16 Ekim 2009 Cuma

KUR'AN ve MECİD

KUR’AN:”İnna nahnünezzelna alelKur’ane tenzihen”biz size Kur’anı siz olarak indirdik. Kur’ anı kerimin anlamını sadece Arapça karşılığı Türkçesi ile bilmek Kur’anı biliyorum manası ifade etmez. Esasta Kur’an Allahçadır. Allahçaya misal insandır, insanda konuşan Kur’andır. Ve LEDÜNİ, CİFİRİ, MATEMATİK, SEMANTİK anlamlarda olmakla ancak mana verebilmeye hak kazanabilirsiniz. Oda yine Hakkın takdirindeki Hak tarafından temizlenmiş kişilere vabestedir, ancak onlar Kur’ana el sürebilir. ”La yemessehu illel mutahharun”anlamı Hakkın temizlediği kişileri bildirir. İşte bu temiz kişiler İNNA ’daki insanı bulabilirler. Dar anlayışlar”cunub olanlar el süremez”der. Tabiî ki abdestimizi almak mecburiyetindeyiz. Kurani sadadi anlayış ve ilmi tevil ancak Hakkın temizlediği“mutahhirukum tathira” ayeti ile müjdelenmiş hakkın temizlediği kişilerin Kur’ ana vereceği manalardır. Kur’anı kerim envarı risalettir kime verilmiş ise ancak o kuranı söyler ve halka esasını öğretir, sahiplik ne hikmetse her asırda bu kişilere verilmiştir.
Fatır 32.”Biz Kur’anı seçtiğimiz insana miras kıldık”Kur’an anlayışın senle Kuran olsun. Kur’an Al-lahın kitabı ise sana ait değil demektir. “BENLE KUR’AN”dersen sahipliğin seninle olur ve bu anlayışı vücudunda bulur kendini konuşan Kur’an olarak Hakka mal edersin. Ey Allahtan gelen Allaha bu habli metin dönülü iplikçik vasfınla şu andada anlamış olursun. Allah böyle imali şekli fizik yapı şekli ile ko-nuşur. Yeterki kelamullah olan kendini ve içindeki tevhidi birlik mananı tanı. Ey batından zahire gelen manayı kur’an insan. Yine”BATINDA KALIRSA ONU TENZİL denir”buyuruyor. Ümmete dağvet gibi tenzildedir. Henüz İLMİ LEDÜNİ ANLAMLI KUR’AN SİZLERE MANACA NUZUL ETMEMİŞ OLUP TENZİLDE KALDIĞIDIR. ARAR ARZU EDER ÇALIŞIRSAN KUR’AN TENZİLDEN NUZUL EDİP SENİN KALBİNE GELECEK-TİR. İşte bu OLAYLI TEVHİDİ GELİŞTEKİ KURANI ANLAMANDA yine esasta MANAYI KURANDIR. TEF-SİR veya BEYAN, hele MEAL ANLAM hiç değildir. Yani O ALICILIKTA DEĞİLSEN KUR’ANIN MANASI TENZİLDEDİR, SANA İNMEMİŞTİR. ÇEKİÇİLİĞİNDEKİ CAZİBEN NASİBİNDİR UNUTMA! Yine “Kur ’an, tenzilden ne zamanki inerek zahire çıkar o zaman ona ittibağ vacip olur”buyrulur. Yani TENZİLDE Kİ SOYUT MANAYI ALARAK SOMUTİ MELEKAT MANA ANLAYIŞINA ÇIKARIP İLMİN TEĞVİL şekli ile ANLAR ve ANLATILIRSANIZ, O ZAMAN ONA TABİĞ OLMAN VACİPTİR. Bunun için 2 yol vardır. Bu UYGULAMALARI FARK ve TEMYİZ EDERSENİZ ancak MANAYI KUR’AN SİZİNLE OLACAKTIR. Olaya İŞTİRAKÇİSİNİZ, DIŞARIDA OLMAYAN İNSAN HER YERDE ve OLAYDA VARDIR. Kendince ayetini yorumla, aksi halde“FETTEBİ’İ KUR’ANE”ayetine KENDİN TABİ OLMAMIŞ, BAŞKASININ YORUMUNA UYMUŞ OLURSUN. Kısaca Kur’ana tabi ve onu kararlarsa-nız lisana, söze gelmeyecek mananın kalbine aksiyle ayeti kerimeyi tenzil etmiş ve size düşen anlam-larını almış olursunuz vacibiyetini emretmektedir. Bu olaylarda melekat güçlerin iş başında olmasıdır.
”Külli oluşumlar melekat güçlerin elindedir”anlamlı kalbe gelen kur’ani ahkâmda bu melekat yapı olan senin şimdilik bilmediğin ruhi vücudunun şu anatomi bedendeki tasarrufu ile olaylara vakıf ol-mandır. Bu MELEKAT GÜÇ veya MELEK BEDEN senin ESİRİ ALEM RUHİ VÜCUDUNDUR. KUR’ANI TENZİL EDİP HAKİKAT MANAYI ANLAMANIN KENDİ MELEKAT GÜCÜNLE OLDUĞUNU BİLMENDİR. ”biyedihi meleküti külli şeyin”ayet ışığında melaktel olanı tanı. Kısaca”BATINDAN ZAHİRE GELEN ŞEY’E KUR’AN DENİLİR”. Şu dünyamız bile batından zahire çıkmıştır. Şöyleki soyut bir dünya olarak sabitat alemin de VAR OLAN BU DÜNYA ve MÜCTEMİLATI KEVNİ SİSTEMİMİZDE SOMUTLAŞMIŞ ve ZAHİRE ÇIKMIŞTIR, bu olayda kur’anidir. Batından zahire gelen dünya ise bu olaya okumaklığınla kur’ani olayı okumuş olursun. Burada Asl olan yine insandır, insanda batından zahire çıkmıştır. Baba batınından anneye, anne batınından dünyaya geldik ve zahir olduk. Bu anlamda SENDE KUR’ANSIN vede üstelik KONUŞAN KUR’ANSIN. ACEB SENİ KİMLER OKUR? KENDİNE DÖNÜP KENDİ KUR’ANİYETİNİ OKUDUNMUKİ, BU YAZILARLASIN? OKU bu İNSANI, OKU bu BATINDA olan ve ZAHİRE ÇIKMIŞ olan FİKRİYATI MEKTUBU. İnsanda konuşan kur’ an olduğuna göre ilahi varidat kur’an olarak insana gelmekte ve insan kur’ana mevki olmakta. İnsanın varacağı yer kur’anın sahibidir. Sahipliğinle kendi kur’aniyetini bul! Subhutiyetinle oku. Beşeri vücudumuz cismen, kitap yani Kur’an demek. Okunması gerekir, kitap yani vücudu muktesebeyi maneviya-tımızla müsavi olur. Hz.MUHAMMEDİN VÜCUDU BEŞERİYETİ KUR’AN ile MÜSAVİ OLDUĞU gibi. Kur’an Hz.MU-HAMMET DEMEKTİR. Batında kalırsa o tenzildedir.
KÜN emriyeti ile batın alemde var olan ruhi vücutların kurguladıkları ziyayı vücut insanlar topluca KÜN ve FEYEKÜN dengesince hepsi birden o cenneti soyut mana aleminde var idi oradan henüz dünyaya sırası gelipte gelmemişler tenzildedir. Peyder pey sