERİ DÖNÜŞ YAPARAK FİZİK BEDENDE BULUNDU BİLİNE!
Böylece zahirdeki insanı tarif ve anlama getirdik. İnsan hakkın zuhuru belireni olacak ve TECEL-LİĞİ EF’AL OLACAK yani HER ŞEY İNSANDAN TECELLİ EDECEK. Hakkın izni ile ve zahiri öğretide insan, topraktan kurulacaksa, Hakkın belireni olurmu hiç? Tanı kendini zahir anlatımlar kur’ancada mesel misallerle olmuş. Mesel, misal bir örnektir aslını belirtemez. Dünya bu gizemli esrar ile mesellerle yürümekte oluşu belki icabidir, hakikat değildir. Meseller anlatım için geçerlidir. Hakikati anlatan kalem yine insandır. Buyruluyor “Batın ve mağnanızı teşkil eden anasırı diniye ve anasırı imandan hasıl olan vücud” buyruğu bizi derin derin düşündürüyor. Buyrukda kimsenin bilmediği bir unsurdan bahis vardır. Oda GÖRÜNMEZLİĞİ ile BATIN ve MANA VUCUDUMUZ olan VUCUDU MUKTESEBENİZİ TEŞKİL EDECEK OLAN UNSURLAR Kİ buna ”unsuru diniye” veya “unsuru iman” buyuruyor. İşte nedir bu unsur (madde gibi)olan BU UNSURA ANTİ MADDE DESEM AZ GELİR. ANTİ MADDE Kİ MADDESİ OLMAYAN BİR KEYFİYETİ DEĞERDİR. Örneğin; Gözün maddesi var, görmenin maddesi yok. Ama göz bu ikili değerle bir arada ezvaci olayı yaptıklarından dolayı halikiyetleri karşıtını yerinde gördüğü yaratma olayıdır. Bu takdir üzerimize fizik bedene konmuştur. İlahi âlemde dünyadan kazanacağınız olan ahiret vucudu. VUCUDU MUKTESEBEMİZ MADDESİZ UNSURDAN TEŞKİL EDİLDİĞİDİR. Bir ilave anlamki esasta görmeninde KENDİNE HAS MANA MADDESİ VARDIR. Henüz ilmin keşfinde değildir. Unsuri din ’den maksad nedir? Sorusu bizimle oluyor. Din nasıl olurda madde olur?
Örneğin; HER ŞEY İNSANIN ÜZERİNE YAZILMIŞ MANASI İLE KAYIDLIDIR. Ama neden se dönüp kendini tanımaya imkân bulamamıştır. Ruhi vücud hakkında buyrulur“Ruhi vücud şu fizik unsuri bedeni teşkil ettiği gibi bedenimizdeki kalbimizden kazandığı(Hak taala “hiçbir yere sığmam ama kalbi müminin zatların mana kalbine sığarım”buyurur). “Anasırı erbağa maneviyyeden’le vucudu muktesebeyi maneviyyeye tesir eder” buyrulur.
Şöyleki bilinemeyen bir ruhi vucudumuz, birde şu fizik bedenimiz var. Ve bu bedende HAYAT BAHŞEDEN KALBİMİZ VAR. Ruhi vucudumuz şu fizik bedeni kurduğu teşkil ettiği halde kimse bu esrarı bilemiyor. ALLAH YARATTI deyip KENDİNİ KAPIYOR. İşte RUHİ VUCUDUMUZ, UNSURLARDAN ve MADDE-LERDEN KURULMUŞ DÖRT MADDEKİ ANASIRI ERBAĞA dendiği SU, HAVA, ATEŞ, TOPRAK BİLEŞKESİ olan, UNSURİ FİZİK BEDENİ TEŞKİL EDEN RUHİ VUCUDUMUZ OLUYOR. Yani fizik bedeni ruhi vucudumuz kuruyor. Bilen varmı? Ruh deyip geçiyor bu keyfiyeti değer vucudumuz hiçbir iş yapmıyormu? Sadece hayat mı veriyor? HAYATI TAŞIYAN BEDENİMİZİ KURMASI, esasta RUHİ VUCUDUMUZUN YARATICI VASFI BELİRSİZLİKTE KALMIŞ OLUYOR. İşte bu ruhi keyfiyet varlığımız şu FİZİK BEDENİ KENDİ KURDUĞU ile BEDEN DE HAKKA HALİFE olan“KALBİMİZİ” de KURMUŞ OLMASI ile KALPLE RUH ARASINDA GİZLİ DEĞİŞKEN SEVİŞME ile. Yani KALPLE RUHİ VUCUDUN SEVİŞMESİ mukteseb vucudu meydana getiriyor. RUHİ VUCUDUMUZ KALPTEN KAZANDIĞI MAHSULİKİ YARATICILIĞI ile İLAHİ ÂLEMDE YAŞAYACAK OLAN VUCUDU MUKTESEBEMİZİDE KURDUĞU izahlara geliyor. Kalple ruhi keyfiyet ezvaci sevişme mahsuli vucudu muktesebeyi karşılıklı sevişme ile kurduğunu bilen varsa beri gelsin.
SIR: İşte bu olayları belirleyen insanın ”minledünhü” vasfı ki. Allahın vucudu ilmi, insan olduğu için bu ilmi gizem yaratıcılık vasfını birlikte götürdüklerinden ezvaçları sevişmeleri. Ahiret vucudumuzu bu ikili değerin zuhura getirdiği bu günün ilminde henüz keşf edilmemiştir.
Bu değerli vucudiyet maddi manevi yapısı bilinirse, insanın şükraniyeti ifadesi bence şöyle olmalıdır. Ey hakkın belireni, diyebilirki ”Kendini Allahtan razı olur derecede ilmi muaşerette bulacaktır. Allahtan razı oluşu ile”. Ayrıcada bu ilmi kurgu muaşeretinde Hakkın ciheti olan insan KENDİNİ HAK ONU KENDİNDEN RAZI OLACAK BİR DERECEYE YÜKSELTMESİ. HAKKIN İNSANDAN RAZI OLDUĞU MAKAMDA BULDUĞUDUR. “raziyeten marziye” kur’an hükmü belirlediğidir. İşi lafta bırakmadan tanı kendini ey şerefi ile şan olan insan! Üzerimdeki manevi kurgu ile sevişmeye giren ciltler neticede bir çocuğu (insanı)kazanırlar. İstek olmasa idi çocuk kazanamazlardı. Bir husus ki İSTEK BİR DÖNÜŞÜM YAPIYOR. İSTEKLİĞİ KALMIYOR İSTEK ÇOCUK OLUYOR. Şu esrarı gizeme bir bak nasıl olurda istek çocuğa dönüşür şaşırma kabullen! Bir örnek verirsek; Allahımızın ”ol” emri bir emir olarak her şeyi zuhura getirmişse. İSTEKTE BİZDE AYNI İŞİ GÖRDÜĞÜ BİZİM HAKTANLIĞIMIZA DELİLDİR.
Böylece erkani islamiyye NAMAZDA BİR DÖNÜŞÜM YAPARAK AHİRET VUCUDUMUZUN BİR VECHESİ OLAN SOYUT MANA UNSURU OLAN TOPRAĞI KURDUĞUDUR. Dünya toprağı gibi değildir. Zaten toprak deyip geçiyoruz. Toprakta sonsuz sayıda elementler bileşkesi cisim ve cismaniyetler vardır. Kısaca şu ahiret vucudumuzu illaki kur’anın çeşitleri vardır. İLLAKİ HANGİ UYGULAMA İLE KURACAKSAN ONUNLA OLMAN YETERLİ OLUYOR. Kalbin Her vuruşu hayat veriyorsa düşün bir kere! Vurmasa ölümle neticelenir. Bir vuruş veya atış dönüşüm yaparak hayat oluyor. Bu takdir ile vuruş nasıl hayat olur demiyesin. Bu kabilden olarak, şahsi kalbi teşkil eden unsuru maneviye(maddi unsur değil)erkani salâttır. Yani namazdaki rükunlardır. Şimdi namaza bak namaza! Ne dönüşümler gizemi içinde kıldığın namaz nele-re kaim oluyor. Namazdaki KIYAM(ayakta duruş) UNSURU NAR MESABESİNDEDİR. Yani KIYAMDA DURUŞUN AHİRET VUCUDUNUN ATEŞİ DEĞERİNDE OLUYOR(mesabesinde). RUKÜ ise AHİRET VUCUDUMUZUN HAVASI gibi OLUŞU RUKUNUN DÖNÜŞÜMÜ OLUYOR. Yine namazdaki SECDE ise SU gibi TEŞEKKÜLATA UĞRUYOR. Yine KUĞUT, OTURUŞ ise TURAB HÜKMÜNDE DEĞER BULUYOR.
ANASIRI ERBAĞA: Devamla anasırı erbağa dediğimız unsurlar fizik bilgini Miller’in tarifinde bu 4 unsuru bir araya getirdiğinde bu 4 maddeye elektrik akımı ile şarj etmesi ile. Çekirdek asitleri denen; Adenin, guanin, sıtosin ve tinin dört hayat unsuru (maddesi) bizdenliği ile kendiliğinden ortaya çıkması bir izah oldu. Buyuruyorki; (devami izah)''vücudu teşkil eden anasırı erbağa, hazaratı hamseyi tesamüd (dayanma )ile atayı sıfatları bir nevi tesirata tabi olacakki teshiki unsuriyyeye hasıl olmadıkça zuhura (gelmiyecektir)''buyrulur. Yine vücudu beşerriyeti teşkil eden anasırı erbağa yani 4 toplu madde su, hava, ateş, toprak kurgusu şu fizik bedenin ilkiyyeti ilahi teshiki âlemdeki madde manaları olduğu kıyamı emir ile bir kere arza gelebilmeleri ile fizik bedeni teşkil etmeleri için. Geçtiği semavat üstü beş katmandan geçerek katmanlara istinat etmesi tesanüdü idi. Yani sığınma veya dayanma istinatları idi. Bunlar ki hazaratı hamse deyiminde. Ceberut, lâhut, nasut, melekut ve mülk idi.
YEDİ KUDRET ve HAZRETİ HAMSE(Mülk, meleküt..): Hayatın mutasarruf (kurguladığı, yaptığı) olduğu hayati gücün kuvvetin sarfı ile husule gelen bir şeydir. Buradaki anlamki HAY SIFATININ BİZE VERİLECE-Ğİ VÜCUDKİ mülktir. Mülkin esası fizik bedendir. Zahiri mülkler unsurlardan meydana geldikleri ile zaten bizdendir.
MELEKUTİ; Kısaca bir şeye tesir edeceksin ve vücuden meydana getireceksin. İLAHİ ALANDAN GELEN SOYUT UNSURLARIN MELEKUTİ VASFIKİ bunada İSTİNAD EDEREK MÜLKTE BEŞERİ VÜCUDU ZUHUR ETTİRECEK-SİN. Ve bu unsurlar BU KATMANLARA UĞRAMALARI ile MELEKUTİ SOYUT DERYASINI KURMALARI BİR YEDİ KUDRETTE OLMALARI GEREKİRKİ KURABİLSİN ve DÜNYAYA FİZİK BEDEN OLARAK GELSİN ve TEŞEKKÜL ETSİN YEDİ KUDRET’i Allahın eli diye tarif ederler. Allahımız buyurur ki “Ben insanın tutan eli olurum”. İşte bu “yedü” yani elin aidiyyeti bize ait olduğu ile tutan Allah ise zaten GELİŞİMİZ ALLAHTAN OLDUĞU İLE ONDANLIĞIMIZDA TUTANDIR.
NASUT; İNSANİYYETTE LAZIM GELECEK CANLILIK HAREKÂT BULUNDUĞU ALANDA SEKANATI OTURMASI. İSTİNADI ve DAYANMASI ile ARZA GELECEĞİ UNSURİ YAPIMIZIN NASUTİYYETİDİR.
LAHUT: Unsurların akıllı olduğu bilindiğinde. UNSURİ TEŞEKKULAT ARZA GELİRKEN AKLADA İSTİNAD ETTİKLERİ İLE LAHUTİYYET ALANDA BULUNDUKLARIDIR.
CEBERUT;Bu yukarıda yazdığım DÖRTLÜYÜ İÇİNE ALIP yani ARALARINDAN GEÇERKEN BU DÖRT KATMANI İSTİLA EDEN MÜSTELİ ALAN BİR VÜCUDDURKİ BENLİĞİMİZDİR buna CEBERUT denilir.
Bu vücudumuzki Hakkın CEMALİ ve CELALİ SIFATLARINI TAŞIYAN ve ONDAN OLAN İLAHİ DEĞER ORAYA MAHSUS VÜCUDUMUZDUR. Buyrulan hazaratı hamse ''Emanın tecellisine göre tezahür eder, zuhura gelir”. Devamla''Hazaratı hamseyi(HE-hazaratı hamse 5 katman:mülk-meleküt-nasut-lahut-ceberrut)) tesanüd ile atayı sıfattan(KEF-atayı sıfat:vücuda gelmiş herşey) bir nevi tesirata tabi olacakki'' buyruğunda. İşte unsuri kıyami benliğimiz ALDIĞI EMİRLE ARZA GELİP VÜCUDU BEŞERİ TEŞKİL EDİŞLERİN DE BU KATMANLARI KURGULAYARAK ATAYI SIFATIN BİR NEVİ TESİRATINI ÜZERİNDE BULMASIDIR. Atayı sıfatki(FE harfi) hakkın bizlere ihsan ettiği sıfatla vücudu beşerimizin bu sıfatta oluşu. İzahı; Atayı sıfat, haricin menabiri şuhudda(yani dünyada) teşkil edip haşre istinadlı(bu katmanlardan gelirken bir nevi haşir neşir olayı) olan bir nevi şey'iyyettir. “Bir şey' in istiğdadı nispetinde tecelliyi mazhar olarak shaya zuhura gelmesi atayı sıfatın asasıdır''buyrulur. Bu bildir bizleri bildirdiğidir. ''Bir nevi şey'iyyettir” buyurmasıki herşey insandır ve insandandır. Unsurlar şey'iyyet olarak esasta insandır. Burada istidat kelimesiki unsurlar arza gelirken insana ait olan bir madımalak istiğdadı ile arzda MADIMALAK olarak zuhura gelecektir. Çok şükürki herşey bizdenliği ile gaz kürede insan olarak yani istiğdadımızın nisbeti tecellisine mazhar olarak bulunduk. bu durumun takdiri Hakkın bize bahş ettiği bu atayı sıfatın (KEF harfi-vücuda gelmiş her şey)asası olarak insan olarak yer küredeyiz.
İzaha devam edersek''Tesirata tabi olacakki teshiki unsuriyyeye(TE harfi)-maddenin ilk hali ve ilk nedeni) vasıl olmadıkça zuhura gelmeyecektir''. Şimdi dikkat! İnsan ki teshiki unsuridendir. Şöyleki madde ve anti madde deyiminde MADDE, esasta ANTİ MADDEDEN KURULMUŞTUR. Sanal sanılan şey esasta esastadır. Bir örnekle; Güneş mutlaka feyiz vericidir. Buna feyyazı mutlak denir (Vücudu beşerdir bu feyizler). Bir soyut feyiz mana olan MUKAYYEDE FEYİZ IŞIN VARDIR(Buda insanın ruhi vücud keyfiyyetidir). Bu kurgu takdiri ki SOYUT ve SOMUT FEYİZLER, IŞINLAR VARDIR, BENLİĞİMİZDİR. Bu feyzi ışın soyut müşterekeler, birlikteliklerki SONU OLMAKSIZIN İLEL EBED, MUTLAKTAN MUKAYYEDEYE ve MUKAYYEDEDEN MUTLAKAYA CERYAN ETMEKTEDİR.
Anasırı erbağaki unsurlar aleminden olan su, hava, ateş ve toprak 4 unsurdur. Bunlar tevil değildir muakkabattır. Su tek madde değildir, element değildir muakkabattır. Birçok maddeler toprakta vardır. İnsanın cismani izafi vucudu bu dört maddeden kurulduğuna göre “anasırı erbağa”şu fizik cismani bedeni söylemiş oluyor. Kitabi insanın yani kur’ani natık olan insanın nuzuline sebep bu dört madde den teşkil eden cismani bedende bulunuşudur. İşte”beş alem top-rak maddesinde mündemiç kılındı” buyruğu Mülk-melekut-nasut—lahut-ceberut bu beş alem insan toprağa derç edildi ama insanki toprak değil atayı esma ve atayı sıfat ile unsur aleminde mündemiç oluşu ile toprağı da kurguladı. Topraktan yaratılmadı çünkü Allahın hükmü bütüni isimlerini canlı olarak atayı sıfatla bulundu.
Bilgi; Mahmut Eski'den..
Derleyen: Sevim (Bulut)bayer

13 Nisan 2010 Salı

DÜNYAYA TEKRAR TEKRAR GELİŞLER(Red ve Kella olayları)

SÜMME-SÜMME TERAKİ RUTEBİ(red-kella)ve ENKARNE-LEVİTASYON - NEBAAT:Kehf 12.”sümme be’as anhüm linealeme..”(sonra onları uyandırdık). “sümme” teraki rütebi içindir. Onlar hali halvet seyir ve suluk halini ikmal ederek helal ve haram hayır ve şerri anlayacak bir iktidar tedarik ettikten sonra biz onları kavmin içine bağs ettik” buyrulur. Acaba Ashabı kehefi uyuyan 7 kişi olarak tarif edenler derin uykularından ne zaman uyandırılacaktır? SÜMME kelimesi tekrar anlamını taşır. SÜMME TERAKİ ise tekrar, tekrar yaratılacaklar ba’as (diriliş) halleridir. Demek oluyor ki BU DERİN UYKUDA, AYETLERDE KEHEFLİĞİNİ BİLEMEYENLER DÜNYAYA TEKRAR ve dahi TEKRAR, TEKRAR GELMELERİ ile UYANDIRILACAKLARI BELİRTİLİYOR. UYANAN UYKUSUZ KİŞİLER ki İNSAN KENDİNİ UYANIK ZAN EDER. Halbuki bu KEHEFFİ. ”minledünhü vasfını” (LEDÜN İLMİ ALLAHIMIZIN KİTABI OLAN İNSANDIR, DIŞARDA ARAMA, ararsan bulamazsın. Vücudu benliğin olduğunu anla! Bu kitabı, senliğin ve seninle olduğu, üzerinde vücuden taşıdığın için dönde kendine bir bak ve demiş ol ki! LEDÜN İLMİ HAKKI BELİRLEYEN İNSANDIR, LEDÜN BENLİĞİN ALLAH’ ın BİLDİĞİ ve ONA YAKLAŞANLARIN BİLDİĞİ VÜCUDİ İNSANDIR. Üzerin de vucuden bulanlar ise ”ANLAR HALİ HALVET ve SEYRİ SULUK HALİNİ İKMAL EDEREK” buyrulmuş. KEHEFFİ ESRAR BENLİĞİNİ BİLEN KİŞİLER DÜNYA HAYATINDA ”hali halvet” HALLERİ ki KİMİNLE HALVETE GİRDİKLERİ izah beklemektedir.
HALVETKİ BAŞTA KENDİ KENDİNE GİZLİLİK HALİNDE TEKİLLİĞE ERMEK ENLAMI İLE HALİ HALVETLERİ KEMALATLARI KAZANCINDA ALLAHLA BİRLİĞE GİRİP TEKİLLİK VASFINI ALLAHLA YAŞAMAK BU ZATLARIN HALVETİDİR.BU ZAT KEHEFLİĞİMİN”seyri suluk halini ikmal ederek” deki HAL YAŞANTI ANCAK KEHEFFİ BENLİĞİMİ BİLMENİN YAŞANTISI SEYRİ SULUKTANDIR.Burada seyir;Yürümek,ta ilahi alemden gelen insanın seyrini ve dünayaya gelişinin sebebini idrak etmekliğidir. Sebebi ise bu seyirdeki insanın esasta haktanlığıdır.Bu hali idrak etmek suluke tabiliktir.Suluk;Belli olan guruba girmek anlamı ile ALLAH İLE BİRLİKTELİK GURUBUNA GİRMEN SULUKUNDUR(SEYRİ SULUK)ise TERKİP EDİLECEK USULİ BELİRLER TAKİBİMİZDEKİ ALLAHTAN AYRILMADAN TEVHİDİ TEKİLLİĞİ BU SEYURİMİZDE MUHAFAZA EDEREK KEMALİ YOLDA BULUNMAKLIĞIMIZDIR.Böylece ”HELAL, HARAM-HAYIR ve ŞERRİ ANLAYARAK BİR İKTİDAR TEDARİK ETTİKTEN SONRA BİZ ONLARI KAVMİN İÇİNE BAĞ’S ETTİK” buyruğu yine bizimle oluyor. Şöyleki iktidar kelimesi Allahımızın bize verdiği iktidarı üzerimizde keheffü benliğimizde idrak etmekliğimizdir (helal ve haram vücudiyetler)Bu demektirki kemale erişmekle Allahımızın yapacağını iktidarımızla kavmin içinde keheffü benliğimiz ile kendimiz yapmak üzere topluluğa yeniden yaratılmış bağ’sımız ile hakikat minledünhu vasfımızı ilmen bildirmekle emr olduğumuzu belirlediğidir.Şöyleki helal ve haram ikiside rızıktır,helali yolda uyanık yürüyüş bizimledir.İNSANA İLİMDE BİR RIZKTIR.işte zahiri ilimden kurtuluş helali idrakimiz minledünhü vasfı vücudumuz helali tarafımızdır.İşte bu LEDÜNİ VÜCUDUMUZLA HELALİ TEDARİKİMİ-ZİN NEŞ’ESİNİ BU İLİMLE TOPLULUĞA BAĞAS OLUNUŞUMUZDUR”terakki rütebi”TEKRAR,TEKRAR BAĞSI YARATILAMA ŞU FİZİK BEDENDE HER AN YENİ YENİ VÜCUDA BULUNMAKTANSA”minledünhü”VÜCUDUMUZ TA EZELDE TEKİL BİR KERE OLARAK DÜNYAYA BAĞ’SIMIZDIR.BURADA BAĞS BİLE DÜŞÜNÜLEMEZ VARIN ZUHURU BİZLER HAKKI BELİRLEYEN MİNLEDÜNHÜ KEHEFFİ BENLİĞİMİZİDİR.”teraki rütebi”OLMADAN.MİNLEDÜNHÜ VASFI Ehlli beyt ilmi “minledünhü”Allahın vücudi yapı ilmi olduğu kimse tarafından hakkıyle bilinemediğinin mesturiyeti hakça bir gizleniş emriyeti vücudiyyeleridir Mana ilmi ile insan kendine öz varlığına baktığında anlayacaktı ki Allahın“minledünhü” ilmine yaklaştığı an kendinin mana vücudu minledünhü vasfı taşır. Bu mana bakışımlı vücudumuzu kendindenliği ile kurmuş vasfı taşıdığıdır. Bu anlamla insanın mana ve madde vücudu hiçbir terkip olmadığı ile ”minledünhü” terkipsiz su hava,ateş,toprak karışımı olmadan kehefliği ile minledünhu vucudi insandır.
KELLA kapsamlı RED olayında yani “TERAKİYİ RÜTEBİ”FİZİK BEDEN AYRI ve BAŞKA BİR VÜCUTLA DÜNYA HAYATINI TEKRAR YAŞIYORSA ESKİ VÜCUDUYLA DUYARLILIĞI KAYIP OLMUYOR yani GEÇMİŞTE Kİ YAŞANTINI DUYARLI OLARAK HATIRLIYORSUN. Nasıl her an“HALKEN CEDİDA”AYETİYLE YENİ, YENİ VÜCUDA SAHİP OLDUĞUN HALDE SENDEN AYRILMIŞ OLAN ESKİ VÜCUTLARINDAKİ HATIRALAR YENİ VÜCUDUNDADA DUYARLI OLARAK GEÇMİŞİ HATIRLIYOR ve DEVAMİ BİR GÖRÜŞ SERGİLİYORSUN. Mesela; Denize akan bir ırmağın yerinde sanki aynı su akıyormuş gibi görünmesi görüntüdeki aldanmandır. Çünkü her an akan su yeni gelen başka bir sudur. Irmağa giren 2 insan esasta ayrı ayrı sularda yıkanır. Ara bölge olan esiri alem yani bahri mescuri yani tampon bölgeden bahsedelim. SOYUTTAN SOMUTA, SOMUTTAN SOYUTA GEÇİŞ VAR. Ya SOYUTTAN SOMUTA GEÇEMEYEN, ENKARNE OLAN REDDİYETTEKİ İNSANLAR? CİSİMLER EVRENİNİ ÖTEYE ŞEKİL DEĞİŞTİRMEDEN KAÇIRMAYAN, ERVAHİ ALEMDEKİ VARLIKLARIDA YİNE ŞEKİL BOYUT DEĞİŞTİRMEDEN BU KEVNİ SİSTEME KAÇIRMAYAN ESİRİ ALEM DEDİĞİMİZ BAHRİ MESCURİ ARA BÖLGEDiR. ŞU VÜCUDUNLA ENKARNE veya REDDİYETE UĞRAMIŞ(Kella hükmünde)2 VÜCUTLU olarak DÜŞÜNÜRSEN ESKİ VÜCUDUNUN HATIRALARINA DUYARLILIĞINI YENİ
-2-
VÜCUDUNDADA HİSSEDERSİN. Ama YENİ VÜCUDUN AKAN YENİ SU gibi BAŞKA BİR VÜCUTTUR. Yani olaylar ile tespitlidir. İnsan hatıratını soyut olarak hatırlayıp(ben şurada şu işle meşguldüm)veya “şurada öldürüldüm” diye bilir. Bu söz YENİ ENKARNE olmuş VÜCUDUNA AİTTİR. ESKİ VÜCUDU TOPRAK olmuştur. . HATIR DUYARLILIĞI DEVAM ETTİĞİNDEN, YENİ VÜCUDUNDA ESKİYİ ANLATMIŞ OLUR.
SIR: KENDİLERİNİ ÖLDÜRENLER İLAHİ ALEME IŞINLANAMAZLAR. GÜNEŞE KADAR TEKRAR ULAŞSALAR BİLE ORADAN REDDİYET İLE TEKRAR DÜNYAYA DÖNECEKLERİNDEN HABERLERİ OLMADIĞINDAN İNANIŞLARI ŞADALAT İMİŞ.
Şaddat yani hududu aşan, saçma inanışları yüzünden 2.bir dünya hayatı onları beklemektedir. Geçmişte şaddat bilgisiz hali iman gibi yaşayanlar olduğu gibi bu asırda da mevcuttur. Kurtuluş Allah ve peygamberani hayatı üzerine hamd eden taşıyan Ashabı keheffü benliğimiz hakkın takdiri ile Hz. Resulullahın dünyaya teşrifleri ile bu şaddat anlamsız anlayışlar bilene bitmiştir. Geçmişte yaşayan saçma ve yalan inanış kavimleri için Allahın bir lutfü vardırki ”peygamberi göndermediğim kavmi muaheze(soruşturma)etmem” dediği ilahi bir çaredir. Nedense inkar hemence oluyor.
Buyrulan ”meçhulu inkar, inkarı cehildir”. Bu nevi kimselere “münheri mütecehhil” denilir. Allah
meçhulde ise yani bilinmeyen anlamlı ise inkar edersen en cahil olursun. Baştan kendin meçhulde idin bu bilinmeyen vucudun ezelde var idi. Şimdi ise dünyaya vucuden geldin meçhul belirsizlik kalmadı hadi şimdi kendini inkar et. Edemezsin ilimsizliğinle tabiat der avunursun. Tabiat kevni sistemler olarak tanıtırlar esas mana, tâbi oluştur doğaya görüntü olarak herkes tabidir. Doğa tabiat ki her cirm ve cisim tabiatta esasta sana tabidir sana can bağışlayanlar aleminde canını bağışladığı ”venhar” tecellisi ile kurban oluşlar ve neticesi sende sen olmuş insanlığa kavuşmuş olurlar. Tek din Muhammedi olup bu dinde sendin hem de vucüden dini dışarıda ararsan cehlin devamdadır. Kendi keheffü benliğini kuranla tanıyabilseydin meçhuldeki hakkı onunla onun lutfu ile haktanlığın ile “enel hak” diyebilirdin. Çünkü sana şah damarından da yakın olan hakkı dinin yanlış öğretilerinden kurtuluşunla bu hak sana ezelden iltifat edilişi vucuden hakla birlikte oluşundur.
KİTABI FÜCCAR; Esfele safilin olan cehennemi, aşağıların aşağısı olan şu dünya ve dünya vücudumuzdur MANA VÜCUDUNU KAZANAMAYIP DÜNYADA TEKRAREN BİR HAYAT YAŞAYACAĞI (ölümden sonra) 2. BİR DÜNYA VÜCUDUDUR. Nasıl ki insandan ayrılan saç sakal tırnak gibi şeyler toprak olur ise, ölümden sonrada toprak olacak şu beden makinası (ruha kılıf olan)toprak olacaktır. Mana ile kazanamadığı vücudu cehennemi bir azap gibi 2.dünya hayatı vücudu esfele safilin olan dünya da“SÜMME REDETNAHU”REDDİYETİ İLE VÜCUDİYETİDİRKİ KİTABI FÜCCAR’ da budur. İşte toprağın hissesi olan bu vücut bu arzı yeryüzünden meydana gelmiş ve alınmış olduğundan ilahi tecelli onu yine toprağa red edecektir oradan da kabiliyyetül intişar bir vasıf taşır. KÜN emri etki olarak verilmiş EMRİ ALAN MECBURİ BİR KAÇIŞTA İDİ! RET o halde KÜN emri RABBİNDEN MUHAMMEDİ EMİRDEN KAÇIŞIN DİĞER ANLAMI yani KÜN emri hakiki anlamda RET idi. Bu RET insanı kendisinin bulacağı yaratacağı yetkiyi kendi üzerin de sonraki serüvenlerle dünya hayatında bulacağı idi.
Böylece ruhi vücut ile ziyayı vücut(ilk başlangıç Ziyayı vücut)BU İKİSİ TEKİLDE BİR BİRLİKTE İDİLER. ATAYI SIFATTA(KEF)BİR VARLIK GÖSTEREMEMESİ O ŞEYİN KEVİNDE YOK OLDUĞUDUR. Mesela; MÜMİN KİŞİNİN ÖLÜ HALİ KENDİNİ VELİYULLAHLIĞA GETİRDİĞİ ZAMAN DİRİLİĞİDİR. ATAYI SIFATA (KEF Harfi-Vücuda gelen her şey) VELİLİK KAZANDIRDI. Verilmiş ATAYI SIFATI TEVİLE UĞRATARAK VÜCUDU İKTİSABİSİNİ YAPAMAYAN KİMSELER sanki kevinde HİÇ YAŞAMAMIŞ KEVNE GELMEMİŞ
MÜNADEM HALLERİ ile KENDİLERİNİ ÖLÜ GÖRMELERİ ZARURETİ ORTAYA ÇIKTIĞIDIR. Onlar için 2.KEVNİ HAYAT YAŞAMALARI ÖLÜLÜKTEN DİRİLMELERİNE ve VÜCUDU İKTİSABİLERİNİ YAPIP, YARATIP, ATAYI
SIFATTAN BİR ESERİ VÜCUDİYETLERİNİ YAPMIŞ OLMALARIDIR. Buda ATAYI SIFAT(KEF)MADDE ve ATAYI ESMADA(YE harfi-ruhlar aleminden vücudiyet alemine ışık beden olarak gelen insan))ANTİ MADDE BİRLE-ŞİMİNDEDİR.Atom eczaiyetindeki ziyaiyet müstevliyeyi mütesaddıka (ZEL hrfi-vücudu ışık beden olarak her yerde bulunan insan),Muhammedi nurdan geleceğin vücudunu tamamlamak istedi ve atayı sıfata,bir reaksiyonla karıştı.Burada hayatiyeti esas olan,YE atayı esma onu vücudu unsu-riyeye ulaştırdı ve mülk ismiyle insan olarak göründü.KEF(vücuda gelen her şey;Hava, hararet) +YE(ışık beden insan yaratıcılık vas-fı)=KEY,ATEŞ=CEREYAN=İLK ELEMENT=MADDE GÖRÜNÜMÜNDEKİ ENERJİ=TEK MADDE=İNSAN MADDESİ =İNSAN.Bu KEY terstten okunursa YEK yine tek madde tek kanun,bir,Allah.Kanuni ilahi bir seyi bir tek yaratmış,ikinci aynı olan yoktur.Benzerler devami-yettedir.Tekrarlanan hiçbir olayın olmadığını (entropi)kanunlarda da görülüyor.
Reddiyette bir vücut kazanıyorsun eski vücudun,Abese 22.”sonra dilediği zaman onu tekrar diriltecek” Sonra cenabı hak”la yemut” DİLERSE SENİN TOPRAKTAKİ BEDENİ KABİLİYETİ İNTİŞARINI ALEME KEVNE NAKİL ve TERMİM EDEREK NEŞİR EDER.TEKRAR CANLANIP ENKARNE ETMİŞ OLMASI MEVZU BAHİS DEĞİLDİR. KELLA’ da ki KEF atayı sıfattır verilmiş ita edilmiş şeyler demek. Beşeri vücudu-
-3-
muzdaki göz,kulak…bütün şeyler atayı sıfattır.Antisi esiri alemdeki ruhi vücudumuzla soyut ve eksi yönlü değerde vardır ki atayı sıfat esasta sabitat olarak ervahi alem itasıdır.İşte gizli değişken olaya arzda el,ayak,göz…gibi somut ve izafi değerlerle görünmüş oluyor.Fiziğin
belirsizlik ilkası içinde fizik bedeni kurmuş oluyor. Maksat geleceği tayin etmektir, işte yapıcı yaratıcı ret olayı. RET’i kabul etmemiz akıl gereğidir. Peki BU RET HANGİ VÜCUTLADIR? İlk yaratılma külli akıl(ruhi vücut)var olanla nuri Muhammedi evsaflı olay birlikte tevhidi tek kutup gibi vasıf taşır. Buna etki ise Allahtan gelen OL(ruhi vücuda)etkisi idi karşı tepki ona tekraren dönebilmek için FEYEKÜN idi.Aklın(ruhi vücut)çabası zulmet hicapları içinde orada tekillikte ve Allahın bu oluşumuna karşılık sende o birlikte iken(ruhi vücut)çokluk olmanın oradan ayrılmanın yetimliğinde reddi duygudaki his ve sahifeyi istiğdat TEKRAR FEYEKÜN DENGESİNDEN KURTULUP YUVAYA DÖNMEK İÇİN, ÖLÜMLE KENDİNİ YOK EDİP TEKRAR TEKİLLİĞE DÖNMEK REDDİ OLAYININ UYGULAMALARI idi. O ZAMAN BAHRİ MESCURİ YARATICILIK ALEMİNDE RUHİ VÜCUT(Akıl)NEFS DENEN KARŞI TARAF SOYUT ZİYAYİ VÜCUDU YARATTI KARŞILIKLI TEVHİDİ BİRLİKTE AYRI KUTUP gibi DENGELENEN NEFİS BEDEN ZİYAYI VÜCUT ÇOĞALMAK SEVDASINA KARŞI RUHİ VÜCUT DENGE,BİRLEMEK KAİDESİNİ UYGULAR BİR HALDE İDİ.Var olan ruhi vücut zatın hak beraberliği ile tanrı görünümü mezahiril vücut hakkın belireni vasfının icabı hep tekilliği arzulardı.Böylece RUHİ VÜCUT ile ZİYAYI VÜCUT(ilk başlangıç ziyayı vücut)BU İKİSİ TEKİLDE BİR BİRLİKTE İDİLER. İşte böylece ESİRİ BAHRİ MESCURİ KOZMİK HAYAT ZİYAYI VÜCUTLA BAŞLAMIŞ OLDU. işte hayat çünkü ruh başka hayat başka. İstersen nefis, diğerine akıl de! İşte bu kurgulayan insanı tanı ki doğayı manayı tanıyasın. O halde reddi olaydaki koalisyonda RET, herhalde feyekün dengesindeki ziyayi vücut, BEŞERİ SİSTEMDEKİ SİSTEMİ KURGULAYAN ZİYAYI VÜCUT REDDİ OLUŞUM VÜCUDİYETLERİ ÜZERİNDE olduğunu da anlamış olduk. Ruhi vücut ALLAH VARLIĞINDA VARDI ONDA BİR DEĞİŞİKLİK ARAMA o sabitattandır. ZECR(yasaklama, yaptırmama)O ALEMDEN BURAYA RED EDİLMEKTEKİ YAPIMCI YARATICI OLUMLU REDDİYETİ BELİRLER. Yani RUHİ VÜCUT DÜNYADAKİ KAZANCI GÖRÜNTÜSÜ BEŞERİ VÜCUDA ENKARNE ŞEKLİ İFADESİDİR.
SÜMME(sonra)esasta red ve tekid vardır.Sonra demekle OLAYIN BİR EVVELİ VARDIR.Cenabı hak kıyamet demekle de ölümsüzlüğü Allah da belirlediği gibi esasta da insan ölümsüzdür.Boyut, zaman, mekan,hız değiştirmesindeki şekil yapı görünmemezliği öldü bitti manası taşımaz.ÖLÜM İNSANIN DİĞER BİR BOYUTA GEÇMESİ DEMEKTİR.İnsanın evvelki hayatı varmış hani cenneti alemde var idik ruhi vücut olarak oradan buğdayı yemekle red edilmiş(kovulmuştuk).BÖYLE KOVULMA YOK bu SÜMME KAPSAMLI SONRA VEYA YAPICI RED OLAYI idi.işte o alemde ruhi vücut olarak vardık. ORADAN BU ALEME GELENE KADAR KİMBİLİR KAÇ ALEMLERE UĞRADIK HER BİR ALEMDEN RED OLUNARAK ARZA KADAR İNDİK. RUHİ VÜCUT, KENDİNE ZİYAYI VÜCUT ŞU FİZİK BEDENİMİDE KENDİSİNİN YAPMASIDIR. O RUHİ VÜCUTTAN BEŞERİ VÜCUDA GİRİŞİMİZDE YİNE BİR RET OLAYIDIR. Burada ruhi vücut sabitat aleminin referansı veya istinadı gibi kendisinde hiç bir değişiklik olmaz.DEĞİŞEN VE MEKANINA GÖRE ŞEKİL ve VÜCUT ALAN BEDENİMİZ ise ZİYA VÜCUT OLAN FİZİK YAPIMIZDIR.İşte RET OLAYI BU VÜCUT ÜZERİNDEDİR.Ruhi vücudumuzda değişiklik olmaz çünkü her şey onun sabitatıt cenabı Hak izni ile ruhi vücut yetkisinde arza intiar ettirtiyor.Şimdi o dilerse senin bedeni kabiliyetül intişarını(topraktaki ziyayı hal enerjetik bulunuşun) topraktan alemi kevne nakil ve intişar ettirir,baba kuvvesinden anneye evrelerini tamamlayarak doğumla arzda bulundurur.O HALDE DÜŞÜN! KAÇ YERDEN YERE RED OLUNDUN?Acaba bir azabı mukaddes içinde misin veya Allah’ ın cehennemi buralar mı?İşte her insan bu ahvali yaşadı o halde olaya devam ettiğine göre BUNDAN SONRAKİ RED OLAYLARI OLACAKTIR AMA RUHİ VÜCUT SABİT OLMAK ÜZERE TAŞIYICI FİZİK BEDENDE. Ama YENİDEN YENİYE BEDENLERLE!
Kur’an ayetlerinde KELLA bir nevi reddiyettir. ama yapıcı yaratıcı reddiyet. Anlamı İLERİ BİLGİDE OLANLARIN İSTİKBALİNİ TAYİN İÇİN OLAN REDDİYETTİRKİ YARATCICI VASIFTADIR. Teaküs olayında 2 CİSİM + ve –OLARAK birbirleri ile ÇARPIŞTIMI İKİSİDE YOK OLUR. Yerine YENİ BİR YARATILMIŞ VARLIK MEYDANA GELİR. 2 RET, yenisi VÜCUT ve İSBATIDIR.İşte yaratılma kanunları bu çarpıştırma teaküs olaylarını meydana getirmek için parçacık fizik üstatları 90 km. boyunda yer altı hızlandırıcılar inşa etmektedirler.Mevcut ufak boydakiler kafi gelmemekte.Işık hızına yakın bir süratle bu hızlandırıcı da ki parçacıklar birbirleri ile çarpıştıkları zaman. Mesela;PROTON NÖTRONA DÖNÜŞÜYOR YENİ BİR VARLIK ORTAYA ÇIKIYOR,YARATILMIŞ OLUYOR ESKİSİ RET YENİSİ OLAYA DEVAMDA OLUP ŞAYET BİR YENİSİNİ TEKRAR ÇARPIŞTIRIRSANIZ BUDA TEKRAR CİNSİYET DEĞİŞTİRİP TEKRAREN ve BAŞKACA YENİ BİR PROTON OLUŞUNUDA ŞAŞMAYIN.İşte yapıcı yaratıcı ret olayları yeniden yeni bir cisme,eskisi ademe yokluğa gitmektedir.Kendine bir bak her an yeni bir vücuttasın eskisi ret yenisi oluşumdadır.RET ve ENKARNE olaylarını hemde üzerimizde her an yaşıyoruz gelecekte beklemeyin.Bu “letüselünne” deki HEMZE işareti beşeriyettir.Yukarıdaki
-4-
çarpışma olayında bütün mahlukatın oluşumunu ve şu beşeriyet denen fani ve geçici hayatında bir hemze işareti hükmünde ufacık oluşumu,öteki alemi oluşuma kıyasla!
Abese 24.(Hayır, doğrusu insan, Allah’ın kendisine buyurduğunu hala yerine getirmemiştir)Bu 2. mertebe reddiyettir. ”Ey mağrur insan bu fikirden vazgeç insandan bir şey terk olunur untulur mu zannedersin.İnsan bidayetten nihayete kadar az çok kusurdan kurtulamaz lakin insan istiğda den kemal veyahut dalali yüklendiğinden emr olunduğu vech üzre cenabı Hakkı bilir ve emri ilahiyesine ifa ederse alemi illiyüne uruç eder.Aksi surette esfele safilin ve alemi siccine nüzul eder ki bunların her ikisi de insanın istidatlarına mevdudur” buyrulmuştur.Sen hiç unutulacak veya terk edilecek bir varlık değilsin sana ilahi kapsamlı istiğdat verilmiştir,katı bir anlayışla ilim zannettiğin şeyleri genişlettiğin istiğdadınla anlar ilmin hakikatine yönelir nerde olduğunu anlarsın.İNSAN HAYATTA İKEN RUHİ ve ZİYAYI VÜCUT BEŞER YAPISI 2’li hali ÜZERİNDE iken bu İKİSİNİN BİRLİKTE KAZANACAĞI TEKRARİ VÜCUDİYET OLACAKTIR.Bu kazanç vücudu iyi ameli cennet,kötü ameli ile cehenneme geçeceğidir. Cenneti bahri mescuri esiri alem üzeri evrenlerde düşünürken cehenem ise alemi dünyalardadır. İşte bu istiğdatllarınla kazanacağın vücudiyet senin makamını ve zamanını belirleyecektir.
İNSANLARA ÜÇ YERDE KELLA “Reddiyet” VARDIR:
1.KELLA: Alak 6.”Kella innel insaniyete leyetga” Kendi cehalet ve nadanlığından(haddini bilmez) haberi olmayıp da peygamberani azam ve evliyayı kiram ile kıyası nefse kalkışarak“in entüm illa beşerün mislüna” İDDİASINDA OLAN KELLA ile RED OLUNMUŞTUR. Kısaca insanın dış görünüşe göre hüküm veren kişilerin yanılgıları,kendilerini peygamber ve evliyaya nispet etmeleri.Esasta İNSAN ve MUHAMMET’İN,MUHAMMET’LE BİRLİKTEKİ ANLAYIŞA GİRDİLERMİ MUHAMMET KAİNATIN MİSLİDİR ve dahi EVLİYAULLAHDA KENDİLERİNİ MUHAMMEDLE KIYASLAYARAK AYNİYET GÖRMELERİNİN CEZASI ÖLDÜKTEN SONRA TEKRAREN DÜNYAYA RET EDİLİŞLERİDİR.Bu surede insan 3 yerde KELLA ile red olunmuştur ki hakka salik olan bir şahıs 3 yerde hatarat(tehlike)arz olmakta. RAB kelimesi ALLAH’ lık değil TERBİYE EDİCİ KİSİLERE denir. Bir öğretmen talebesinin Rabbidir. Elma’da bile rububiyet yani Rablik vardır.
SIR: DÜNYA HAYATINDA İYİ BİR RAB TERBİYESİ GÖRMEMİS KİSİLERİN ÖTEKİ ALEME YÜKSELEMEYİSLERİ ÖLDÜKTEN SONRA GERİSİN GERİ DÜNYA RABLİĞİNE İADELERİDİR Allah ve resulumuz böyle KELLA ret’liğinden bizleri korur İNŞALLAH düşün bir mektup gelse bunu iade etmen herhalde tatsız bir sey reddiyet ortaya cıkar.
2.KELLA;Alak 15-16.”kella leinlem yentehi..”reddiyedir. Halkı yalancı ve şaşırtıcı bir meslek, yapma yani suni şeylere çekerek kendisine tabi kılıp emri umumi fikrini neyh etmektir bu da red olunmuştur. MÜSLÜMANLIĞIN MAHVOLMASINA UĞRAŞAN ve islamiyeti gözetleyerek zayıf taraflarından YIKMA ve BOŞ FİKİRLERLE HALKI İHLALE ÇALIŞANLAR RED OLUNMUŞTUR.Onlara tembih olmazsa bir belaya zaruri helakın davetini işittirecek ve nihayet helaka gireceklerdir.
3.KELLA; Alak 17-18.”…kella latutiğhu vescud vakterib” HALKI DELALET ve FİTNEYE SEVK EDEREK HELAKE DAVET EDENLER, Bu fikirleri için TENBİH OLUPTA NEDAMET ETMEZLERSE BİZDE ONLARI DELALET İÇİNDE TERK EDER DÜNYA ve AHRETİNİ TAHRİP EDERİZ. Bir kimse DİNİ AHKAMLARA, ANANE ve MİLLİYETİNE TAMAMIYLE TABİ OLMAZ AYRILIK ÜZRE OLURSA ONUN KALBİ FISK, FÜCUR ile KARARIR. Hidayet yerine, delalet galebe ederek kendisini şiddetle helaka sürükler. Bu 3.Rettin de delaletle eğilme kendisine cenabı hakkın hidayet ve rahmetinden mahçup eden kimseleri reddi zorlama ve onlara baş eğerek tabi olmamayı arzu eder. Cenabı hakkın o emrine inkiyad ve resulullaha tabi olursan Allaha yaklaşım olur.CAHİLCE TEFEKKÜR, İTAAT ve SUNİ BİR MEZHEBE İTTİBA AKLIN ŞEREFİNE NOKSANLIK VERİR ZİRA İSTİKAMETİ BİLİNMEDİKÇE BİR KİMSENİN FİKRİNE TABİYET İNSANI TEREDDÜD DE BIRAKIR. Resulullahın nübüvvetindeki doğada ne varsa onu belirlediğidir.
O zaman güneş’ den, aydan, çiçekten, atomdan ne zuhur eder, ne meydana gelirse gelsin. Bunları Kur ’ani şuunatı ilmiye ile açıklamak isteyen kişi bilir ki her şeyin nufusu cüziye(ZE)gibi görünen aslı ziyayı vücut olan insandan meydana geldiğini bu günkü ilimlere mutabık olarak ifade eden boyut zaman kişilere ZEBANİ denir. Mesela; Güneş’ den gelen kozmik ışınlarını aslı ziyayı vücut insandır. Ama kozmik ışın olduğu için zabani benzetiminin bilmediği ilimdir. Açıklayan kişiler basit öğrenim almış kişilere öğretisinden vazgeçirmesi anında o kişinin çektiği eziyet hakikat sözün ona zorluğu ile onu eziciliği zebani tafsifin de gözükür. Tekasür 2.(Kabris-tanı ziyaret edinceye yani onların arasında yatıp ehli kubur oluncaya kadar iyi hal toplamaya gayret ve ilmi hal tahsiline himmet ederek marifetullaha mazhar olmaya çalışın)ki nadan ve cahil kalarak 2.DÜNYA HAYATI veya RED gibi bir muaheze olmaktan kurtulun.Bazen insanlar BENİM KALBİM TEMİZ BEN KALBİME BAKARIM şeklin de kendisini ibadetten alıkoyan bir çürük zihniyete
-5-
sahip çıkmasıdır.Geçmişte büyük zat olarak tanınanların kabirlerini ziyaret makbulse de bunlarla olan isteklerinizi ondan beklemek sizi Allahın rızasını tahsilden geri bırakmasın,bu durumda yalvarışlarınız hakkın rızasından habersizliğinizi ortaya koyar. Çünkü hakiki faili Allah’tır ve Hz. Muhammedi bi hakkın tanımadığından tanıyamaması ve üzerinde bulamamasıdır. Şuunatı ilmiye ile öğrendiklerini kendi yaşantı bedeni üzerinde fizikman görmeleri hal ilmidir. Allah’ı ancak bu ilimle tanımaklığın işte bu marifetullahtır.
TEKASÜR 3.”kella sevfe tealemun”(Hayır ileride bileceksiniz)KELLA Red manasındadır ve tekit için”SEVFE” stikbali tayindir. Burada atayı sıfat(KEF),LAM’ül mevhum ve batıla aks etmiştir. KELLA red ise SEVFE geleceği tayin içindir. RED ile MUAHEZE OLUNANDA ALLAHIN MERHAMETİ İLAHİSİNDE OLDUĞU böylece RED OLAYI GELECEKTE Kİ VÜCUDU HAKİKİSİNİ BULMUŞ OLMASIDIR. Ruhi vücut sabit olduğu için RED olayı mevzubahis değildir.”vel bağsubadel mevt” öldükten sonra dirilme olayı gelecekte değil her an üzerimizde uygulanmakta“halken cedida”her an yeni bir vücut sıfır saniye de zamansız olarak maliksin.Vücudunda eskiyen uzuvlar red edilip yerine yenisi gelmekte .O zaman burada kazanılan unsuri ibadeti vücudumuzdur.
SIR: Şayet bu iktisabi vücudu kazanamaz isek KELLA uygulaması ile“sevfe tağlemun” istikbali tayin için şöyle; ERKANI İSLAMİYET ve AMELLERİMİZİN TOPLAMI OLAN VÜCUT SON NEFESE KADAR
YAPISINI TAMAMLAYAMAMIŞ ise ÖLÜMDEN DÖNÜLEMEMEZLİĞİNDEN DOLAYI, DÜNYA VÜCUDU KENDİSİNİ ÖLÜME TERK EDECEKTİR. SON NEFESİN, SON SIFIR ANINDA RUHİ VÜCUDUMUZ bu kez KENDİSİNİ TAŞIYACAK OLAN 2. veya 3. ve 4.VÜCUT OLARAK KAZANACAĞIDIR. REDDİ OLAYLAR BU ARA KESİMDEDİR. İKTİSABİ VÜCUT TAMAMLANDIĞI AN İNSAN GELDİĞİ YERE ”ruhla birlikte iktisabi vücutla ”CENNETİ ALEMİNE GİDECEKTİR.
“sefve teğlemume”(Hayır ileride bileceksiniz)geleceği tayin ise büyük bir tenbihdir. İşte böyle ENKARNE REDDİ OLAYINDA GELECEĞİNİ TAYİN EDEMEMİŞ yani KENDİNİ ÖTEKİ ALEME GÖTÜRECEK VÜCUDU İKTİSABİSİNİ YAPAMAMIŞ KİŞİLERİN NADİRENDE OLSA MERHAMETİ İLAHİ OLARAK 2.BİR DÜNYA EZİYET ve MEŞAKKATİ İÇİNDE HAYATI YAŞAMASI mevzubahis olur. BU MEŞAKKATİ DÜNYADA, YENİ VÜCUDU ARIZALI OLABİLİR veya GÖRÜNTÜDE SIRTINDA KOCAMAN BİR KAMBUR yada FİZİKİ AKSAKLIK TAŞIYABİLİR.NEDENİNİ KENDİN DÜŞÜN! BÖYLE BİR DÜNYA HAYATINA MEŞAKKATLİ OLARAK GİRMEMEK İÇİN ERKANİ İSLAMİYYE ve AHLAKI İNSANİYE ile ALLAH ve RESULİ ve DÜNYA HAYATININ BİR GÜN SON BULACAĞINI KENDİ KIYAMETİ ÜZERİNDE OLARAK, DÜŞÜNEREK BİR HAYAT GEÇİRMEN KENDİNİ BÖYLE BİR REDDİ OLAYDAN MUHAFAZA EDER.Yani mana ve kitabi değerlere yaslanır ve o yolda bulunursan senin soyut vücudunun isteği yani ruhi vücudun seni ”terahi rütebi” yani KELLA olan reddiyetten onun,kurtaracağını bilesin çünkü Allah böyle bir muahezeyi kendi şanında düşünemez yani bu olayı Allaha mal etme.Kainat kurucusu olarak ruhi ve beşeri vücudunun bütini uygulamaları şu anda kendi üzerindedir.NE YAPARSAN ELİNLEDİR KENDİNİ TANI! KELLA; Hayır demek. RET OLARAK KULLANİYOR RET OLUNMAKLA NE OLUYOR? GELECEK İSTİKBAL TAYİN OLMUŞ OLUYOR. ENKARNE OLAYINI YENİDEN DOĞUŞ şekli ile DÜŞÜNMEMELİ İKTİSABİ VÜCUDU TAMAMLAMA OLAYIDIR. Bu vücutlara KİTABI EBRAR cennette,KİTABI FÜCCAR’ da cehennemde kazandığın vücuda denir. Yerleri soyuti sabitat alem ile somuti aşağıların aşağısı SİCCİYN denen alemi dünyalardır.
TEKASÜR 4.”sümme kella sevfe tealemun” SÜMME, Terahi-i(geri çekilme)rütebidir. RET ömrünü gaflet ve evham ile geçirerek kendisinden ve dininden bihaber olanların zan ettikleri gibi olama-
yacaktır. Yani RET ile geri çekilmedir, ayrıca AHİRETTE BİLE RÜTEBİ YÜKSELİŞLERİ DEVAM EDİYOR.
SIR: REARKARNASYON OLAYLARININ BU OLAYLARLA ALAKASI YOKTUR. KELLA; Hayır-red- tekrar, tekrar-sonra anlamlıdır.
O halde BU YAŞANTIYI SOYUT SOMUT VÜCUTLARIN TEKRAR, TEKRAR veya NEREDE NE ZAMAN GERİ ÇEKİLME OLAYI ve dahi RED OLAYI BİR YAŞANTIYI HAYATTIR. Arzdaki kuvvet olan irade cüz’ iyetleridir (yapıcı güçlerle).Şöyle ki buyrulan ”şuunatı ilmiyyeyye sahip(Muhammedi)şol bir zatki şefeati ile ilk başlangıçta ”evvele merrede” sizi fitratta kıldı”. FATIR bir şeydir ki ondan diğer bir vücudun husulü umulur(meydana gelmesi). FATIRDAKİ YAŞANTI SİZDEN BAŞKA BİR VÜCUDUN ÇIKMASINA ESASTA YARATICI SEBEPTİR. İşte gizli değişkenliklerdeki iktisabi vücutlar. Bunları SÜMME’ de bulabilirsin. İsra 6.”sümme redetnaleküm”bu ayette hem SÜMME hem de RET geçiyor yani “redet naküm”. Burada sümme terahi rütebidir. 2.Defa bu İPTİLA ZOR YAŞANTI SİZE RET OLUNDUĞU VAKİTTE gibi anlam verilmiştir. Kehf ”sümme yüreddi ila rabbihi”(sonra o rabbine red olur) anlamın da buyrulmuştur. Bunlar RABBİNE RED OLUNANLARDIR. SOYUT ALEMDEN DÜNYAYA GELİRKENDE ÇEŞİTLİ ÇEKİM GÜÇLERİ ile GERİ ÇEKİLİP KORUMA BABINDAN BİR MEKANDAN DİĞER BİR
MEKANA RED EDİLDİĞİMİZDİR. Misal; Baba belinden anneye veya REDDİN GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE
-6-
BOYUTTAN BOYUTA TEKAMULÜ, olaylardadır. GERİ ÇEKİLME OLAYI, ROTA DÜZELTMESİDİR!
Tekasür 5.(eğer ileride bilseydiniz ba’as olunacağınızı)kaçıncı dirilmeyi gibi. Zaten insanlar ölüm kalım arası şu hayatiyeti devam ettirir. Her nefes alış bir hayat, her nefes veriş bir memat ölülük olayını uygular. Alternatif elektrik akımı gibi gösteriştedir. Ayette ”LEV” Şek şüphe aynı zamanda ikiliktir. Bir saniye evvelki vücudun şimdi nerdedir? Ölüm ve dirilmeye uğradığı aşikardır. ESKİ VÜCUT NEREYE RED OLMUŞTUR? ASLINA! ASLIDA DOĞA MALZEMESİDİR. Ruhi vücut ise onun da geldiği yere doğru ilerleyişi ve ilahi aleme vuslata çabasıdır.Bir hadisi şerifte ”esselatı miracul müminun” (namaz müminin miracıdır)gibi anlam verilmiş. Aslı insan ilahi alemden ayrılıp arza doğru gelmesi ile miraç olayımız başlamıştır çünkü yönü ve gideceği yer ve alemi Allah alemidir. Yalnız amel ve itikat ile kazandığı vücudu yani dünyadan kazandığı cennet-lik vücudunu(vücudu muktesebe) uruç ettirir. Fakat şu fizik beden vücud mevhibesini (hibe-hediye edilmiş)toprağa intikali ile bu alemle ruhi vücudun katı alaka etmesi alakasını kesmesi icabı hükümdür.Bu olayları ilmen bilemezsiniz hep şek şüphe imtinağ(çekinme) üzerindesiniz . BEŞERİ VÜCUDUN TOPRAĞA REDDİ RUHİ VÜCUDUN ise İKTİABİ ile İLAHİ ALEME RET gibi YÜKSELİŞİ (urucu)ancak İLİMLE OLUR. Bu şek ve şüpheden ilmen kurtularak “letevünnel cahiym”e ulaşırız.
TEKASÜR 6.CAHİYM’de CİM havayici zarururiye, HA fazlı tekvini. MİM harfinin şuunatı ilmiye harfi ile Muhammedi nur olan yaratılan insanı da kapsar. Bu nuriyat yapı babaya gelmeden evvelki soyuti halinde bedenini somutlaştırana kadar icracıdır. Onun için CAHİM’ deki MİM risaleti peygamberidir, sıratı mustakiymden ibaret,risalet harfidir. Risalet dünyevi ve ümmet topluluğu Hz. Muhammede risalettir. Bir insanın nereden geldiğini nerede olduğunu ve nereye gittiğini Muhammedi risaletle bilmiş olur ve bunu bilmedeki yakıcılığın yapıcılığı cahimi tasvir
eder. CAHİMİ olaylardan geçip cenneti alemde kendisi ile tekraren buluşmamız için ne hikmetse bu cahimi olayın bilfiil bizlerle olduğudur. CAHİM zahiren ateş manasında olup bir işin kesbi vehamet eylemesi ateş gibidir.İşinizde elbette cahim tarafı görür ve sakınırız. Cahiymi herkes cehennem olarak duymuş bilmiş. Elbette işin hakikatini anlar ve mesleğinizi cahimle görürdünüz yani meslekten maksat dinde öğrenmiş olduğunuz ilmi kazancınız dini mesleğinizdir.Ne yazık ki bu hakikate erişemeyenler Cahimdedir yani cehennemi üzerinde taşır ayrıcada gelecekte bekler dururlar.KELLA REDDİYETİ bu cahim olaydan kendimizi kurtarmakla RED ile MUAHAZA OLMAYACAĞIMI-ZIN DELİLİDİR.İşte cahimi de anlamış olduk.
Bir düşüncenin insan beyninde mihraklaşmasındaki İlhami bir faziletin yaratılış güç dengesinde olaylara hakimiyetinizle CAHİM kelimesiyle fazlı tekvini(HI harfi:kainatın kuruluşuna sebep olan ilk insan ziyayı vücutlar)yaratmaz.Cahim ateşi bir güç ise muhakkakki yaratıcı güçtür.Bunu havayici beşeriyenize(CİM-insanın zaruri ihtiyaçları)izhar ederiz yani insanın soyut ve somut alemde ne varsa hepsine olan ihtiyacı demek.Bu ihtiyaçları fazlı tekvinimizle kendimiz yaratma ateşin gücümüzle onları hazırlardınız demektir.(yemek,içmek,kadın..)Soyuti alemden arza yani esfele safilin olan yer küreye gelirken kozmik ateşin ışınlar yapıcılığında kendiniz hazırladınız. Eşinizi bile bir dualite olarak fiziğin belirsizliğinde kendiniz, kendinize hazırladınız. Mesela; Fasulye insanın ihtiyacı ise güneşin mahsulu ve imalatıdır güneş enerjisinde aslı fatonda deseniz kuant altı elif noktası olarak ziyayı vücut insandır.Fasulye ziyayı vücut insan enerjisinden meydana gelmiştir. Yalnız sana kısmet gibi görünen fasulyeyi senin kendi ziyayı vücudun yapar. Senin görünmezde ki çekim gücün o fasulyeyi tekraren size nasip kısmet eyler.Bu olayları hazırlamadaki kesbi vehametin ateşi onun yakmazlığı cahimiyettir.Bu ilimde şu’ unatı ilmiyedir. Yani güneş aracılığı ile gelen ziyayı vücut insanın arzda kendini has düzenlediği oluşumları bilmek ancak bu ilimledir. Cennette cehennemde insanın üzerindedir yeter ki farkına varalım.
TEKASÜR 7.Cahimi olaylar içinden geçerek dünya vücudumuzu kurguladığımız bize cahimi olayın bahşi yani ruhi vücudumuz bu beden içinde dünyada red gibi(red değil)bulunuşudur. Ayette SÜMME “terai-i rütebi”yani DÜNYADAN GERİ ÇEKİLEREK CENNETİ ALEM DE BULUNDURULUŞUNU RED GİBİ BİR TERAKKİ OLAYI OLARAK BELİRLEMEKTE.RUHİ VÜCUDUMUZ DÜNYA DA KAZANDIĞI VÜCUDU MUKTESEBESİ İÇİNDE yani TAŞIYICI VÜCUDU İÇİNDE ÖTEKİ ALEME IŞINLANACAĞINI BİLMİŞ OLSAYDINIZ AMEL ve İTİKADINIZ SİZİ BİR İLMİ YAKİNE“İSAL(gönderme)EYLERDİ.
TEKASÜR 8.”letüs elünne” hesaba çekilmede 3.derecedeki RÜTBE olarak KABUL EDER ve bu RÜTBELERİ KENDİ ÜZERİNDE BULUR. Lamül kitap-vesile—akıl vasfımız bizim üzerimizdeki beşeri vücudumuzun soyut denge üçlüsüdür. Onun için ruhi vücudumuz beşeriyete gelirken KİTAP ve NÜBÜVVET anlamlı RÜTBELERİ ile ışınlanır. “teaküsün” çarpışma ve aksetmesi “letüselünne” deki hemze ELİF’ in beşeriyetidir. Yani ruhi yapı beşeriyet şekli içinde gözükmüştür. FİZİK BEDEN İÇİN HARCADIĞI ZAMAN “yevmiddiyn” DİN GÜNÜDÜR. Anasırı Erbaa olan 4 toplu maddeden gelmiş, şu
-7-
vücut yaratıcı güçle nübüvvete ermesi din tarifindedir,DİN budur. LETÜSELÜNNE’ deki “rütibi selese” yani 3 mevaiki yaşantısı vardır.1-LAMÜL KİTAP,2-LAMÜL VESİLE,3-LAMÜL AKIL bunlar sahifeyi istiğdatlardır. işte bu istidatlar meleküti soyuti olup ervahi alem ruhi vücut menşeğlidir yani ruhi vücudu maddeyi soyutiyeleridir ve beşeri vücudumuzla tasarruf eder. Esasta bunlar 10 boyutludur. Böylece ”rütübü selese” anlamlı rütbeli veya bir diğerlerin soyuti alemden beşeri aleme RET gibi gönderilişini 3.derecedeki SÜMME RET kavramı ile belirlemiş oluyor. SİN(soyut insanların ruhi alemdeki topluluğu) Melekütiyetül insaniye = beşeriyetül kitap nübüvvet ile teaküs eder,ruhi vücudumuzdur.Arza gelerek beşeri bir anatomi vücut içersinde saklı yapısı vardır,bu yapıya beşeriyetül kitap denir.Ayrıca nübüvet ile teaküs(çarpışma)eder.Nübüvvet soyut alemdeki Hz.resule ümmet olarak ervahi alemdeki ilk bulunuşumuz resulun bu boyuti toplulukla bulunuşu onun nübüvvetidir. Risaleti ise beşeri topluluğudur.
Yine şöyle buyruluyor ”ama defi tabiğ gibi(dışkı çıkarma)şeylerde de bir ferah asarı müşahede olunur. Asar,talğa muvafık gelenler maneviyattandır” Ter,defi tabi(dışkı)ve omurilik şeklinden çıkan madde gibi hevayı nefsaniyenin havayicin ihtizazı ile olan riayetler uyumlar)işte bu anlatımlarda HAYATİ OLUŞUMLARA OLAN BAĞIMLILIĞINI ve ASARI HAYATIN NERELERDE VAZİFE BAŞINDA KAZANILDIĞINI bizlere BERD’İ KEYFİYETLERDE MÜJDELER.Bunlar REDDİYETTEKİ HAYATİYET-LERDİR.Omurilik SPERM OLUŞUM oradan RED gibi BEŞERİYETE İNTİKALLE HAYATİYET UYGULAMALARIDIR. İşte bunların ferahlığındaki bedri anlayışlar devamıdır. Oraya gidenlerde ARINMIŞ OLMALARI ile ORADA BULUNACAKLARIDIR.RAHATI HAYAT BURADA YOK GİBİDİR. BU AZABI MÜŞFİKUNLARI ÇEKEREK TEMİZLENMİŞ OLARAK CENNETİ ALEME yani GELDİĞİMİZ ALEME URUÇ EDECEĞİZ. İnsanın BABA BELİNE IŞIK HALİNDE KOZMİK SEMAVİ KATLARI GEÇEREK HİS ETMEDİĞİNİZ YAŞANTIYI VÜCUDA GETİRECEKTİR. Yine “ta’rücül melaiketi”vasfı ile arza geliş haricinde birde BEYYİNE 1.”hatta teatiyehümül beyyinetü” atayı sıfatta bir semere intaç edememesi o şeyde kevnuniyet münadem olduğundandır” buyrulmuş. BİR BELGE OLARAK ARZA GELEMEYENLERİDE UNUTMAMAK LAZIM. ALLAHIN KENDİSİNE VERMİŞ OLDUĞU (ita)ORACA(soyuti)ATAYI SIFAT KEYFİYETİ KEMİYETLERDE BİR VÜCUT ESERİNİ DÜNYADA MEYDANA ÇIKARAMAMASI, o şeyde DÜNYADA YAŞANTI HAYATİYET VÜCUDİYETİ ONDA OLMAMASI ZARURETİ ÜZERİNEDİR. Buna”KEVNUNİYYEN MÜN ADEMDİR” buyrulmuştur.YEVMÜN’ de her ne kadar gün olarak verilse de biz bunu “melaikenin tağrucün” de buluyoruz. Melekat vasıf soyuti ruhi ademi insanın yükselişe yani uruca müstait olduğu gün yani oradan yer küreye gelmeye yöneldiği anki, tağrücül melekat yönünün ayetteki VERRUHİ İLEYH keyfiyetine döndürnmüş oluyor.
Toprağa konmuş tohum bir nevi mezara girmiştir orada tohumun aslı ölmüştür. Ölenin yerine ölen tarafından iktisabi vücut kazandırılarak aynısı değil bir benzeri toprak tarafından ret edilerek LEVİTASYON gibi ters KELLA itmesi ile(yukarı çıkış uruç)yükselmiş oluyor bu KELLA kavramı Kuranı hükümde RET anlamındadır. RED gibi GÖZÜKSEDE ASLINDA GELECEĞİ TAYİNDİR. Cenabı Hak arzdan size nebaat çıkarır, arzdan ihraç yolu ile çıkan ve bu vasıta ile vücuda gelen eşyaya NEBAAT denir yani LEVİTASYON. Bu demektir ki arzda ne varsa arzların meydana getirdiği şeylerin hepsi insanın vücuduna gelip bu vücudu devam ettiriyor.”arza size iade eder” yani olay ÖLDÜKTEN SONRA ARZA ŞU TOPRAK SU KARIŞIMI KILIF ELBİSE BEDENİMİZİ GERİ İADE EDER.İADEDE RET gibi LEVİTASYON OLAYIDIR. Yalnız İADE OLAN RUHİ VÜCUDUMUZ DEĞİLDİR OTLAR YİNE BİTER. İADE BEDENİN ASLI DOĞA MALZEMESİ OLDUĞU için FİZİK BEDENİMİZ TEKRAREN ARZDAN NEBAT OLARAK ÇIKAR yani ”Nebat ile SİZİ ARZDAN İHRAÇ EDER” demektir. Neden bu İHRAÇ ve İADE? AYETTEKİ ”SÜMME” KAVRAMINDAKİ TEKRAR TEKRAR”KELLA” RET YOLU İLE ENKARNE EDİYOR. Ne büyük bir devri daim ve görünmez denge. Demek ki doğada ne görürsen bunların aslı ve esası ziyayı vücut insandan ibaret olduğudur. İşte bu Adiyat 2.deki yaratıcılık olayında ki güç ve kuvvetin madde ve anti maddesinin insanda vazifelenmiş ve foto insan olmuş.
“Nitekim toprak takazayı halikiyete mazhar olup gayip aleminden ahz edip,alemi şehadetle izhar eder ve alemi şehadetten ahz edip ademe nakl eder” buyrulmuştur.0 ZAMAN GELECEKTE YOK OLMA-NIN ÜRÜNÜ OLARAK GEÇMİŞTE YARATILDIĞIMIZI GÖRÜYORUZ.Bu ne hesaptır ki doğrudur.Bir düşün! Kaç yerde ölüp kaç yerde yaratılıyor ve ölümden hayat buluyoruz. Yok olmanın ürünü var olmak (hayat) oluyor.Yani gelecekteki ölüm olayı ile yok olacak vehmindeyiz,halbuki bu ölüm olayı bir ürün meydana getiriyor bu ürün bir vücut demektir.Frof.Hans ”LEVİTASYON TOPRAKTAN BİTME, HAVALANMA demektir.Buda bize HAYAT VERİR.MEZARDAN DİRİ, DİRİ ORTAYA ÇIKAR. LEVİTE; YÜKSELME, BİTKİ TOHUMUNUN TOPRAKTAN SÜRGÜN VERMESİ, BAHARLA BİRLİKTE YENİDEN YARATILIŞA YÜKSELME, BİTKİNİN TOHUMDAKİ GENETİK BİLGİNİN(ENFÜS)VE PARAPSİKOLOJİK PARANORMEL HAVALANMA” demiştir.Bu bir uruç ve ihraç olayıdır,bir yerde TOPRAĞIN TOHUMU RET ETMESİDİR. ÖLÜDEN DİRİ OLAYIDIR. TOPRAĞA KONMUŞ TOHUM BİR NEVİ MEZARA GİRMİŞTİR ORADA TOHUMUN ASLI ÖLMÜŞTÜR
-8-
ÖLENİN YERİNE ÖLEN TARAFINDAN İKTİSABİ VÜCUT KAZANDIRILARAK AYNISI DEĞİL BİR BENZERİ TOPRAK TARAFINDAN RET EDİLEREK LEVİTASYON gibi ters KELLA itmesi ile (yukarı çıkış uruç) yükselmiş oluyor bu kella kavramı Kuranı hükümde ret anlamındadır. Red gibi gözüksede aslında geleceği tayindir.
Ara bölge olan esiri alem yani bahri mescuri yani tampon bölgeden bahsedelim.SOYUTTAN SOMUTA ve SOMUTTAN SOYUTA GEÇİŞ var.Ya SOYUTTAN SOMUTA GEÇEMEYEN ENKARNE olan REDDİYETTE Kİ İNSANLAR?CİSİMLER EVRENİNİ ÖTEYE ŞEKİL DEĞİŞTİRMEDEN KAÇIRMAYAN ÖTEDEKİ yani ERVAHİ ALEMDE Kİ VARLIKLARIDA yine ŞEKİL BOYUT DEĞİŞTİRMEDEN BU KEVNİ SİSTEME KAÇIRMAYAN ESİRİ ALEM dediğimiz BAHRİ MESCURİ ARA BÖLGEDİR.CİSMANİ BEDEN VARLIKLAR BİR KUVVE ve GÜÇ OLARAK BAZEN MADDİ TANECİKLER BAZENDE MELEKAT SOYUTTURLAR.Bunların ESRARI UNSURLARINI KUR’AN NAR ve NUR İFADELERİ İÇİNDE TARİFLER. Yani NAR ve NUR PARÇACIKLARININ bir özelliğide YARILARI TAKYONİK, YARILARIDA TARDYONDUR. Yani BU NARİ NURU PARÇACIKLARIN YARILARI + DEĞERSE DİĞER YARILARI –DEĞERİ TAŞIRKİ SOYUT ve SOMUT ALEMİ GEÇİŞTE ORALARA YARI ÖMÜR DEĞERLERİ ile UYUM SAĞLAYIP VARLIKLARINI SÜRDÜREBİLSİNLER(olayı üzerinde düşün melekattın şimdi beşer oldun) Melekatken “tağrucu” uçucu idin beşerken dünyada kalıcısın uçman için 2.bir melekat vücuda iktisabına ihtiyaç duydu. Bu 2 sıfatiyet yani SOYUT SOMUT VARLIKLAR KENDİ ARALARINDA ALLAHIN VARLIĞINDA İŞ BİRLİĞİ YAPMAK ZORUNLULUKLARINIDA ÜZERLERİNDE TAŞIR. AHİRET yani SOYUT EVRENDE MELEKAT iken senin ENERJİN NUR, DÜNYA ve BEŞER ALEMİNDE ise NAR idi.Nara ateş diyenler de var yalnız bir ilahi koruma ve atfetme olayı içinde,nar yani ateş enerjisi cenneti alem melekat alan için sanki ALLAH KATINDAN RED EDİLMİŞ HARAM gibi O ALEMDE ATEŞİ GÖRMEK YASAKLANMIŞTIR. ORAYA GEÇEMEZLER çünkü ENERJİ HAKİMİYETİNDEDİR ORALARI. Onun için AZABI VAKİ ancak DÜNYA YAKICILIĞINDAKİ NARİ ENERJİ AŞK ATEŞİ bile olsa BİZLERİ AZABI ile YAKTIĞI yinede UZLETİ TATLILIĞI İLEDİR. CEHENEMİN VARLIĞINI BU YAŞANTI BEDENİMİZDE ve YER KÜREDE BULUR. 2 SOYUT DEĞER CİSİM ARASINDA yani MELEKAT YAPILARDA ASLA ATEŞ YOKTUR, NUR KUCAKLAMASINDADIR.
SIR: Örneğin İLAHİ ALEME UYGUN OLMAYAN ve GERİSİN GERİYE DÜNYAYA RED EDİLEN VÜCUTLARDAN HABERİN OLSA İDİ?
Tekasür süresi içeriği yani reddiyeti bildirdiği halde alan ve mekanına göre habersizliğin ne garip ki dünya nizamını hemence devam ettirdiğin acaba bir korumamıdır? Tekasür 3.”kella Seyfe tealemun” ve teraki rütebi ile”sümme kella Seyfe tealemun” yani uhrevi vücudunu oraya yakışır,orada hakikat vücudunu dünyadan kazanmak durumu ile ölmüşlüğün ile ahirete intikal eden kendini tamamlamadığın vücudun gerisin geriye dünyaya red edilişi hatta tekrar ve tekrar ”sümme” kavramı ile red ediliş ilmi sağdatça istikbalini geleceğini yeniden temin etmekle 2.bir dünya yaşantın geleceğini temin içindir yani ilahi alemdeki oraya uygun vücudunu yapmamış isen bu reddi yapıcılıkla (red diye düşümnme bu bir yapıcılıktır)kazanacağın ahiret vücudu ilahi alem ve mekanda vücud olarak belirlenecektir (bu yazılanların rearkarnasyon ile hiç alakası yoktur).
SIR: İşte bu sırrı ilahi gizem içinde bulunduğumuz halde habersiz oluşumuz bu ilahi bir korumadır yani şayet oraca bir azap varsa reddiyetinle azaptan kurtulmuş olursun yeni yaptığın vücudla.
Kehf 37-4. “..sümme sevvâike recüla”, (Sonrada seni düzgün bir adam kılığına getiren). Buyrulan “sonra sana bu akıl ve ilmi bu vücudun ile ihsan ederek seni bir adam yaptı” Yukarda ki ve bu ayet deki “sümme ”kelimesi bizi düşündürür. “sümme” tekrar, tekrar manasında olup, insan hayatında “teraki rutebi” TEKRAR GERİ DÜNYAYA DÖNMEKTE VARDIR. ERKÂNI İSLAMİYYE UMDELERİ İÇİNDE BU ÖMRÜ GEÇİRMEN SENİ TERAKİ RUTEBİYE KATİYEN UĞRATMAZ.
Bu ayet RABLIĞIN FEYZİNDEN YARARLANAMIYARAK SUFLİYET (dünya) ÂLEMİNDE KALAN KİMSELERİN “SÜMME”leridir. Kıyame 31-32. “fela sadeka vela sallâ velakin kezzebe ve tevella”dır (tasdik etmedi, namazda kılmadı-ancak yalan söyledi ve yüz çevirdi). “BU MAKAMA VASIL OLMAYAN ve ÂLEMİ SÜFLİ-YATTA FEYYAZI MUTLAKTAN TERAKKİ EDEMİYEREK TENZİLDE KALAN ADAMLAR TASDİK EDEMEDİLER”. Yani GÜNEŞTEN İLAHİ ALEME GEÇMEYENLER TENZİLDE KALIP DÜNYAYA RED EDİLENLER. Anlıyoruz ki kur’ani hükümlerin hakikat ledüni anlamları ile dursak bilinmeyenler bizlere aşikâr olur. Bizce anlayışları şöyle ki “sümme” kavramı REDDİYET DEĞİL İNSANIN GELECEĞİNİ YENİDEN TAYİNE VESİLE OLUŞU HAKKIN HİMAYESİ OLDUĞUDUR. İlahi aleme geçecek VUCUDU MUKTESEBE MAKAMINI KAZANANMIYANLAR yani BU MAKAMA ERİŞEMEYEN KİMSELER. DÜNYACA BİR ÖMRÜ YAŞADIKLARI halde, AHİRET VUCUDUNU KAZANAMAMIŞSA! Şayet varsa! CEHENNEMDE YANMAK İÇİN DÜNYAYA GERİ GÖNDERECEKLERİ. YENİ BİR ÖMÜRLE AHİRET VUCUTLARINI KAZANMAK İÇİN “sümme” KAVRAMINDA TENZİLE UĞRADIKLARIDIR.
SIR: Şöyle ki ÖLÜMLE DÜNYADAN AYRILAN KİMSELER, İKTİSABİ VUCUTLARI İLAHİ ÂLEME YARAŞMADIĞI İLE BU VUCUTLARI ile GÜNEŞE KADAR GİDİYOR. Düşün, İNSANKİ GÜNEŞE KADAR GİDİYOR, GÜNEŞTEN ÖTEYE İLAHİ ALEME GEÇEMİYOR. Maksat GÜNEŞTEN ÖTEYE GEÇEREK İLAHİ ALEME KAVUŞMAK. TENZİLE UĞRAYIP
-9-
BAŞKA BİR BEDENLE DÜNYAYA DÖNÜYOR. Buradaki hakkın maksadı cehennem dediği ESFELE SAFİLİN denilen AŞAĞILARIN AŞAĞISI OLAN DÜNYAYA GERİ DÖNÜŞLERDİR. İSTİKBALLERİNİN TAYİNİ İÇİNDİR. Sebebi ise, ERKANİ İSLAMİYYE ile MANEVİ VUCUD KAZANAMADIKLARINDAN DOLAYIDIR(bu anlatım rearkarnasyon değildir yanlış anlama).
“GÜNEŞTEN ÖTEYE GEÇECEK OLAN ve İLAHİ ÂLEMDE EBEDİ HAYATA KAVUŞACAK OLAN İNSANI BELİRLEYEN ayet yine Kıyame 30’da “ila rabbike yevmeizinil mesak”,(O gün dönüş rabbinedir). Mealen ”o gün rabbinin yanına sevk olunacağı gündür”. Meali anlatım o gün diyor ama hangi gün? Belli değildir. Onun için biz bu ayeti kerimeye buyruk ile anlamlara giriyoruz. Buyrulan ”Burada şey’iyetin müntehası feyyazı mutlaktan tamamıyle feyyazı mukayyedeye varid olan. Ru-bubiyyetin asar ve hâsılatından husule gelen MESAK burada VUCUDU MUKTESEBENİN NİHAYETİDİR. “Şey’i vahid inkisamı kabul etmez bir hakikat ferddir”. O günki günde külliyeyi Muhammediyenin (SAD), Müstevliyeyi mütesaddıkası(ZEL-vücudu ışık vücut olarak her yerde bulunan insan), olan zata müntehaki oda rabbil erbab olan eceli ve ağladır. Onun terbiyesi ile vucud ve subuttaki şey’iyet orada tekarrür eder. Gayre tecavüz ve inkisamı kabul etmez” buyrulur.
İnsan alahi âlemde vardı. Hakkı bilmek ve onunla olmak için kemiyeti keyfiyeti birlikte olmak üzre cenneti âlemden güneşe sevk edilişimizle. Güneşte ziyayı vucud olarak bulunduk. Ne demek bir düşün! Ta ilahi âlemden güneşe gelmek için zaman ve mesafe aynı zamanda hız meselesi bizi çok düşündürüyor. Şöyle ki dünyadan, yakın komşu galaksiye gidebilmek için milyonlarca ışık hızı bir süratle gitmek belki vardır ama ne garip ki ömrü beşer bile kâfi gelmediği bu günün hesapları içindedir. Ne güze lki ilahi âlemden güneşe gelmişiz. MANA DEĞER OLAN VUCUDUMUZ BOYUT DEĞİŞTİREREK GÜNEŞ DE ENERJİ BEDEN ZİYAYI VUCUD ATAYI ESMA OLARAK HAKKIN BÜTÜNİ CANLI İSİMLERİNİ ONU TEMSİLEN ÜZERİMİZDE BULUNDURARAK GÜNEŞE GELMİŞİZ. BU GELİŞİMİZ”OL” EMRİ gibi BİR HIZLA OLMUŞTUR. Şayet ışık hızı ile gelmiş olsaydık bu hız gelişimizde kağnı hızı bile olamazdı. Şimdi düşün bu hız nedir? “Feyekün” emri ile hemence olmuştur. Maksat dünyada bulunmaktır. GÜNEŞTEN AYA, AYDAN DÜNYAYA IŞINLAŞINIMIZ ŞU’UN ZATLIĞIMIZA VABESTE olmuştur. Bu GELİŞDE HER AN ÇEŞİTLİ VUCUDİYETLER KAZANARAK iktisabımızla baba beline ışınlandığımızla oradan hussiyelere inerek meni boyut ufacık insan olarak bulunuşumuz. Babadan anneye intikal ile âdemi vasıf insan olarak annede vucud kazanarak dünyaya teşrif etmiş olan insan! TEKRAREN ölüm nedeni olarak GERİ DÖNECEĞİMİZ BİR VUCUD MUKTESEBEYİ KAZANARAK İLAHİ ÂLEME DÖNECEĞİZ.
Yine şöyle buyruluyor”ama defi tabiğ gibi(dışkı çıkarma)şeylerdede bir ferah asarı müşahede olunur. Asar, talğa muvafık gelenler maneviyattandır”. TER, DEFİ TABİ(dışkı)ve OMURİLİK ŞEKLİNDEN ÇIKAN MADDE gibi İHEVAYI NEFSANİYENİN(nefsani) HAVAYİCİN (ihtiyaçlar ihtizazı ile olan riayetler uyum-lar)işte buanlatımlarda HAYATİ OLUŞUMLARA OLAN BAĞIMLILIĞINI ve ASARI HAYATIN NERELERDE VAZİFE BAŞINDA KAZANILDIĞINI BİZLERE BERDİ(vucudun mana ve maddesine bürünüp görünmesi) KEYFİYETLER DE MÜJDELER. Bunlar REDDİYETTEKİ HAYATİYETLERDİR. OMURİLİK SPERM OLUŞUM ORADAN RED GİBİ BEŞERİYETE İNTİKALLE HAYATİYET UYGULAMALARIDIR. İşte bunların ferahlığındaki bedri anlayışlar devamıdır.ORAYA GİDENLERDE ARINMIŞ OLMALARI İLE ORADA BULUNACAKLARIDIR.Rahatı hayat burada yok gibidir bu azabı müşfikunları çekerek temizlenmiş ola-rak cenneti aleme yani geldiğimiz aleme uruç edeceğiz. insanın baba beline ışık halinde kozmik semavi katları geçerek his etmediğiniz yaşantıyı vücuda getirecektir.
Kehf 36. -1”vemâ ezunnüssâate..”,(Kıyametin kopacağınıda sanmıyorum). Buyrulan“Ben kıyametide kopar zan etmiyorum”. Bu adam hasetliğinden kinaye hiç ölmeyecek gibi tutumu ile mal sahibi oluşu düşüncesi ile kıyametin kopacağınıda zannı ile ifade ederek, inanır inanmaz hali içinde kıyameti kabul etmediğidir. Hasetliği yüzünden kendine dönüp hiç bakmadığı belli oluyor. Bir düşünmüş olsa her an kıyameti üzerinde yaşıyor. Verilmiş bir ömrünü tüketmesi ile ömrünün kıyametleri kopuyorda haberi bile olmuyor. İlmi ledün anlamı ile kıyameti yazarsak, İLAHİ ÂLEMDE vardım, CENNETİ ÂLEMDE, ÂDEMİ VASIFTA idim. Bu VASFIMKİ, DÜNYACA HER ŞEY Bbundan BELİRLENECEK idi. CEMİĞ EŞYANIN RUHU MESABESİN DE idim. Benki cenabı hakkın evvel kudretinin belireni idim. Halkıyyet, keyfiyeti belirlenmem ki her şeyden evvel, olmakla dünyadaki vucudum her şeyin sonudur. İşte bu belirlediğimiz hal cenneti ilahi vasfım idi. Bir emri ilahi ile“hepiniz yeryüzünde cem olunuz”hitabına uyumla. Yer kürede sırası gelen geliyor.
Kehf 36.ayet -2. “..velein rudidtü ilâ rabbi..”, (Böyle olmakla beraber eğer rabbime döndürülür-sem). Buyrulan“Eğer ben rabbime red olunursam veya döndürülürsem”. Burada haset kişi ister istemez yine rabba dönüşü kabul ettiği belli iken, ayette ret kelimesi var. Buda dünyadan ret olunmakta düşündürücüdür. Bizce AHİRET VUCUDUNU DÜNYADA KAZANAN ZATLAR KATİYEN REDDE UĞRAMAZ KENDİ BELİRSİZLİĞİ İÇİNDE ANI VAHİDE İLAHİ ÂLEME DÖNÜŞÜNÜ SAĞLAR. İlahi âlemde özel olarak gelen bir keyfiyyeti zat var. Kim olabilir? İlahi alemden özel olarak gelen bir ketfiyeti değer
-10-
vücut var! Bu gelen“Atayı sıfat ile müstağmeldir”. ATAYI SIFAT İLE KULLANILAN, KULLANMIŞ BİR ZAT OLMALIDIR. Bu zata Hakın itası olan sıfatla, bu zat kullanılacaktır. Yani kendini belirleyecektir. Bu gelende “Risalet yoktur, mürselattan bir resule tabi değildir”. Çok acil bir keyfiyet ki, ilahi âlemden resuli değerle gönderilen peygambere tabi değildir. Kim olabilir? Risaleti yok resullere de tabi değilmiş. Bir özel şahıski şey'etül sübuttan yani ilahi sabitat âleminden şey'etül vücuda yani dünyaya vücud olarak gelişinde kendini ancak kendisi tarif edecektir.
SIR: BUNLAR Kİ! DÜNYAYA GELİP İLAHİ ÂLEME GÖÇ ETTİKLERİ HALDE TEKRAR DÜNYAYA TEŞRİF EDEREK İR-ŞATLARI İLE HAKİKAT LEDUNİ İLİM KENDİLERİ OLMAKLA, HALKI GİZEM ve GİZLİLİĞİ İLE BU İLİMLE İRŞAT-DADIRLAR. Mercu insanların risaleti yoktur. İşte bu TEKRARİ GELENLER RESULİ DEĞİL BİR RESULEDE TABİ DEĞİLLER. HAKTAN ALDIKLARINI KENDİLERİ İLE HALKA ANLATIRLAR. Bu özel şahıslarki dünyaya ikinci gelişlerinde mürseline tabi olmadıkları ile resulde değildirler. İkinci gelişlerinin hükmü iledir.
Bu keyfiyyeti takdirin acil bir yaratma sanayi olduğunu örneklersek. Musa ile Hızır arasında herkesin bildiği bir olay vardır. Hızır, Musa As.’a sesleniyor “-Sen ulul azim bir peygambersin. Senin şeriatın ve bir kitabın vardır. Fakat ben sana her zaman ve mekânda tabi olamam. Ben de açık bir sanayinin sun'u vardır”. Hatırımda kaldığına göre bu anlatımın kurandaki ayeti kerimesi ise, ''.. ve keyfe teskiru bima..” dir. Muhammedi ahkâmın manası bizimledir. Yine Hakka suresi 13. ''Feiza müfiha fissuri mefhaten vahidetün''ayetidir. Mealen''Sur birinci defa nef olunduğu zaman arz ve dağlar yerlerinden kaldırılır'' şekliyle zahiridir. Daha önce yazdığımız''O günkü günde cenabı hakkın muradı vardı. Unsurlara sesleniyor. “KIYAMA KALKINKİ FİZİK BEDEN KURULSUN!” Şekli izahlarını bir kere daha okursanız anlaşmamız yerinde olacak ki şimdi yukar ki ayeti kerimede de bir sur üflenişi tekilliği vardır. Sur borusu üfürülüşü unsura kıyam manasına geliyor. Hocalar “sur borusunu İsrafil peygamber üfürecek, herkes mezarlarından dirilecek, canlanacak” şekli tarifleri vardır, hakikat meçhuldedir. MADDELERE UNSURLARA KIYAMİ SESLENİŞ ki işte yukarı ki ayette bu husus belli oluyor.
Sur bir nida sesleniş ise İNSANİ KURGUNUN BİRİNCİ EZELİ ve İLAHİ ÂLEMDE BAŞLADIĞI ile BİRİNCİ SESLENİŞ UNSURLARA idi. Ayette de “arz ve dağlar yerlerinden kaldırılır” denmesi, arz ve dağlarda ilahi alemin unsuru ilkiyeti idi. Sonra DÜNYADA SOMUT DAĞ ve ARZ OLDU. Demek oluyor ki surun seslenişindeki emri kıyam ki, unsurlar. Şu FİZİK BEDENİ MADDE OLARAK KURMASININ BİR NEVİ TARİFİ HAKİKİSİ OLUYOR. Surun birinci ilkiyet seslenişindeki kıyamı böyle anlarız. Yoksa Allah teâla adeti ilahisi olan bir yarattığını bir kere daha yaratmadığıdır. Onun için MEZARDAN AYNI VÜCUDLA KİMSE KALKAMAZ.
SIR: VÜCUDU MUKTESEBE OLAYLARIN DEVAMINI BAŞKA VÜCUDLARLA SAĞLADIĞINI çok yazdık. BEŞERİ VÜCUD ve BEŞERİYYET taa “mesak ”VÜCUDA KADAR. BOYUT ve VÜCUD DEĞİŞİKLİKLERİ ile ancak ALLAH’ IMIZA VUSUL EDECEKTİR. Bir anlam ki fizik kaidesi olarak GERİ TEPME OLAYIDIR. Buda (sonucun sebebe) tesiridir.
Kehf 87.”..sümme yüreddü ilâ rabbihi..”,(sonra rabbine döndürülür). ”Sonra o rabbisine red olunurda” buyruğundaki RED kelimesi çok vahim bir yaşantı olayıdır. Kur’ani“sümme” kelimesi “tekrar ” anlamı taşır. Ayrıca “sümme teraki” vardır “tekra, tekrar” çok kere red edilişi kur’ani bildirilerdedir. Ayeti delil ki “sümme redetna esfele safilin” yani “sonra onu gelecekte esfele safilin denen cehenneme red ederiz” anlamı yanında, esfele safilinin anlamı “aşağıların aşağısı” anlamı ile dünyaya red ederiz de reddiyetlerdendir.
SIR: Demek oluyor ki DÜNYAYA GELMİŞ, BİR HAYAT YAŞAMIŞ ZALİM KİŞİLERİN ÖLDÜKTEN SONRAKİ AZABI, TEKRAREN DÜNYAYA GELİP CEZALI BİR HAYAT YAŞADIKLARI KUR’ANİ REDDİYETLERDENDİR. Bu reddiyetlerden ilahi bir maksatta vardır. ALLAHIMIZIN RAHMANİ VASFI, ACIMASIKİ BU RED OLAYI ile O İNSANIN İLAHİ ALEME YAKIŞIR BİR VUCUDU KAZANMASI ile GELECEĞİNİ TAYİN İÇİN REDDİYETTİR. Sureyi “Teaksür’ de bu ayetler belirlidir “kella Seyfe tealemun”ayetiki “kella”red ederim. “Seyfe tealemun” istikbalini tayin bir vucudu kazanmak maksadı iledir. Öyleyken esastaki olay geliş ve dönüş bir kere de olması en uygun bir değerdir.
Ama yukarıki ayette “biz anı rabbisine red olunurda”ki belirti bu kere O KİŞİNİN RABBİSİNE RED OLUŞUDUR. Burada rab demek Allah manasına gelmez. RAB TERBİYE EDİCİ ANLAMI ile DÜNYA DA ONU TEKRAR TERBİYE EDECEK OLAN BİR RABBA RED EDİLİŞİ MEVZUYU BAHİSTİR. Hz. Resulün bizlere bir seslenişi vardır. “Beni rabbim terbiye etti”buyruğu resulce “beni Allahım terbiye etti” an-lamı çıkar. Ama reddiyete düçar olmuş kişilerin terbiyecisi rab anlamı ile kim olabilir? REDDİYETTE “RABBİSİNE RED OLUNUR” daki RABBI KİMDİR ARA BUL deriz! Buda düşünülmeli “BİZ ONU RABBİSİNE İADE EDERİZ, RET EDERİZ” i diyen Allah olmalıdır. Bizce DÜNYADA
-11-
RAB TECELLİSİNE MAZHAR OLMUŞ KİŞİLERKİ, ŞU’UNATI ZAT, ŞU’UNATI İLMİYE, ŞU’UNATI HAYATI KURAN ve KURMAYI VUCUDEN YAŞAYAN İLAHİ VASIF İNSANDIR. Bu insan HER ASIRDA TEKİL OLARAK BULUNAN ZATI ALİ KADERDİR. Ancak SÜLALEYİ TAHİREDEN HAKKIN TEMİZLEDİĞİ TATHİR ETTİĞİ EHLİ BEYTİ MUHAMMEDİ İTRETİ ZEVATA MAHSUS BİR KEYFİYETTİR. BU ZATLAR GÜNAHSIZ ZATLARDIR. HAK ONLARI KENDİYLE TAHTİR ETTİĞİ ile GÜNAHSIZLARDIR. BU ZATLAR REDDİYE UĞRAMAZLAR. Ama KENDİ ARZULARI ileE DÜNYADA TEKRAR BULUNURLARSA RAB TERBİYESİ ONLARCADIR. “Şeyhül mercü” değer de rabdırlar.
“İşimizde elbette amel ve itikatınız sizi bir ilmi yakine koşturur” buyrulur. İşte ilmi yakini Tekasür suresi ile yazarsak ayeti delil Tekasur 3.”kella Seyfe tealemun”, AHİRET VUCUDUNUZU KAZANAMAMIŞSANIZ ”kella” HİTABI ile sizi TEKRAR DÜNYAYA RED EDERİM. “kella” GELECEĞİNİZİ KAZANMAK içindir, CEHENNEMDE YANMAMAK için BİR REDDİYET KORUMASIDIR. Sureyi “tekasür” de buyrulan“dünyada hak’a iki eşyaya vakıf olmayanlar her şeyden bi behredirler”. Demek oluyor ki zahiri görüntü aldatmasın. Baktığımız her cisim ve eşyanın kendine has hakikat tarafı vardır, bu bir kere bilinmiş olmalıdır. Bizce cisimlerin hakikat tarafı insandan kurulduğudur. İnsanın IŞIN BEDEN, ATAYI ESMA VARLIĞI O BOYUTTA İKEN IŞIN OLDUĞU için EŞYAYI KURMUŞTUR. Bu kurgu ile cisimler insana çeşitli yönlerden geldimi cismani fizik beden olurlar. Ayrıca buyrulan“Hakikat onların bildikleri gibi değildir”. Ne garip bir yaşantı içersindeyiz. Tekasür suresinin bidirisi“kendi zannınca içtihat ve zannınca İtikat edenleri red eder“buyrulur. İnsani inanış zanlardan kurtulmalı ki hakikat onların olsun. KENDİLERİNİ TANIMALARI KURTULUŞTUR, REDDİYETE UĞRAMAZLAR. “Kella” kelimesi RED anlamını taşır. Bu hakikat benliğini tanımayanlar bihaberdir yani habersiz kişilerdir. Cahillere inanış kurtuluşa erdirmez, REDDİYETE DÜÇAR OLURLAR. 2. BİR DÜNYA HAYATI YAŞARLARDA HABERLERİ BİLE OLMAZ. Hatta TEKRAR, TEKRAR DÜNYAYA RED EDİLİRLER. Bu REDDİYETLER ki yine BİR KURTULUŞU ÖNGÖRÜR. Yani TEKRAR GELİŞLERİKİ, UHREVİ HAYATI KAZANMALARI için. Yani İSTİKBALLERİNİ VUCUDU MUHTESEBELERİNİ kazanmaları içindir. “KELLA”RED ve TEKİD içindir“. “KELLA” RED, TEKİD ise TEKRARLAN-MAK anlamı ile TEKRAR BİR BEDENE SAHİB OLMAK ANLAMINDADIR. “SEYFE” ise İSTİKBALİ TEMİN içindir.
Cahimi olaydan kutulmanın çarelerini Tekasür suresi bundan 1500 sene evvelinden Resulullah efendimizin bildirdikleri ayetle kaim olmuş. Tekrar, tekrar redde uğrayanlara“TERAHİ RÜTEBİ” denir. “Terahim”anlamı geri çekilmek, rütebi ise red manasınadır. Allahımız insanı red etmez. Geri çekilme terahi ise doğada geri çekeni ararız. Yer çekimi beni çekiyorsa fezaya fırlamıyorum demektir. Çekim gücüneki beni arzda bulunduruyor canlı bir güç mü? Çekimde benden olduğuna göre beni koruyorsa, korumasına çekimci diyelim. Bir kişi gurbet hayatı yaşıyorsa ölümü memleketinde olursa memleketinin suyu toprağı onu çekti deyimleri vardır. Gizemli mecğule bir hakikattır. Gizlice anlam yazarsak “terahi” yi böyle anlarız. Arz çekiyorsa çekim denmiş ve bizi yaşatıyor, koruyor. TOPRAK, ARZ ÇEKMEMİŞ OLSA ÖLÜM HAZIRDIR. ARZ TOPRAK GERİDE ÇEKEBİLİR. Esrarı rububiye olarak gizemi mecuğle içinde. Çekimde sendendir. Rütebi geri çekilme ise seni geri çeken toprakmıdır? Allah kimseyi red etmez çünkü insan haktandır biline! Eşyanın hakikatini bilirsen çekimde eşyadandır. EŞYANIN HAKİKATI İNSAN OLDUĞUNA göre, şu CİSMANİ BEDEN KENDİNİ KENDİ GERİ ÇEKMEKTEDİR. Bunlar doğanın gizemli mecgule esrarındandır. Her cirim ve olay insanda maduttur yani insanladır. TOPRAK BEDENİ TOPRAK ÇEKİYOR ALLAHIM KİMSEYİ RED ETMEZ. HER OLAY DOĞA DENGESİ SENLİĞİN İLEDİR. Ayın arzi denizleri ve üzerindeki her şeyi insanı çekmesi 65 cm kadar çeken güce bir bak!
Turap esrarı rububiyyedir“Topraktan yaratıldın” buyruluyorsa topraktaki halkiyet gizemini çözmemiz gerekiyor. Toprak insan mı, insan toprak mı? Toprağın rububiyyeti ile her zaman her yerde her mahlûka muhtaç olduğu şeyleri vermesi ile toprak esrarı rububiyyettir. Buyrulan “rububiyyet isminin halikiyyet sıfatına tecellisiyle alemi halkın(Halkiyetin)meydana geldiğini ira’e etti”. Toprak isminin halkiyet sıfatına tecellisi ile varın zuhurlarını sebebe tabi kılınışı yine senliğin olduğudur. Kehef suresinin ayetinde“sümme ba’asnakum”diyor. Buradaki“sümme”(tekrar)teraki rutebi içindir. Tekrar yazarsak teraki geri çekilmek, rutebi ise red idi. “Onlar hali halvet, seyir ve suluk halini ikmal ederek helal ve haram, hayır ve şerri anlayacak bir iktidar tedarik ettikten sonra biz onları kavmin içine bag ’s ettik”buyrulur. “onlar” kelimesi ile izaha giriliyor ki onlar dedikleri zatlar“ŞEYHİL MERCU” kişi zatlardır. Bir DÜNYA HAYATI YAŞAMIŞLAR, YAŞANTILARI SEYRİ SULUKDUR. GÖZYAŞLARI ile HAKKI KENDİLERİN DE ARAYIŞLARI ile KURAN’ın HAKİKATINA ERMİŞ EŞYAYI KENDİNDEN BİLMİŞ. KENDİLERİNİN VUCUDİ DEĞERLERİ HAKKIN İLMİ olduğunu BEDEN İLMİ ALLAHIN İLMİ VUCUTLARI OLDUĞUNU BİLEREK HARAM ve HELALİ TEFRİK EDİŞLERİ ki KENDİLERİNE HARAM OLAN İZAFİ ve ZAHİRİ İLİMLERDİR Meali anlayış onlarla değildir helal olan yine ilmi Ledün ile kendileridir. Dış anlamdaki helal, haram onlarla değildir. İnsan kendi yaptığını yerse haramı nerede ararlar. Bu rubiyetle toprağı kendinden bilmeleri ile toprağın bahş ettiği nimetler gizemi kendileridir. İşte BU ZATLAR
-12-
HER ASIRDA BİR kişi olarak KENDİLERİNİ DÜNYAYA GERİ ÇEKENLERDİR, RÜTEBİDİRLER. GELİŞLERİ ki SAĞDADİ İLİMLE YAKINİ ZATLARI İRŞAT EDERLER. İRŞAT ancak bu ZATLARA AİTTİR. CAHİME UĞRAMADAN SERÜVENLERİNİ HALK ile İLİŞKİDE BULURLAR. Yani “teraki rütebi” ile tekrar dünyaya gelen şeyhül mercüleri halkın içine BAĞ’S ettik Tekrar yaratılış ile terbiyeci zatlardır.
SIR: Bir kere GÜNAH ve SEVABİ işlem DÜNYADA OLDUĞUNA göre İLAHİ ÂLEME GİDEN İNSAN yeni İKTİSAB VUCUDU ile GİDECEĞİNDEN. VUCUDİ KİTABI MERKUM ise VUCUDEN İLAHİ ÂLEME KENDİNİ HABERDAR ETMİŞDİR. Yani VUCUDİ DEFTERİNDE ve HESABINDADIR. Aksi değer VUCUD GERİSİN GERİ DÜNYAYA RED OLUNACAKTIR. BU HESABİ KAYIT 2 türlü VUCUTDA BELİRLENDİ. KENDİ GÖRÜNÜMÜ KENDİNİ HABER VERMİŞ OLDU. Orası ki İLAHİ ÂLEME GEÇİŞ BOYUT ZAMAN İDİ. Bu olay ÖLMEDEN EVVELDE, ÖLÜM HALİNDE İKENDE BELİRLENİR, ÖLDÜKTEN SONRADA. GÜNEŞDEN REDDE UĞRAR BUNLAR İNSANIN DEFTERİ HESABINDA. VUCUDEN BELLİ OLDUĞUDUR.
“Hayır, doğrusu insan, Allah’ın kendisine buyurduğunu hala yerine getirmemiştir” Bu 2. MERTEBE REDDİYETTİR.”Ey mağrur insan bu fikirden vazgeç insandan bir şey terk olunur untulur mu zan edersin. İnsan bidayetten nihayete kadar az çok kusurdan kurtulamaz lakin“İNSAN istiğdaden KEMAL veyahut DALALİ YÜKLENDİĞİNDEN EMROLUNDUĞU VECH ÜZRE CENABI HAKKI BİLİR ve EMRİ İLAHİYESİNE İFA EDERSE ALEMİ İLLİYÜNE URUÇ EDER. Aksi surette esfele safilin ve alemi siccine nüzul eder bunların her ikiside insanın istidatlarına mevdudur” buyrulmuştur. Sen hiç unutulacak veya terk edilecek bir varlık değilsin sana ilahi kapsamlı istiğdat verilmiştir. Katı bir anlayışla İLİM ZAN ETTİĞİN ŞEYLERİ, GENİŞLETTİĞİN İSTİĞDADINLA anlar İLMİN HAKİKATİNE YÖNELİR nerde olduğunu anlarsın. İNSAN HAYATTA iken RUHİ ve ZİYAYI VÜCUT BEŞER YAPISI 2’li HAL ÜZERİNDE iken bu ikisinin BİRLİKTE KAZANACAĞI TEKRARİ VÜCUDİYET OLACAKTIR. Bu kazanç VÜCUDU İYİ AMELİ CENNET, KÖTÜ AMELİ ile CEHENNEME GEÇECEĞİDİR.
SIR: CENNETİ BAHRİ MESCURİ ESİRİ ALEM ÜZERİ EVRENLERDE DÜŞÜNÜRKEN CEHENNEMİ ise ALEMİ DÜNYALARDADIR. İşte bu İSTİĞDATLLARINLA KAZANACAĞIN VÜCUDİYET SENİN MAKAMINI ve ZAMANINI BELİRLEYECEKTİR.
Kehf 104. ”Elleziyne dalle seayuhum filhayatüddünyâ..”,(Onlar o kimselerdir ki dünya hayatında yaptıkları çalışmalar boşa gitmiştir). Buyrulan ”dünya hayatında sa’yi boşa gidenler”. Dünya teleşı içinde büyük gayret gösteren emek harcayan ömür tüketen kendilerini hakikat yönlü tanıyamamış-larsa emekleri boşa çıkar. Baştan ilahi alem VÜCUDU MUKTESEBELERİNİ kazanamamaları DÜNYAYA RED EDİLİŞLERİ esasta KAYIPLARIDIR. Acaba “benim say’ ım” ne manadadır. RAB TECELLİ EDER İSMİ HALİK ZAHİR OLUR, HALİKİYET TECELLİ EDER ADEM ZAHİR OLUR. “Ademin tağlim ettiği esma zahire münakıs oldu” buyrulur. Bu fizik bedenim olmamalı, ademi vasıf vücudum da vardı. Ömrümü boşa sarf etmemem için beni mutlu kılan geçmişimdeki değerimle dünya hayatını boşa çıkarmamak sevdası ileyiz. Anladık ki ALLAHIMIZIN ZATI ALİLERİNİN, EVVELİ ZATÜLBAHTI İSMİ RABDIR. BENİM RABLIĞIM ZATÜLBAHTIN TECELLİSİDİR. Bu ZATÜLBAHT İSMİNİN DELİLİ OLARAK HALK OLUNDUM, ONDANDIM. İLAHİ DENGEDE RABLIĞIM TECELLİ ETİMİ İSMİ HALİK ZUHUR EDER. Yani İNSANIN RABLİĞİ Kİ YARATICI DEĞİL HALK EDEN OLUR yani VAR OLANI ZUHURA GETİRİR. Bu anlamla İSMİ HALİK oldum, ZAHİR oldum ZAHİR ZATEN BENİM. “HALİKİYET TECELLİ EDER ADEM ZAHİR OLUR”. Ben ki İLAHİ ALEMCE İSMİ HALİK IŞIN, ORACA NÜBÜVVETİ PEYGAMBERANİ NEBİ VÜCUDUM VARDI. İşte KENDİMİ DÜNYACA BELİRLEMEK için ADEM OLDUM. BEŞER VÜCUT HENÜZ değilim, ADEM değilim, ADEMİYETTE bir VÜCUDA SAHİP OLDUM. ADEM BİR İSİMDİR, VASIFTIR. ADEMİYET ALEMİNDE ADEMİ VUCUDA ULAŞTIN dünyaya gelince insan oldun. Ademiyette teallukatsızdın, çocuğun yoktu, dünyaca hiç bir şeye ihtiyaç duymuyordun. Tektin, yalnızdın dünyada her eşya bana tealluk etti başta çocuklarım ve dünyaca her şey bendenliği ile bana tealluk etti geçmişin böyle idi.

GEÇMİŞİN:
--ALLAH’Imızın zatı alilerinin evveli ZATÜLBAHTI İSMİ, RABDIR bizim rab’lığımız zatülbahtın tecellisidir.
--ZATÜLBAHT isminin delili olarak HALK olundum, Ondanım.
İlahi dengede RAB tecelli etti İSMİ HALİK zahir oldu. Yani insanın RAB’lığı ki yaratıcı değil HALK eden. Yani varı zuhura getirir.
---HALİKİYET tecelli etti ADEM zahir oldu. Benki ilahi alemce İSMİ HALİK-IŞIN oraca PEYGAMBERANİ NÜBÜVVETİ vucudun vardı.
----Ve dünyaya gelince İNSAN oldun.

13 Şubat 2010 Cumartesi

HEM NAMAZ-SALAT-SECDE

HEM NAMAZ – SALAT- SECDE: Bir anlam “CAHİLLERİN NAMAZI SEVHİ VÜCUDDUR”. Yani namaz da hata olursa tekrar secde etmek gerekir. Ama ariflerin namazları ise“MAHVÜ VÜCUDDUR”. Anlamı NAMAZI AYETİ ANLAMLARI ile KILMAN. Arifane namazda İNSAN HAKTAN gayrı BİRŞEY DÜŞÜNMEDEN, VÜCUDLARINI HAKKA BAĞLAMALARI ile HAKTAN GAYRİ bir şey DÜŞÜNMEDEN. HAKTAN GAYRI OLMADIKLARINI NAMAZDA ANLADIKLARINDA KENDİ VÜCUDLARININ YOK OLDUĞUNU, HAKLA BİRLİKTE GÖRDÜKLERİ ile İBADET YERİNİ BULMUŞ olur. SECDESİ KENDİYLE HAKKA VUSUL BULMUŞTUR. Namazı Resulle kılacağının ilmi delili, aklında risalet oluşu neticeleridir. SAD, Ümmeti külliyeyi müşahhasadır(bütün ümmet bir şahıs olan Hz. Muhammed’de görünmüştür). SAD harfinin kitaba ve vakte daveti huzuru Rabbülalemine davet demektir ”hayyalel felah” gibi. Rabbül ALEMİN olan Hz. MUHAMMED (sav) ile KILINAN NAMAZIN HUZURU seni VAKTE BAĞLAMAZ. Bu NAMAZ FELAHİYYET yani KURTULUŞDUR. Kul HUZURU İLAHİYEDE sözlü ve vücut ile Rabbini müşahede ederek KIYAMDA(ayak da) böyle bir olayı yaşadığınızda, yaşattırdıkları icabı secdeye eğilirsiniz. CENABI HAK ile TEKELLÜM(konuşmak) EDERSİNİZ. ALLAH ile TEKELLÜM NAMAZIN İLK RÜKNÜDÜR.
Bazı kimselerin kıldığı namaz, halkın teveccühünü kazanmak için icra etmekten ibarettir. Yoksa ONLAR NAMAZ KILIP KILMADIKLARINDAN bile HABERDAR DEĞİLLERDİR. Bu kimselerin gafletleri KENDİLERİ NAMAZDAN UZAK, NAMAZLARI NAMAZ değildir. Onun için KIBLEYİ TAYİNDE RESULULLAH ile BİRLİKTE OLASIN! VEYL’ de nispet edilen 2.zümre ise nefis ve havasına tabi olarak. Halkın hüsnü nazar ve teveccühünün kazanmak emeli ile. Cahilane ahval ve harekete ısrar ederek kabili mümkün olmayan bir takım şeyler ve bu suretle etrafı da yekdiğerine karşı ayrılıkçı ve nefret eden, sevmeyen bir vaziyette koyarak İslamiyet’in emrettiği irtibat ve muhabbeti bilmeyerek ihlale çalışan kimselerdir. Bunlar HALKA KARŞI daima inanan ve namazını kılmakla BERABER İSLAMLARIN hiçbir halini BEĞENMEYEN kimselerdir. Onlarda vaki olan kusur ve ayıpları, ıslah çareleri düşünmeyip biçareleri azarlayarak bir nevi gurur hisseden ve dünyada kendisinden başka kimseyi beğenmemek gibi şeytana yakışan bir sıfata sahip olan kimselerdir. GAFLETLE, KIBLEYİ TAYİNDEN HABERSİZ KILINAN NAMAZDAKİ kimse DÜNYA İŞLERİNDEN başka BİR ŞEY DÜŞÜNMEDİĞİ için NAMAZI NAMAZ OLMAZ. Onun için MERATİBİ(mertebe) MANA ise BEŞERİYETTEN ve BEŞERİ DÜŞÜNCELERDEN YÜKSELEREK NÜFÜSU KÜLLİYEDEKİ(AYIN harfi-insanların ruhi alemdeki topluluğu), MELEKÜTİYETE YÜKSELİŞLERİ KENDİLERİNİ NURU NÜBÜVVETE İLKA(bırakmak)eder. İşte bu NAMAZDIR. Bunlar hazaratı hamseden(HE harfi- beş katman milk-meleküt-nasut..) MİLK’ de KALARAK MELEKÜTE URUÇ EDEMEDİKLERİNDEN MAHİYET ve HAKİKATI ŞERİATE MUHALİF ve PERDE ile ÖRTÜLÜ KALIR.
Bunların bütün ahval ve hareketleri riyakaranedir. Amel ve ibadetleri Allah için olmayıp dünya ve menfaati için, ekseri halkın toplu olduğu yerlerde birtakım acaip, halkın nazarı dikkatini çekecek bir tarzda icra ettikleri hal ve hareketlerden ibarettir. Zira musalliyi(namaz) riyakar, etrafındaki cemaatin nazari takdiri ve halktan gafil bulunduğundan halk için kıldığı bu namazda abdest ve taharet gibi şartlar şüphelidir. Allah’ dan gafil olarak halka karşı riyakar icra olunan amel ve ibadet yorgunluktan başka bir şey değildir. Yazık o kimselere ki gaflette kötü yol olarak ömürlerini zanlar ile geçirirler. Bunlar kuşkulu ve kuruntulu insanlardır. Kimseye karşı ne emniyet, ne itimat, nede bir hüsnü samimiyet ve hüsnü nazarda etmezler. Nazarları dünyadan başka bir şey değildir. Bu kimseler dünya malına o derece meyil ve muhabbet ederler ki kendilerinden ariyet olarak insan ihtiyaçlarından bir şey istenilse vermekten imtina ederler. Dindaşına karşı en ufak bir yardım hususunda bile gayretsizlik gösterirler. Şu halde bu kimselerin millete karşı olan hissiyat ve alakalarını pek açık olarak gösterir. Bu gibilerden mülk yine arşa yükselişimiz namazla miraçtır. Huzur yakaza, trans gibi derinliğine düşünce insanı başka alemlere götürür. Ve HAKİKAT ERKÂNINA uyarak KILINANA NAMAZ ve TEFEKKÜRÜ İBADET MÜMİNCE İNANIŞIN YÜKSELİŞİ İNSANIN MİRACIDIR. MİRAÇ OLAYININ BAŞLANGICI SUBUTİ ESİRİ ALEMDEN, ARZA DOĞRU SOYUT ve SOMUT olarak GELMEYE BAŞLADIĞIMIZ andan itibaren MİRACI OLAYIN İÇİNDEYİZ. İşte onun için İNSANIN HUZURLU BİR HALİ olan NAMAZDA BU YAŞANTIYI GÖRMEK MÜMKÜNDÜR.
Namaza duruşda, huzura riayet olan Allah büyüktür(Allahuekber)tekbirine, “tekbiretül tahrim” denilmiştir. TAHRİM; İnsanın bir anda bütün olaylardan kendisini, soyutlaması keyfiyetidir. İNSANI İŞGAL eden MADDİ HADİSATTAN TEMİZLENMESİ veya ARINMASI gibi bir olaydır. İşte bu olayla HUZUR BULAN KİŞİ bu ihtişamın karşısında ancak Allah büyüktür(Allahuekber) diyerek namaza başlar. Böyle bir trans ve huzuri duruşla iradeyi cüziyesi ortadan kalkıp külli bütünlük içinde oluşudur. Yine İRADEİ CÜZİYE ENERJETİK OLAYA DÖNÜŞÜM YAPARAK BURAK gibi BİR KEYFİYETE DÖNÜŞÜR. Yani iradeyi cüziye Burak olur. Allah namazı bizim için mi yoksa kendi için mi emirlemiştir? Bize emirlediğine göre secdeyi namazımızı kılalım. Bu ancak İNSANIN İDRAKİ, HAMDİ ile OLUR. Hakta haklaşırsa, namazı Allah kendisi için emirlemiştir. Çünkü Hakta hak olan, birliktelik ancak kendisidir. Bu anlayışla namazı dua anlamlı kabulde edenlerle olursam bu işin hafifletici yönü iledir. Buna göre Allah, musalli keyfiyeti ile yani bizim için duada ve namazda olduğu açıklanabilir. İşte bu anlayışla Haktan olan namaz bizim namazımız olabilir. Esas namazda olsa Hak’danlık vasfiyeti namaz, haktandır. Bunlar insanın Allah’ dan aldığı tecellilere göre, huzuru anlayışlarına göre şekillenir.
Esasta NAMAZDAKİ TEVECCÜHÜMÜZ” ikra” İSMİNDEKİ MUHAMMEDİ BİRLİKTELİĞİMİZDE NAMAZ KILMAKTIR. O zaman ”Kul ya ibadi” ayet HİTABIYLA olursak TEVECCÜHÜ NAMAZIMIZ
MUHAMMEDİYETTİR. NEHY’ den maksat, KEVNİ(dünya) SİSTEMDE NEREYE TEVECCÜH EDECEĞİNİ BİLMENDİR. Bu senin GELECEĞİNİ TAYİN EDER. NAMAZ İBADETİNDE HAKİKATE EREBİLMESİ için NAMAZINDA ve YÖNELMESİNDE KÜLLİYEYİ MUHAMMEDİYEYE(SAD harfi-kısaca Hz. Muhammed’dir) TABİ olursa İBADET deriz. Nasıl ki Kabe’yi Muazzama’ ya yöneliyorsunuz ve ona karşı namaz kılıyorsunuz kıbleye dönüş emrini veren Hz. Muhammed’dir. Emri verenin Muhammed oldugunu, kıbleni tayinde ledün ilmi ile olman Hz. MUHAMMEDİ KENDİNLE İYİ TANIMAN demektir. İnsan TECELLİĞİ EFALDİR yani her şey ALLAHTAN TECELLİ ETMİŞTİR, NAMAZDA ONUNDUR. Esasta ALLAH’ ın TECELLİSİ İNSANDIR ve İNSANDA her şey TECELLİ ETMİŞTİR. Namazda bu TECELLİLERDENDİR. Nur 41. “Allahın her bir şey salatını ve bizi tesbihi anmasını bilir çünkü o anmasaydı o bizi zikr etmeseydi biz bu dünyada mezkur olamazdık”. Yani anılmışlardan var olmuşlardan olmazdık.”lem yekun şey’en mezkura” ayeti, ALLAHIN ANDIĞINDAN, ZİKR EDİLMİŞLİĞİMİZDEN DÜNYADA VAR OLMUŞ olduk. İşte İNSAN ÜZERİNDEKİ İNSANCIKLARA İMAM olarak BANA SECDEYİ NAMAZLARINDA ALLAHLA BİZİM ÜZERİMİZDE BİZE SELATI DUADA idi. İNSAN HAKKIN ZUHURUDUR. Yeter ki KENDİNİ TANI! ADEM’ E SECDE ETMEYENLERDEN OLMAYASIN KADİRLEDİĞİMLE KADRİ İDRAK EDEMEYENLERDEN OLMAYASIN! ”vema edrake ma leyletül kadr” ve “vema edrake” buyruğundan bizi kurtarır. Yine“sebbih lillahi mafissemavati velarz” semavat ve arz Allah’ı tespih eder. Zaten bu TESBİHİ ARZİYETİN ASLI İNSANDIR.
Temessül diye bir ifade vardır, suyun kabına göre şekli ve kabın rengine göre rengi suyun temessülüdür. İNSANDA HAK, HAKTA İNSAN aynı RENK BİRLİKTELİĞİNDE OLURSA kap ne olur ki zaten fizik beden fanidir. Baki olan ruhi vücudumuzda bu ayrılık düşünülmez. Bir hız ki BÜTÜN RENKLERİ bir AK BEYAZ RENGE ÇEVİRİR. Yeter ki O SABİTAT HIZI RUHİ VÜCUT OLARAK TANIYALIM. ALLAH BİZDE BİZDENLİĞİMİZLE KADRİ KADİRLEYİCİLİĞİMİZLE “feniğme kadirin” olarak MUSALLADIR. Biz ise MUSALLİ yani NAMAZ KILARIZ. Şüphe yoktur her şey insanda temessül etmiş, insan şekline gelmiştir. İlahi saltanat kendisi gibi insanı her yerde kendinden belirlemiştir. Temessüli; Bir olaydır ki ruhi vücudun fizik bedene girmeden, ona karışmadan fizik beden gibi gözükmesidir. Misal olarak insanın aynada ters yönlü olsa da görünmesidir.
Kevser 2. de buyrulan FESALLİ,“Ümmeti külliyeyi müşahhasanın (SAD harfi)peygamberlerine nazil olan kitaba istinat ederek onunla amil(amel etme)olması, fazlı melekütinin(FE harfi-yaratıcı soyut güçler) en ali derecesidir. Hakikat beşeriyeyi ihtiva eden“fesalli” ile tecelli etmiştir. İşte bu izahı anladı isen hakiki namazı kılmış olur. Kabuk namazdan kurtulmuş HEM NAMAZ kılmış olursun. Bu TECELLİYİ NAMAZINDA ANLAR ve MÜŞAHEDE EDERSEN MİRACINIDA NAMAZDA YAPMIŞ OLURSUN. Kime? Hz. MUHAMMED ve KENDİNE. Kainata gelmiş gelecek insan toplumundan bahisle bu toplumu sanki yek vücut bir şahıs gibi görerek onun peygamberine inmiş olan kitaba istinad ederek, bu ahkam ile amil olunmasının fazlını belirliyor. Şöyle ki ervahi esiri alem bütünlük ihtiva eden subuti alemdir. Orada Hz. Muhammede sav.’e KİTAP ORADAKİ SOYUT BEDEN İNSANDIR. Çünkü insan KUR’ANDIR, SUREDİR, AYETTİR, KELİMEDİR, HARFTİR. DÜNYADA ise KİTAP KUR’ANI KERİMİMİZDİR yani İNSAN DENEN KİTABI KUR’ AN VAHYİ YOLU NAZİL OLMUŞ. Kitabı kainat insana göre“fesalli” dir. Bu şekli ile kitaba amil olundun mu karşımıza fazlı meleküti (FE harfin–yaratıcı soyut güçler)çıkıyor. Bu İNSANIN ESİRİ ALEMDE Kİ RUHİ VÜCUDU demektir. Bu olay anlaşıldı mı beşeri insan en yüksek mertebeyi anlamış olur. ”Hakikat beşeriyeyi ihtiva eden hakayıkı beşeriye ”fesalli” ile tecelli eder. Bunun hakikati de ruhi vücudumuzdur. Buda ALLAHIN huzuruna KENDİMİZİN İCADİ YARATACAĞI bir vücutla ÇIKMAMIZ İCAP eder. ALLAHIN VERDİĞİ ile ORAYA GİTMEK yerine KENDİ KUDRETİMİZLE KAZANACAĞIMIZ BİR VÜCUTLA GİTMEMİZ HAKLA HAK OLMUŞ BİR VÜCUDU BELİRLER. Zaten YARATICILIK SANATINI KULLANARAK YARATACAĞIMIZ VÜCUTLA HAKKIN HUZURUNDA BULUNMA ”fesalli” de ki NAMAZ KILMAMIZLA OLUŞMAKTADIR.
Biz biliyoruz ki madde hem dalgadır hem de maddedir. Mekan ve zamana göre boyut değiştirir. Mesela, SES bir maddedir, ışınlanırsa dalga olur, ışık olur, koku olur. Tekrar sesi geri çekersek ses olarak karşımıza çıkar. Demek ki AHİRET VÜCUDUNUN 4 ANTİ MADDEYE İHTİYACI VAR. NAMAZI IŞINLARSAK SOYUT ALEMDE YAPACAĞIMIZ VÜCUDU İKTİSABİNİN SOYUT MADDESİ olan ORANIN yani O VÜCUDUN TOPRAĞINI YAPMIŞ OLURUZ. LAM(harfi); Lam’ ül kitap insanın vücuda ve şekle çıkmışlığı yani namazda kendimizin vücut olarak yazılmış Kuran şekli ile görmekliğimizdir. Resulullah burada size istinad ediyor sizde Hz. RESULULLAHA ve KENDİNİZİ bu anlayışta KIBLE edindiğinizde MELEKÜTİ bir YAŞAM TARZINIZI ÜZERİNİZDE BULARAK MİRACINIZI RESULDE NAMAZLA BULMUŞ OLURSUNUZ. Bu fazlı melekütide (FE harfi-Yaratıcı soyut güçler) “fesalli” kelimesindeki simgesidir. İşte ZAMAN ve MEKANA TABİ OLMADAN, BİR ANDAN veya BİR REKAT AYAKTA KILDIĞIN İSTİKAMETLİ NAMAZIN İKTİDASI(uyma tabi olma)BİR ANLAMDA OLMASIDIR. Bu sizi DUVARA SECDE ETMEKTEN KURTARACAKTIR. Şu fizik bedenle ve kıldığın namazla bir FAZLI MELEKÜTİYET(FE) yani YARATICI SOYUT GÜÇLER, HAKİKAT BEŞERİYE İHTİVA eden bu YÖNLÜ NAMAZINLA ORTAYA ÇIKAR. Demek ki böyle bir NAMAZ SİZE HAKİKAT VÜCUD KAZANDIRACAKTIR. Buna da VÜCUDU MUKTESEBE denir. Bu vücutla ALLAH RESULUNE ve SOYUT ALEME VARILIR, URUÇ EDİLİR. İşte bu tip HEM NAMAZ yani KIBLEYİ RESUL ile KILINAN namaz “Esselamü aleyke ya eyyühennebi verahmetullahi ve berakatehu” bu hitap namazda Hz. Resulullah ile kılınan namaz HEM NAMAZDIR. SÖZÜN ve YÖNELİŞİN Hz. Muhammede olduğunu neden şimdiye kadar fark etmedin yüzünü duvara çevirdin? Hz. Resulullah beka alemine teşrif ettikleri halde ümmet içinde bıraktığı NÜBÜVVETİ makamıdır. Bu bir MERTEBE, bir MAKAMDIR. Hz. MUHAMMEDE NAZİL olan KUR’ ANI KERİM, YAPTIĞI ve YAPIN DEDİĞİ ŞEYLERDİR. O zaman Kitap+sünnet=NÜBÜVVET. O halde KİTABI ve SÜNNETİ ÜZERİNDE BULDUNMU BU MAKAM SANADA NASİP OLUR inşallah.
“LİRABBİKE”, rububiyet mertebesinde sana ihsan olunan atayı sıfat(vücuda gelen her şey) hüsnü terbiyede seni senden ayırmaz” buyrulmuş. Burada gizli tembih vardır. Rab, Rububiyet Allah anlamında değil. Terbiye edici anlamındadır. Rab tecelliyi rububiyet, en büyük terbiye edicilik manasındadır. Namazda okuduğun “Kevser”, LİRABBİKE’ nin şumulu Hz. Muhammed (sav) Efendimizin rububi terbiyede alemlere Rab oluşudur. Bu bütünlüğü ile namazında hiç olmazsa, en azından tasavvurunda olsun Rab huzurunu kendinde ara. Çünkü sana ihsan olunan RABBİKE’ de ki, ”seni senden ayırmaz” ise nerede bu esrarı rububiye olayını müşahede etsen orada esasta yine insan kudreti vardır. Çünkü her şey ziyayı vücut insan maddesinden meydana gelmiştir. Atayı sıfat(KEF-vücuda gelmiş her şey)hüsnü terbiyede seni senden ayırmaz. Hz. Muhammed’ ten seni ayrı görmez. Bu tip kıldığın her namazdaki huzurun rablığına yöneliktir kıble tayini gibi. Rububiyetinin çocukluk yaşları halinde terbiyesi ne ise ihtiyarlık yaşları halindeki de aynıdır. Demek 5 yaşındaki hal ve vücut görünüm, olayların meydana gelmesi hangi terbiye ile olur? Laf ve eğitim terbiyesi ile bu vücudunu meydana getiremez. O halde buraya HAKKI TEMSİLEN GELDİĞİN ve DÜNYACA RABLIĞINDIR. Buda rab terbiyecisi olmaya namzetsin demektir. O halde ÇOCUKLUK HALİNDEKİ İLAHİ PEYGAMBERANİ VASFIN ve ESRARI RUBUBİYETİN ne ise YAŞLANDIĞINDA aynıdır. VÜCUDU ve FİZİKİ DEĞİŞİKLİKLER GÖNDERİLİŞİNDEKİ RAB’ lığında DEĞİŞİKLİK YAPMAZ.
***
VENHAR, ”Seni hüsnü terbiye eden Rabbına Atayı sıfattan(KEF-vucuda gelmiş herşey), iktibas ettiğin nimeti ilahiyeyi ve iktibas ettiğin fazlı tekviniyi(HA-insan üzerindeki azalar)bol bol ver sarf et. Hakayıkı kevniyeden bize varid olan ve bizi talepte bulunan eczayı münkinat VENHAR ile mütecelli olmuştur” buyrulmuş. Kısaca kevseri yaşayarak namaz kıldığımızda yani MUHAMMEDİ KIBLE HEM NAMAZDA “li rabbike”ayetine gelince Rablığını anlamış olur. ”Venhar”da ise“yatır, koçu(koyun)kes”demek değil böyle düşünsen namaz huzurundan ayrılmış olursun. Bu şudur Rablığınla seni bu yaşantı namaz haline getiren Muhammedi rabbının sana ihsan ettiği atayı sıfatından(KEF), kazandığın nimeti ilahi-yeyi yaratıcılığınla sarf et. Yani bu ilmi öğrenmişsen kurban keser gibi karşıtlarına öğret bildikleri-ni öğretmen can kurban gibi olur. Öğretmek için canını bile verirsin gibi bir anlam taşır. NAMAZDA iken KENDİNE RABLIĞINA her an YENİ bir VÜCUT YARATIRSIN, bu FAZLI TEKVİNİNDİR(HA). Tekvin; yarat-ma olayıdır. FAZL ise sanatkarane bir fazilet anlamı taşır. Fazlı tekvinide bir yaratma olayını üzerin de görmüş olmaklığındır ki bu sanatı bezl ve sarf et yani kullan. ESKİ VÜCUTLARIN sanki KESİLMİŞ KURBAN gibi SİZDEN AYRILIŞLARIDIR. İşte eski vücutları sarf etmekle yeni vücut kazanman eskisini kurban etmiş gibi sarf etmendir. Eski vücudun yeni vücuduna canını bağışlaması KURBAN gibi olu-yor. VENHAR kan akıtmadan bıçak kullanmadan eski vücudun yeni vücuduna canını bağışlıyor kur-ban oluyor bu namazın sessizliği huzuru içinde.
Hakayıkı kevniye ise, paralel evrenler olan alemi esiri, alemi misal gibi ad verdiğimiz soyut alem olan teshikteki kevnuniyetlerdir(cenneti alemler gibi). Misal; Kainat atomdan kurulmuştur. İşte ATOM HAKAYIKI KEVNİYYE demektir. Bunun aslı kainat elif noktası denen kuant altı parçacık güç zi-yayı vücut insandan kurulmuşturki hakayıki kevniyyenin aslı budur. Buyruluyor”Hakayıkı kevnu-niyyeden ve bize varid olan(gelen)ve bizi talepte bulunan eczayı mümkinat VENHARDIR. ”Esiri ve süper uzaydan bize gelen ve insan olmayı talep eden “eczayı mümkinat kavramındaki atomun her şeyi mümkün kılması yani meydana getirmesi “ven har”ile tecelli eder. Bu tecelli ise kainatta ne varsa insan olmak ve insana gelmek için canını bağışlar. Misal; Elmanın aslı ziyayı vücut insan ol-duğuna göre can bağışlayan alemde insanda”venhar” olayını ede, ede bu hale gelmiştir. Görüldüğü gibi ayetin lügat anlamı“koyunu al kurban et”demiyor. KURBAN olayı HER YERDE GÖRÜLÜYOR ve KUR-BAN olayında BİR ŞEYİN HAYATININ SONA ERMEDİĞİNİ olayın devamının BOYUT DEĞİŞTİRMESİ ile YÜKSE-LEREK TA İNSANA GELDİĞİNİ. İNSANIN ÖLÜM HALİ yine BİR KURBAN OLAYINI BELİRLİYOR. FEZAYI SON-SUZLUĞU SOYUTİ ALEMDEN İNSANA GELEN ve bizim şu FİZİK BEDENİMİZE TALİP ATOM ALTI PARÇACIKLAR (eczayı mümkinat)IŞIK ZAT OLARAK ARZA DOĞRU GELİP ŞEKİLLENİP VÜCUDİYET BULUP VE VÜCUDİYET DEĞİŞTİREREK KENDİ CANINI İNSANA KURBAN eder gibi CAN BAĞIŞLAYARAK şu FİZİK BEDENİMİZİ TEŞKİL ETMESİ”venhar” ayeti RUMUZUNDA SAKLANMIŞTIR. NAMAZINIZDA bu AYETİ OKURKEN bu olayı MUHAMMEDİ NUR olşarak ÜZERİNİZDE BULACAKSINIZ.
SALAT(namaz)’ın manası SALAT’taki LAM kitap, risalet ve Lamül akıldır. Namazı Resulle kılacağının ilmi delili, aklında risalet oluşu neticeleridir. SAD, Ümmeti külliyeyi müşahhasadır(bütün ümmet bir şa-hıs olan Hz.Muhammede’de görünmüştür). SAD harfinin kitaba ve vakte daveti huzuru, rabbüllalemine da-vettir”, hayyalel felah”gibi. RABBÜLALEMİN Hz. MUHAMMED ile KILINAN NAMAZIN HUZURU se-ni VAKTE BAĞLAMAZ. Bu namaz FELAHİYYET yani KURTULUŞDUR. Kul HUZURU İLAHİYEDE SÖZLÜ ve VÜ-CUT ile RAB’bini MUŞAHEDE EDEREK KIYAMDA(ayakta böyle bir olayı yaşadığında, yaşattırdıkları icabı secde-ye eğilirsin). CENABI HAK ile TEKELLÜM(konuşma)EDER. ALLAH ile TEKELLÜM, NAMAZIN İLK RÜKNÜDÜR. ”iy yakenağbudü ve iyyakenestain”İLE KUL RABBİNE HİTAP ETTİĞİNDE CENABI HAK”ey kulum benden ne ister-sin”. Bu ifadeyi ALLAH SÖYLEMİŞ oluyor. İNSAN SÖYLEMİŞ oluyor, Hz. MUHAMMET SÖYLEMİŞ oluyor ait ol-duğu yeri bulasın. “ümmeti külliyeyi müşahhasa”Hz. MUHAMMED idi. Ondan AYRILMAMAK, YOLUNDA OLMAKLIĞIN SIRATTAN MAKSAT DOĞRU YOL bu idi. Bu yolda dünyada ölmeden evvel erkani islamiyye-tinle geçilir. Bu bütünlükte kendi müsehhaş tekilliğimizi bilfiil yaşamış oluruz. İşte SIRAT budur. NAMAZ, BEŞ VAKİT NAMAZ, GECE NAMAZLARI, HUZURU RAB, DAİMİ NAMAZDAKİ MUKARRİP KİŞİLERİN HER AN NAMAZDA OLUŞLARI, ÜMMET İÇİNDE TOPLULUKTA KENDİLERİNCE TEŞAHHUS ETMİŞ ŞAHSİ ŞAHSİYETLE-RİNİ BELİRLEMİŞ NAMAZINDAKİ KİŞİLERE ÜMMETİ KÜLLİYEYİ MÜŞAHHASA(SAD)denir. İnsa-nın üzerinde, bakıldığında sperm halinde milyonlarca ufacık insanları(yani tam teşekküllü soyut somut o ufacık insanlar)taşımakltadır. Bir ümmeti topluluğu taşıdığı için kendisi onlara göre külli-yede müşahhastır. Seçilmiş ve şahıs olarak kendisi gözükmektedir. Soyuti alemden arza gelirken kendilerini taşıyacak insanı belirsizlikler içinde kendileri seçmiştir.
LAM kitap, risalet ve lamül akıldır. Bununla kendini LAM değer istidadınla konuşan kuran olarak bulki risalet seninle olsun. Hz. Muhammed sav. 23 sene Kur’anla bulunuşu ONUN RİSALET HALİDİR. Bizim RESULLE BULUNMAMIZ RESULE RİSALET HALİMİZDİR. ”hayyalel salah”artık sizinledir. Felaha ve sabaha erenlerin fatihayı namazları.”kul şifahen ve vicahen rabbini müşahede ederek kıyamda ce-nabı hak ile tekellüm etmektir. “Allah ile tekellüm namazın mukaddem(evvel)bir rüknüdür”yani re-suli risaletle karşılıklı konuşma yükseltisi içinde namazlarını eda eder. Dünyada ise kitap Kur’anı kerimimizdir yani insan denen kitabı kur’an vahyi yollu nazil olmuş. Kitabı kainat insana göre “fe salli”şöyle; Bu şekli ile hitaba amil olundumu karşımıza fazlı meleküti(FE-yaratıcı soyut güçler)çıkıyor. Bu insanın esiri alemdeki ruhi vücudu demektir. Bu olay ANLAŞILDIMI BEŞERİ İNSAN EN YÜKSEK MERTEBEYİ ANLAMIŞ OLUR. ”Hakikat beşeriyyeyi ihtiva eden hakayıkı beşeriye”fesalli”ile tecelli eder. Bunun hakikatide ruhi vücudumuzdur. Buda Allahın huzuruna kendimizin icadi yaratacağı bir vücutla çıkmamız icap eder. Allah’ın verdiği ile oraya gitmek yerine KENDİ KUDRETİMİZLE KAZANACA-ĞIMIZ BİR VÜCUTLA GİTMEMİZ HAKLA HAK OLMUŞ BİR VÜCUDU BELİRLER. Zaten yaratıcılık sanatını kul-lanarak YARATACAĞIMIZ VÜCUTLA HAKKIN HUZURUNDA BULUNMA”FESALLİ”deki NAMAZ KILMAMIZLA OLUŞMAKTADIR. Biz biliyoruzki madde hem dalgadır hemde maddedir. Mekan ve zamana göre boyut değiştirir. Mesela SES bir maddedir, ışınlanırsa dalga olur, ışık olur, koku olur. Tekrar sesi geri çekersek ses olarak karşımıza çıkar. Demekki ahiret vücudunun 4 anti maddeye ihtiyacı vardır. NAMAZI IŞINLARSAK SOYUT ALEMDE YAPACAĞIMIZ VÜCUDU İKTİSABİNİN SOYUT MADDESİ OLAN ORANIN YANİ O VÜCUDUN TOPRAĞINI YAPMIŞ OLURUZ.
LAM; Lamül kitap insanın vücuda ve şekle çıkmışlığı yani NAMAZDA KENDİMİZİ VÜCUT ola-rak YAZILMIŞ KURAN şekli ile GÖRMEKLİĞİMİZDİR. RESULULLAH burada size istinad ediyor. Sizde Hz.RESULULLAHA ve KENDİNİZİ bu anlayışta KIBLE EDİNDİĞİNİZDE MELEKÜTİ BİR YAŞAM TARZINIZI üzerinizde bularak, MİRACINIZI RESULDE NAMAZLA bulmuş olursu-nuz. Fazlı melekütide“fesalli”kelimesindeki simgesidir. SÜCUD; VÜCUT şekli ile MEYDANA ÇIKAR. ME-LEKLER İNSANA ZİYA OLARAK GELİP VAZİFELERİNİ YAPIP YOK OLMUŞLAR. Vücut şekli ile anatomi bedeni meydana getirmişler. İşte SECDEDEN MAKSAT MELEKAT SECDESİ ile VÜCUDA DÖNÜŞÜRSE bizim SECDEMİZ HAKKIN VARLIĞINDA ERİMİŞ olarak VAR olacaktır. SECDEYİ KİMİNLE KİME YAPACAĞIN ORTAYA ÇIKTI. Kur-gulayış KENDİNDEN KENDİNE, KENDİNLE SOYUTİ SOMUTİ ALEMLERİ KENDİ KENDİNE KENDİNLEN kurmanın manası“KURANEL FECR”olan KENDİNİN KENDİNE SECDENLE ALLAHA SECDE ETMENİN VARLIĞI-NIN HAZZI. RUHİ VÜCUDUNUN ALLAH’la birlikteliği MUHAMMEDİ anlamlı“FAĞBUDUNİ”KULLUKTAKİ RAB-BİLİK SECDEN SONSUZLUĞA seni bu SECDEN ULAŞTIRIR. İşte ZAMAN ve MEKANA TABİ OL-MADAN BİR ANDAN veya BİR REKAT AYAKTA KILDIĞIN İSTİKAMETLİ NAMAZIN İKTİDASI BİR AN-LAMDA OLMASIDIR. Bu sizi DUVARA SECDE ETMEKTEN KURTARACAKTIR. Şu fizik beden ile ve kıl-dığın namazla bir FE-fazlı melekütiyet yani yaratıcı soyut güçler, hakikat beşeriye ihtiva eden işte bu yönlü namazınla ortaya çıkar. Demekki böyle bir namaz size hakikat vücud kazandıracaktır. Bu- nada vücudu muktesebe denir. Bu vücutla Allah resulune ve soyut aleme varılır yani uruç edilir.
İşte bu tip HEM NAMAZ yani kıbleyi resul ile kılınan namaz “ES SELAMÜALEYKE YA EYYÜHENNEBİ VE RAHMETULLHE VE BERAKATEHU”bu hitap namazda Hz.RESULULLAH ile KILINAN NAMAZ şeklinde bu HEM NAMAZDIR SÖZÜN ve YÖNELİŞİN Hz. RESULULLAHA OLDUĞUNU NEDEN ŞİMDİYE KADAR FARK ETMEDİN YÜ-ZÜNÜ DUVARA ÇEVİRDİN? Hz. RESULULLAH BAKA ALEMİNE TEŞRİF ETTİKLERİ HALDE, ÜMMET içinde BIRAK-TIĞI NÜBÜVVETİ MAKAMIDIR. Bu bir MERTEBE BİR MAKAMDIR. Hz. MUHAMMEDE NAZİL olan KURANI KERİM YAPTIĞI ve YAPIN dediği şeylerdir. O zaman Kitap+sünnet=NÜBÜVVET. Ohalde KİTABI ve SÜNNETİ ÜZERİNDE BULDUNMU BU MAKAM SANADA NASİP OLUR. NAMAZ YALNIZ KILINDIĞI gibi, ŞEKİLDEN İBARET DEĞİLDİR. TEKBİR namazın başı, SELAM sonudur. ŞEHADET KELİMESİNİNDE BAŞI ve SONU VARDIR. BAŞI ve SONU olan HER ŞEY SURET ve KALIPTAN İBARETTİR. Hakiki kelimeyi şahadeti vücudumuzda görerek getirdiğimizde ”onun ruhu benzersiz ve sonsuzdur”diyen Hz Mevlanadır. Onun ruhundan kasıt Hz.resulullahtır bu anlayışla kılınan namaz HEM NAMAZDIR.
O ZAMAN HER NAMAZDA OKUDUĞUN“elhamı şerif”le SİZE HEM NAMAZ KILDIRALIM; Namaz, huzurunda okuduğun ayetlerle HUZURU, HUZRUNLA BELİRLEYECEK SECDEYİ KENDİN LE BULASINKİ SECDE EDEBİLESİN. Namazda AYETLERİ ÜZERİNİZDE bularak KILMANIZ ancak NAMAZ olur. Yoksa bu HAYALLERDEN KİMSE KURTULAMAZ, HAMDİNİ İDRAK EDEMEZ ÜSTELİKDE NAMAZDA OLMADIK ŞEYLERİ DÜŞÜNMEKTENDE KURTULAMAZSIN. Resuli isimlerden biride Mah-mud’dur yani Hamdi Kur’ani HUZUR NAMAZIMIZDA HAZIR OLAN RABBIMIZI İDRAKTİR. İnsan na-maz kılarken Hakkın huzuru sizinle olması için KENDİ HUZURUNUZU, SİZİNLE BİRLİKTE ve ÜZERİ-NİZDE BULUNAN SPERM İNSANCIKLARIN MAHŞERİ TOPLULUĞU ve ONLARA MESCİD OLMAKLIĞI-MIZLA. Onların SİZE SECDESİNİ ve yine onlara EN AZINDAN PEYGAMBERANİ İMAMLIĞIMIZI, SEC-DENİZDE BİLMİŞ OLAYDINIZ KİMDE KİM OLDUĞUNUZU KADİRLEDİĞİNİZLE ANLARDINIZ. Nur 41.ayetinde her şeyin bitki, hayvan, yer, gök, soyut, somut varlıkların Hakka seninle secde ve zikir ettiğini tanır ve onları zikrimizle anar ve belirlerdik. Zaten her şey sende ve seninle sana secdede yani emrine tabi oluş secdesi iledir. SUCUD kelimesi secde demekti. Yalnız secdede(yapılış şekli ile) SİN harfi nuzulü bir eğilimle(ruku gibi)VE harfi olurki SUCUD, VÜCUD olur. O zaman seninle vücut bulmuş olan vücutların bu hali sana secdeleridir. Nur 41.”görmedinizmi gökte olanlar, yerdekiler, havada kanatlarını çırparak uçan kuşar gerçekte hep Allahı tesbih ediyor her biri duasınıda tesbi-hinide bilmiştir. ”Semavat ve arzda her ne varsa hepsinin Allahı zikr etmesi ve Hakka secde ettik-leri uçan kuşlara kadar kendilerine has bir bilinçle secdelerini hakkın bildirmesi ile bildikleri iledir.
İnsan üzerinde binlerce sperm vardır. Bunların secde etmesi lazım ve ediyorlar. Hemde BENİM ÜZE-RİMDE ALLAH’LA BERABER BEN ONLARA, ANLAR BANA TABİ OLUŞLARI iledir. Ben namaz kılar-ken onlar bana tabi olduklarından ONLARIN MESCİDİ BENİM VÜCUDUM OLMAKLA BERABER SECDELERİDE BENİM VÜDUDUMADIR. SECDEDE BAŞINI YERE KORSAN ONLARDA BAŞLARINI BENİM BEDENİME KORLAR. BANA TABİ OLUŞLARI ONLAR BENİM CEMAATİM, BEN ONLARA İMAMLIĞIMLAYIM. ALLAHSIZ BİRYER BOŞLUK OLMAYACAĞINA göre bu SECDELERDE ALLAH RIZASI KİMİNLE KİMDEDİR. Ahzap 43.”..sizin üzerinize me-lekleri ile rahmet eden odur”. Melekler ve Allah nasıl olurda insanı kıble ederde ona namaz kılar? Üzerimizdeki sonsuz sperm insancıkların bize secdeyi selatında Allahta bize şah damarımızdanda yakındır. Bu anlayışta secdeyi namazımız o karanlıklarda sırtımızda yaşayan insanların aydınlığa çıkması yani dünyada hakkı temsilen bir tanesinin gözükmesine ben sebepsem Allahta bu beraber-liktedir. Bu çoğullukta tekliğin bir insan olarak seçilip dünyada gözükmesi Allah ahadi tekilliğinin belirenidir.
ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN: RAB kelimesi terbiyeci mürebbidir. Yani mürebbine hamd edelim denir. Tabiî ki en büyük terbiyeci Allahtır sonra Resulullah. Bir ayette”vemaerselnake illa rahmetil lilalemin”der. O halde“HAMDİN”RESULULLAHA AİDİYETİ ve O’na HAMD ETMEMİZ ALEMLERE RAHMET OLUŞUNDANDIR. RAHMET; ESİRGEYİCİ KORUYUCU, ACIYICI ile BERABER KAİNAT NURU MUHAM-MEDİ ile KURULDUĞUNDAN bu oluşumda YAPICILIĞI olan RAHMETİDİR. Yine LİLLAH, Her ne kadar ALLAH ŞEKLİ isede ESMA ve SIFATI ÜZERİNDE CEM ETMİŞ bir ZATİALİ KADERDİR. Allahta gözüken bir sıfat aran-mayacağına göre”LİLLAHLIK”RESULLE düşünülür. İnsan üzerinde esma tabirini düşünürsek YARATICI GÜÇ ZİYAYI İNSAN DEMEKTİR. SIFATTA malum olduğu üzere İNSANIN DIŞA AÇILMIŞ ÇEHRESİDİR. O hal de ESMA VE SIFATI CAMİ olan ZAT yinede RESULULLAHIN ŞANINDADIR şüphen olmasın. Kainata bir bak güneşe, aya, suya, havaya evrenlere ve bunların hepsini çepe çevre içine almış olan bahri mescuri aleme gücün yeteceği bir nispetle, her olay vazife başında ve kendinden sonrasını yaratma gibi icadi çabadadır. Bu alem can bağışlayanlar alemidir. Elmayı düşün nelerden teşekkül etmiş kaç es-mayı rububiye ona hizmet etmiş elma olmuş. Fakat elma canını insana bağışlayıp insan olma çaba-sındadır. Sizde siz olup o boyutta insandır. İnsan yaratıcı güç esmada ise, Hz.Resulullahı ”elhamdü lillahi rabibil alemin”ayetinde sen düşün. ”fataratül semavatül vel arz”ayeti ile sema ve arza bu keyfiyeti uygularken insana hiçmi vazife verilmemiştir? “Enel hak”diyenler olmuş(haktan geldiğini unutma)rütbe taksimi yapılmış ”Fena fişek”demişler, “Fenafil resul”makamına erenlerin neşesi, “Fenafillah”makamı atayı ilahi verilerinden bulunmuş. Bunlar seninle iken senin abitliğin kulluğun hiçmi bitmiyecek. Şu kevni sistemde bu keyfiyetlere vasıl olmuş nice zatlar vardırki, resuli hakkın gizlediği, açıkça göstermediği“MASTURANİ HAK”adını verdiği ali kaderler vardır ve kulluğun idra-kinde Allaha, lillaha halife hakkın sırrı nuru Muhammedidir. Hamdi idrak etmişsen sende esasta alemleri kurgulayan şuunatı zatsın. Dünyaya geliş sebebinin hikmeti olarak kurgulamışsındır. “rab bülalemin”alemlere rahmet olarak gönderilen Hz.Muhammedi bizlerle belirlediğidir. ”Ben ilahi sal-tanat olarak vardım peygamberdim”anlayışına göre resulü ZİŞANDAN ZUHUR ETTİĞİMİZİDE KABUL EDELİM. Daha derini ise KÜN-FEYEKÜN emrinden evvel rahmani rahim kurgusu benliğimiz vardı.
ERRAHMAN; Elmayı tekamül ettirmek insana ulaşması demek. insan yedimi boyut değiştirererek insan olur yani fizik beden. Bu oluşumlar sıfatı rahman tecellisidir. Allahımızın zat makamı olan Za-tülbaht veya mertebeyi ağmadan tecelli edecek ve arza gelecek vücudiyetler;
--Nuri Muhammedi hale dönüşür(Rahmandaki Muhammedi harfi gözden kaçırma)ve o alemin evve-la fezayı sistemdeki esiri bahri mescuri soyuti süper uzay alemi sabitat olan rahmane gelir. Bu ge-len O boyut alem, TAKYONİK ESİRİ FEZAYI ALEMDE gelenin ilahi vasfiyeti bir çevrime uğrayarak maddesi artık ENERJETİK NURDUR. Yetkiliside Hz.Muhammed alemlere rahmet oluşu ile şanına ve-rilmiştir. Bu NURU RAHMANİ ise İNSANIN ORACA ZİYAYI VÜCUT MUHAMMEDİ HALİDİR,
--Oradan yoluna devam eden ziyayı nuru Muhammedi insan alemi emre yani arşa gelir,
--Oradan, beşeri alemimiz babası ümmü kül, her şeyin anası çıktığı yer olan güneşe,
--Oradanda bir tevile uğrayarak ışık enerjisi olarak nur yapı fotantik enerji şekli halinde yer küre-mize mevcudiyeti cismaniyetleri kurgulamaya gelecektir.
İşte bu gelen RAHMANİ MUHAMMEDİYETE TEVHİDİ BİRLİKTE SENSİN. Sıfatı dengede almış oldu-ğun emri vazifenle alemlere rahmet olan Hz.Muhammedin rahmeti. Sen böyle olursan “Elham” daki Muhammedi anlayışla kılacağın namazı düşün! Böylecede ta zatülbahttan gelen, keyfiyetlerle sure-yi elhamdaki KAİNATA RAHMAN SIFATIN Hz.Muhammetle senin üzerinde olduğunu anlamış oldun.
ERRAHİYM; İlk emrin çıkış yeri senin ruhi vücudun olmakla beraber zatülbahttan neş’et etmekte oradan ayrılan ruhi keyfiyet son makamı Muhammediyet olan feyyazı mukayyede gelir. Bu mukay-yedeyi Muhammediye işte elhamdaki rahim sıfatının oluşum yeri ve Muhammetli“hem namaz”gibi ORACA TEVHİDİ BİRLİĞİNİN TECELLİSİ BAŞLAMIŞ ve artık NURU MUHAMMEDİYEYE BOYANMIŞ OLURSUN. Bu nur sensin! İşte bu nisbeti Muhammedi ile namazdaki teveccühün kendinle Hz. Resule iktida et-mekliğin seni rahimiyete ebrar(hayır sahibi öğreticide olsa esasta evladı resul bir keyfiyeti Muham medi birliğinin rahimiyeti MAKAMI HÜSEYNİ faslında olduğunun müjdeleridir. Yani rahimi olayın yeri; ALEMİ BERZAH TABİRİNDEKİ ZATÜLBAHT ile Hz.RESULUN ARA KESİTİ BİRLEŞTİĞİ FASLI MÜŞTERE-KESİNDE SENİN YERİN TAYİN OLUNUR. Hayatı hakikiye vücut sıfatı subutiye anlamlı ve o alemi ilahi katındaki hakikatın bir sıfatı selbiyye ayrımına girip arzda gözükmek istediğinde Muhammedi bir-liktesindir. İşte burada 2 renkli sıfat gibi durumundan tecerrüd edip Muhammedi rahimiyete eriş-mendeki durumuna zatmı yoksa şuunatı zatmı vaki değil“men arefe nefsehü fekat arefe rabbehu” sırrında gayriyet düşünülemez. İşte rahmaniyetinle namazdaki Muhammedi oluşum ve hem namaz daki“elhamı” Hamdi anlayışındaki kıble tayinin. İşte herhal ve zamanda ayni vücudu Muhammedi olmanın sırrı. Namaz kılan kendisine ancak bu makamda“esselamualeyke ya eyyuhennebi Ali resul ”kapsamını kulağında duymasıyladır.
MALİKE: Bu dine malik ve sahib ancak Hz.Muhammettir. Zira mecmuğu alemin dini Hz. Muhamme-din dinidir. Aleme rahmet olarak mürsel olmasıdır, resulün tebliği ile amel indellah dini islamdır. Ayette”din gününe sahip Allah’tır”diye yazarlar. Şüphesiz Allah her şeye maliktir, sahiptir. Hz. Mu-hammed sav. ”henüz Adem yokken ben peygamberdim”buyurmuş. Alemlere rahmet olarak Allah inancında tekilliği kendinde toplanmıştır. İslamın hakikatinde olanlar KABUK NAMAZ-KABUK İBA-DET etmekten kurtularak İslami olduklarını ilan etmektedirler. Allah katında makbul olan din İslam olduğu bu anlayışta kıble tayin edenlerin HEM NAMAZINDA veya İSTİĞRAK NAMAZINDA İslami keyfiyetleridir.
İSTİĞRAK NAMAZI: Hz.Muhammed sav. buyuruyor”BENİM ALLAH ile BAZI VAKİTLERİM OLUR Kİ O ZAMAN oraya NE BİR TANRI TARAFINDAN GÖNDERİLMİŞ BİR PEYGAMBER nede TANRIYA EN YAKIN bulunan BİR MELEK SIĞAR”. İşte bu İSTİĞRAK NAMAZINI SENDE KILARSAN diğer kıldığın NAMAZIN ÖTESİNDEKİ HAK ’ka YAKINLIĞINI MUHAMMETLE KILINAN İSTİĞRAK NAMAZINDA TUTMUŞ OLURSUN. Bu HADİSTE ŞİFRE MA-NA şudur. RESULULLAHIN VAKTE TABİ OLMADAN BAZI ZAMANLAR DA HUZURU İLAHİDE OLUŞUDUR. Ayrıca buradaki ALLAHLA BİRLİĞİNE CEBRAİL As. ın ARACI OLMASINA bile MÜSAADE ETMEDİĞİDİR. Esasen Cebrailiyet, meleküti yapı Resulullah’ın kendi üzerindeki bir olaydır. Tabiki bu günün ilminde insanın dahi üzerinde olan Cebrailiyet hassası geleceği bilen insanlar için vergi-dir. Zaten kainatta ne varsa insanın üzerinde, Nuru Muhammedi insandır. O halde İSTİĞRAK ve HEM NAMAZ KIBLE TAYİNİNDE, Hz MUHAMMEDLE ALLAHA OLACAĞI iyice anlaşılmış oldu.
YEVMİDDİN: Muhammedi alem olan şu kevni ve dünyevi sistemimizde elhamdaki anlayışıda bir-likte götüren insan risaletteki Muhammedi anlayış yükselişinde kendini buldu. Kendine gelen feyzi ilhamla kıblenin canını tayin nübüvveti mutlaka(ümmeti Muhammediyeden olan ülemayı salikin ki bunlar bir nübüvveti mutlaka yani ahkam vazifeyi celiliyesi vardır) durumunu kendinde bulur. Yani kendilerine gelen varidatla kıbleyi tayin ve tahsis anlayışlarını ve(Teveccühna ila Cenabı kutsike ya vacibul vücut)diye namaza duruşları sizlere bildirirlerdi. VÜCUDU VACİP olmuş ZAT ancak Hz. Mu-hammeddir. Onun ihsanı sonsuzdur, gayret edelim ki vacibattan sizde olasınız. Kıblenizde Muham-medi birliği üzerinizde taşımış olasınız. Böylece GECE NAMAZLARINIZI bu ANLAYIŞLI ZAMANSIZLIKLA KILASINIZ. DİNE MALİKLİĞİN NAMAZINDA OKUDUĞUN SELEVATI ŞERİFİN, NAMAZDA RESULLE KONUŞMAN ve ONUN EHLİ BEYT ile GÖRÜŞMENDİR. Ayrıca SALİH KULLARIN SENİNLE OLUŞU KIBLEYİ MANEVİYYEYİ TA-YİNDE RESULE İKTİDAN NAMAZINDIR. İNSANIN KENDİSİNİ, KENDİNE BELİRLEYEN NAMAZIMIZIN içindeki AYETİ OKURKEN olan HALİMİZ. Ve bu anlayışla Allahın huzurunda oluşunuz. Hz.Muham medin alemlere rahmet oluşu yine seninledir. Işık beden olarak arza gelirken yeryüzü varlıkların kurucu vazifelisisin. Kendi muhammedi rahmetliliğinide böylece anla”vehüve ala küllişeyin vekil” hükmünü malikiyeti ile bulması gerek. Tevekkül olmak bu ayetle hükümlenmektir. Misal bir çocuk kazanmayı malikliğinin yanında hiç kalır.
İYYAKE NAĞBUDÜ: Sana demektir ve HAŞR vardır 2 türlüdür. 1-Haşrel vücut ”İyyake nağbudü” gibi, 2-Haşrel şuhud alel vücut”İyyakenestain”gibi. Bu anlamla kılınan namaz kıbleyi tayinde Müs-tağrik(Muhammedi bütünlüğün ilahi saltanatı olan her tarafı kaplamak, istiğrak namazındaki, şu-hudun gibi)olunuştur.
1-“İyyake nağbüdü”de kime ibadet edileceği? Haktan halke doğru huzuru bağlanışında. Soyuttan somuta bakışlı hakkın vücudunu müşahede, subuti anlayışa geçmeyi emreden. Yani evvela hakkı müşahede sonra kendini o kapsamla müşahede ile vacibel vücut olan, Hz.resulün tevhidi birliğin-deki yani RESULÜN VÜCUDUNDA kendi VÜCUDUNU HAKKIN BİRLİĞİNDE GÖRMEKLİĞİNLE KIBLENİ TAYİNLE 1.ŞUHUDİYİ YAPARAK “iyyake nağbüdü”hükmünde namazını kılmış olursun. Kı-saca; İBADETTE CENABI HAKKI MÜŞAHEDE(görüşün)HAKKIN CİHETİ CANİBİ olan RESULE YÖNELMENLEDİR. Burada“haşrel vücut alel şuhud”vücudu tayin edip görüşe geçiyorsun ki Hz.re-suli müşaheden demektir.”İyyake nağbbudü”gibi, kime ibadet edeceğin ortaya çıkmakta.
2-”Haşrel şuhud alel vücut”burada kime sığınacağın ortaya çıkacak “iyyakenestağin”hükmündedir. Buradada ilticagahın yine kendi şuhudi görüşün Hz.Muhammededir.“Kıbletel musalli”nin şuhudu gibi mecmuğu eşyada Cenabı hakkı müşahede ederek “eşhedü enlailahe illallahta”olan müşahede gibidir. Böylece kıble tayin edilmiş olur. Eşhedüdeki şehadetten kıble tayinin artık belli olmuştur. Namazında bu anlayışla elhamı okumandaki Hamdi idrak seninle olmuştur. İBADETTE CENABI HAK ’kı MUŞAHEDE yani bu GÖRÜŞÜN HAKKIN CİHETİ CANİBİ olan RESULE YÖNELMENLEDİR.
Buyrulan“risalette insanın heziyeti zatiyesine ve hakikatine ita olunan vardiyat ile nüvüvveti mutlaka yahut mukayyede tekalifi ile beşeriyetin efalinde harakatını tahdid ve tayin zamanıdır”. İnsanın risaleti namazda nisbetleniyor. Muhammediyete esasta risaleti kuranla kendi öz varlığında yine namazda üzerinde buldunmu. Nübüvveti peygamberani birlikteki kıblende hareket ve efalinde ki tehdit ve tayin olayları ile karşı karşıya kaldığın namazınızın kıyamında artık kati kur’ani anlayı-şın, kıbleyi tayinde vacibetül vücut olan uyumun seni Muhammedi birlikte olduğunun tayini kendi kendinle bulmuş olursun ki din gününün maliki arttık senin mülkün olur, risaleti vasfınla sahipsin. O zaman NAMAZINI KİME KİMİNLE KILDIĞIN AŞİKARE OLUYOR. SENİ RABBİNE KAVUŞTURDUĞU NA-MAZIN MİRACINDASIN demektir. Resulullah Sav.”namaz müminin miracıdır” buyurmuştur. Bu hali yaşayanların nübüveti mutlaka veya nübüvveti mukayyede teklifi ile yükümlendikleride din gününe maliklerindeki hakikat alemi bulunuşları namazlarındadır. Hz.Muhammed sav. selevatlarınla anar-ken onun ehli beyti(ali’ni)yani torunlarınıda andığımızda, dine malikliğimiz evladı resullerin nübüv-veti mutlakasıdır. NÜBÜVVETİ MUTLAKA, Hakayıkı kevniyye veya arziyyenin melekütiyetine (teshiki-ne)istinadlıdır, oda kevnin hakikatı insandır. Her şey insanla kaimdir insansız hiçbir olay meydana gelmez. Kevinden maksat insandır, her şey şu andada sana gelmekte sende sen olmaktadır. NÜ-BÜVVETİ MUKAYYEDE tamamıyle manevi ve soyut alem resuli, Muhammedi cenneti alem keyfiyeti malikiyetidir ama isanın dünyada kazanacağı vücudu iktisabisi ile cenneti alem resuli birlikteliğin mukayyedesidir ki mutlakıda içine alır. Sonsuzu içine alan bir alem ihatasıdır.
İYYAKENESTAİN: Sana istiğane(sığınma)kapsamlıdır. Elhamı şerifi namazda okurken Muhamme-di birlik ve kendini tayin kıblesinde sığınma yine ancak Hz.Muhammede olacak. KAİNATTA neden İS-TİFADE EDERSEN ET veya neye SIĞINIRSAN SIĞIN. Her şey MUHAMMEDİ İNSAN SIRRINDAN ZUHURA GELDİ-Ğİ için Hz.MUHAMMEDİ BİRLİKTEKİ İSTİĞRAK NAMAZINDAKİ bir REKATINDAKİ AZI KİFA-YETLİ İBADETİNİN. Artık SECCADEMİ NEREYE SEREYİM SORUSU HAL OLMUŞ. Ruhul mevcudat olan Hz. Muhammedsiz hiç bir yer yok, her taraf onu tariftedir. Hakikat ABD, hakikat RAB ile BİRLİKTE-DİR, ayrı gayrı gibi bir düşünce olamaz. SAD,Ümmeti külliyeyi muşahhasa,kıldığın namazda kendi-ni o İslami Muhammedi topluluk içinde seçilmişlerden biri olduğunu fark etmekliğindir. Buna külli de müşahhas olan tekil kişiliğinle bütüni olayları üzerinde temsil etmekliğindir. Kitap ve vakte dağ-veti kendi üzerinde okuduğun ayetlerde sezerek huzuru Rabbil alemin olan Hz.Muhammedle Allahı-mızın birliğinde kendi yer ve kıbleni tayinle edayı namaz ettiğindir. İşte hem namaz! LAM yine se-nin üzerinde Lamül kitap, Lamül risale, Lamül akıl gibi istidğdadi vücudiyetlerin üzerinde oluşu-mundur. İstidadğdınla risaletinle, Muhammedi HEM NAMAZI üstünde bulursun. Yeterki kıldığın na-maz kabuk namazı olmasın. YAPTIĞIN İŞİN NETİCESİNİ ÜZERİNDE BULASIN. Kılınan namazlarının hasılası sana bir vücut kazandıracakki onada vücudu muktesebe denir. Kıldığın namaz bu vücudun meleküti toprağını yapacaktır. NAMAZ ve ORUÇ ARAZ yani YAPTIĞIN ŞEYLERDİR. Bu arazı TANRIYA İLE-TEMEZSİN ARAZI KAZANDIĞIN VÜCUDU MUKTESEBENİ İLETECEKSİN. Sizleri”vemaerselnake illa rahmetel lil alemin”olan huzuru risaleti(zaten Allahın zuhurudur)ancak zevke tabi olmaksızın bir İSTİĞRAKİ namazınızda daveti icabeti, gönlü basanlar bilir. Size tahsis edilmiş olan inayetimizle vermiş oldu-ğumuz ibadetinize bizden karşılık size”istiganemizle yani biz size talip oluruz şekli Muhammedisi-dir”. ”el ağbüdü vel mağbut”kapsamlı sevgiliye talip oluş gibidir. İnşallah onun sevgilisi olurda oda bize talip olur.
İHDİNAS SIRATEL MUSTAKİYM: “Hayyalel felah”gibi“hem namaz”ın felahında olan kişiler, hu-zuru ilahide(Allahın zuhuru, Hz.Resulun huzurunda)Rabbini müşahede ederek, Cenabı Hak ile te-kellüm etmektedir. Bu namazın mukaddem bir rüknüdür ”iyyakenağbudü ve iyyakenestain”yani ancak sana kulluk eder sana sığınırım gibi konuşmaların hazzında kul rabbine hitap ettiğinde, Cenabı hak“EY KULUM BENDEN NE İSTERSİN”der gibi tavrı kıyamda iken, cevap. İHDİNAS SIRATİL MÜSTAKİYM “Yarabbi bizi sıratı müstakiyme bil fiil hidayet kıl”der. İşte burada TAVRI KIYAMDA yani RESULÜN KILDIĞI TEK REKATTE ve ZAMANA TABİ OLMADAN KILDIĞIN NAMAZDA olacak KEYFİYETLERDİR. DİNE MALİKLİĞİN NAMAZINDA OKUDUĞUN SELEVATI ŞERİFİN, NAMAZDA RESULLE KONUŞMAN ve onun EHLİ BEYTİ ile GÖRÜŞMENDİR. Ayrıca SALİH KULLARIN SENİNLE OLUŞU KIBLEYİ MANEVİY-YEYİ TAYİNDE RESULE İKTİDAN NAMAZINDIR. İnsanın KENDİSİNİ KENDİNE BELİRLEYEN NAMAZIMIZIN içindeki AYETİ OKURKEN olan HALİMİZ. Ve bu anlayışla Allahın huzurunda oluşunuz. Hz.Muhammedin alemlere rahmet oluşu yine seninledir. Işık beden olarak arza gelirken yeryüzü varlıkların kurucusu ve vazifelisisin. Kendi muhammedi rahmetliliğinide böylece anla.”ve hüve ala küllişeyin vekil”hükmünü malikiyeti ile bulması gerek. Tevekkül olmak bu ayetle hüküm-lenmektir. Misal bir çocuk kazanmayı malikliğinin yanında hiç kalır.
SIRATI MÜSTAKİYM: Şeraiti Muhammediyedir, zamanı geçmesi bu dünyadadır. Bunu Muham-mediyette bilenler insanı kamillerdir. Bu istikametli yürüyüşünüzdeki sırat Tavrı kıyamdaki nama-zımızın mukaddem(evvel)rüknü sizin ona irticada ayete geçmiş olan sözünüzün yani”ihdinas..” deyişiniz olduğudur. Sözle kalmayıp, bilfiil şu bedeni gözümüzün görmesi ve şifaen konuşmamız-daki sıratı fiilen idrak etmemiz hem namazımızla olacağı kıbleyi tayinde kendini ve Hz.Muhammedi birlikteliği idraktir. Buyrulan”Alemi mürselattan URUCUNU MÜRSEL MAKAMI EVVELİNE RESULİNİ TALEB EDEN ZATTIR. Bu zatı müşahhasayı cüz’iye alemi kevinde kendilerine ihsan olunana, enbiya, saddı-kıyn, şüheda vesalihin, ümmeti küliye müşahhaslarından birisinde nisbeti olan makama vusulini yağni nebi ise makamı nübüvvetin ve veli ise makamı vilayetin iğlasına vusulini taleb etmektir” Müstakim, doğru yoldur. Esas mana ise İNSANIN ARZA GELİRKEN ve ARZDAN GELDİĞİ YERE GERİ GİDERKEN GEÇTİĞİ KOZMİK IŞINLI YOLLAR ve DOĞA, MEKAN FEZA ZAMANLARI senin“SIRATI MÜSTAKİYM”in OLMUŞTUR. Çok şükürki gelirken yolda sapmalar olmamışki yer kürede gözükmüş-şen, buradan tekraren urucunu ve makamı evvelin olan soyuti alemi Muhammedi nübüvveti halini talep etmende MÜSTAKİYM ifadesi içinde KENDİ KAZANDIĞIN SOYUTİ VÜCUDUNDA OLACAKTIR. Bu anla-yışlı istikameti sıratı müstakiymde sahifeyi istiğdat vücudiyetlerinden kazanacağın makamlara ik-tisabınla talipliğin senin velilik ise makamı vilayeti tahsisin mevzuyu arzudur. Esasta Muhammedi birlikte olman“hem namaz”ında okuduğun sıratı müstakiym ayetinde, seni Muhammedi birlikte tuttuğu an o kıyamı tavrında makamı nebiliğe vusulunu hemdem kılar. İşte miracı hem namazın!
SIRATELLEZİYNE: Yine kula hitaben sual buyuruyor”Bütün yollar bana doğrudur. Bizden alemi halka giden her şeyin bağdel fena yolu yine bize gelir. Geçmişini measiden ictinab(korunarak) ge-çirenler için sui hateme yoktur”. İşte sana verilen bunca nimetlerin karşılığı duyduğu eziklik. Bu korku ve bu haz ve haşyet gelecekte seni kurtaracağına delildir. DÜNYADA TEFRİKALAR ÖTEKİ ALEME İNTİKAL ETMEZ ki SUÇUDA İNTİKAL ETSİN. Orada KAZANDIĞIN VÜCUDA HER HALDE HESAPTA SORULMAZ. Soruyu cevabı dünyada haşrı neşri ile verenlerin “sıratellezine”sinde, “enamte”si kendinin emniye-ti iledir.”Allah taala KULUNUN SIKINTI VAKTİNDE DÜŞMANINA FIRSAT VERMEZ”buyrulmuş. Müj-deye bakın bu fırsatı vermeyen ahirette bizi sıkıntıyamı sokar? Yine”ben onun masihesinden (geç-mişinden)ahz ettim. Mazhar olduğu esma ve sıfattan alemi vücutta ne kesb etti ise onunla gelir, onunla gider. Müşafeketen Rabbisi ile mükalleme(konuşan)eden musalliyi kelim”buyrulmuş. İlahi saltanatın insana bakışı insanın geçmişine nazar ettiğini söylüyor. Bu şu müjdeyi verir. ”insanın geçmişi ta Allah ve resulüne dayanır. Senin geçmişin nuru Muhammedi ziyayı vücut insanki hakkın tasarruf eli kainat kurucusudur”. İşte bu bakıştaki senin kimliğine gelecekte ne ceza tertib edilir diye nasıl düşüneyim. İzafi değerler izafiyette kalır. VARSA BİR HESAP KİTAP DÜNYADA HESABI GÖRÜLÜR ÖTEKİ ALEMDE böyle KABALIKLAR GÖZÜKMEZ İSTESEDE GİDEMEZ. Namazında Rabbinle konuşman bu anlayışlarla olursa cenneti alemi şimdiden üzeinde taşır ”Sıratelleziyne enamte aleyhim”diyerek.”Yarabbi Muhammediyet’ teki münacat ile beni şu sağdadi anlayışlı sırata hidayet etki sen onu nebiler, sadıklar, şüheda ve Salihlere in’am ve ihsan etmişsin”diyoloğu “Hem nama-zın”ın surette olmadığını anlamanla kalıp namazından hakikat hali sezişle”GAYRİLMAĞDUBİ ALEY HİM VELEDDALİN AMİN”diyerek yine“Yarabbi beni şu kavim ile haşretki onlardan herkes intifağ etsin”diye tarif buyrulur.
Görüldüğü üzre namazdaki konuşmalar içeriği dünya sisteminde oluyo “BENİ şu KAVİM ile HAŞ-RET” ifadesi haşrında dünyada oluşu. Bu seçilmiş kişilerle beni beraber etki onların ilminden her-kes istiğdadi vücudiyetleri nispetinde faidelensin. Bu münacatı kim demez AMİN, AMİN Ya resulul-lah Amin ya ehli beyti hak resulullah bu aminide mugin ol, emin olki yolun bu yoldur başkası varsa şayet DALLİNDEDİR. Her peygamber, topluluğuna açıkça”Ben sizden peygamberlik için ücret iste-miyorum. Ben delilim müşteriniz tanrıdır. Tanrı benim ilancılığımı ilk baştan verdi”diyen Mevlana’ dır. Bu kıyasla müşterimiz Tanrı olursa sizi başkalarına satarken bakınız değerine çünkü siz TANRI MALI OLDUNUZ GÜÇ YETERMİ BU DEĞERİ ALMAYA? Satılmaz bu değer ancak alınır. Yine miraci na-mazında“KULHÜVALLAHİ AHAD”ayetini oku(deki o Allah birdir) şekli ifadende kendini kontrol et. Namazda hakkın huzurundasın DEKİ demekle kime sesleniyorsun? Miraci namazdasın nasıl olurda Allaha DEKİ diye hitap edersin. Ve kendini bu anlayışla ayeti kendine mal etmiyorsun sanki Allaha dedirttiriyorsun. DİYORUMKİ deseydin kendine ait bir söz ve anlamı Allaha ait olurdu bu böyle ol-makla beraber birde çok önemli bir husus var. Bu DEKİ hitabı Hz.Muhammede geldiğine göre dü-şün o bizlere“DEKİ O ALLAH BİRDİR”diyebilir. Ve onun dediği Kur’anda ayet olur(kutsiyeti ile). Bir husus daha varki buda seninle yani miracı namazda yükseltini görmüş miracı resuliyete ermişsen. Bu kere DEKİ diye seslenebilirsin. Seninle birlikte sana secde eden üzerindeki sonsuz sperm insan-cıklara o zaman kendini düşün Kimde kimsin? Hakla haklaşmış, miraci ihlası namaz ancak böyle olur kendini tanı!
SELAM, yay kuramı merdiven denen hücre kromozon yapı spirali yükselişleridir. Feza bile bu yaya kuramı merdiven yükselişlerin kurgusunda olduğu ilimle meydana çıktı. Düz bir sema kavramı or-tadan kalkmıştır.
NAMAZDA SECDE 2 YERDEDİR. 1-Kıyamın hazzına erenlerin, hareket ve o andaki idrak ve tahrikle-rinden hasıl olan Allahla Muhammedi ubudiyet ve rububiyyet zevkindeki yaşantıyı hal birlikteliğidir Bu anlayışla mekan ve zaman ortadan kalkmış. Bu hali yaşayan Resulullah 1 rekat namaz kılıp se-lam vermiştir.
2-SECDEYİ KUĞUT: Yaşayanların miracı zevki içinde bulunana zevati kiramın(büyük zatlar)vakar ve sukunetinde, kendinden kendine olan zuhur ve huzurudur. Bu namazın ilk tekbirine “tekbiretül tahrine”ye, Mescidül haramda denilir. Secdeye eğilirkenki tekbire tekbiretül aksa anlamlı mekan ve zamanın üzerinde yaşantıyı hal olarak bulunmasıdır. Bu huzurda kılınan namaza “ESSELATU MİRAÇ” denir. Mescidi aksaya“beytilmukaddes”de denir. MESCİD VÜCUDUN olduğuna göre İNSANDA olan MU-KADDES MESCİD KENDİSİ ile SECDE EDİLEN 7 AZA TOPLULUĞUDUR. Beytül mağmur kap gibi mescittir. Buna arşullahda denir. Allahın arşı mescidi insanın kalbidir. İnsan miracı kendi üzerinde bulmalıdır ayetteki SUBBUHİYAT deryasındaki secdenle“subhanerabbiyel ala ve subhanerabbiyel azim deyiş-lerinde bu yaşantı miracı olay secdenle olsun. İşte bu subhan-i namazında mescidi haram ve mes-cidi aksa bulunuşun kalbine gelenlerdir. LETAİFLERİNLE KENDİNİ bu HALETİ YAŞANTINDAKİ BİN-DİĞİN İŞTİYAKİ ZEVKİNLE OLKİ GÖKLERİ AYAĞINA GETİRESİN. İsra 1.“subhaniye”sindeki KENDİ-NİZİN İKTİDARI NİSBETİNDE TESBİHİ ZİKRİ HAMDİ LETAİFİNDE MESCİDİ AKSANIN ETRAFINI(havlini) MÜ-BAREKLEYEREK YAKİNE İLKA EDECEK BAZI SUBHANİ AYETLERLE MİRACI İNSANA BELİRLER. Bu durumda MESCİD ve MESCİDİ AKSA FİZİK BEDENDE LETAİFLERİ ile OLUŞUR. İşte bu ANLAYIŞ, ZEVKİ SEZİŞE GİREN ZAT Hz.Muhammedi GÖRÜR, ONUNLA İŞİTİR. Onun için LEYLEN, GECE URUCİ YÜKSELİŞ. KUR’am tarifinde MESCİDİ AKSA ve MESCİDİ HARAM ifadesi BULURKİ YAKİNİ olan KİŞİLER bunları KENDİ VÜCUDUNDA bulur. Letaifi kalp ve letaifi ruh bölgeleridir. İnsanda tasarruf eden letaifi bedenin yanı sıra, görmesi işit-mesi olan ve gerekse diğer azayı uzviyetler olsun.
Esasta kendinden zuhur anlayışı yükseltisi kendisi oluşudur”veiz aheze” ile. Yani MUHAMMEDİ MİRAÇLA BEDENİ LETAİFLERİNLE MİRACİ, yolun TA ZATÜLBAHTE ULAŞMASINDAKİ MİRACİ GÜNLERE BEDENİ LETAFETİNLE BAK ve GECELERİ BAKİ SALATI TEVECCÜHÜN yani HAKİKAT NAMAZKİ buna LİSANI İLAHİDE NÜBÜVVETİ MUTLAKA denir. BÜTÜNİ İNSANLIĞIN yani NÜFUSU KÜLLİYENİN (AYIN-insanların ruhi alemdeki topluluğu))MİRACI MUHAMMEDİYEYE TEVECÜHÜNDE NÜBÜVVETİ MUTLAKAYA ERMİŞ olasın. İşte bu yöneliş TEVECCÜHÜNDE MESCİDİ VASFIN SENİ MESCİDÜL AKSADAN, MESCÜDÜL HARAMA NÜZÜL ETTİRMEKTEKİ HA-LİN LETAİFLERİNLE OLACAĞIDIR. Sizde bu oluşum bir ayeti olay olduğundan”linuriyehu”bu kur’ ani kelimeden istifade gelecekte bir ayetin sende belirlenmesine seninle Hz.resul muntazırlardır.”ve sahhareleküm mafissemavati vel arz”ayeti ile olursan bu letifi bedenlerdeki duyuşlara sema olan bedeninde yazmaya sema olan lisandır. Letaiflerinle kendini bu haleti yaşantındaki bindiğin iştiya ki zevkinle olki, gökleri ayağına getiresin. İsra ayeti subhaniyesindeki, kendinizin iktidarı nisbeti tesbihi zikri Hamdi letaifinde Mescidi aksanın etrafını(havlini)mübarekleyerek yakine ilka edecek bazı subhani ayetlerle miracı insana belirler.
SECDEde irtibatın vardır(ibadullahi salihin)secdenin imkiyat ve itaat anlamları senin tabi oldu-ğun halleride belirler. Din gününe malikliğinle biz insanları müktedalihleri(tabi olduğu sağdatla) huzura dağvet ederiz anlamlıdır. Namazda secde 2 yerdedir.1-AYAKTA KIYAM SECDESİ; Hazzına erenlerin hareket ve o andaki idrak ve tahrikinden hasıl olan Allahla Muhammedi ubudiyet ve rubu-biyet zevkindeki yaşantıyı hal birlikteliğidir. Bu anlayışta makam ve zaman ortadan kalkmıştır. Bu hali yaşayanzatlar vardır. Secdenin bir anlamıda dönmektir yani Allah ve resulüne dönük bir halin-dir. Namazında Salih kullarada Resulullahtır. 1 rekat namaz kılıp selam vermiştir. 2-KUĞUT SECDESİ Yaşayanların miracı zevki içinde bulunan zevatı kiramın vakar ve sukunetinde olan kendinden ken-dine olan zuhur ve huzurudur. Bu namazın ilk tekbiri “TEKBİRETÜL TAHRİME’ye MESCİDÜL HARAM’ da denilir. Secdeye eğilirkenki tekbirede“TEKBİRETÜL AKSA”anlamlı mekan ve zamanın üzerinde yaşantıyı hal olarak
Derleyen. Sevim Bulut Bayer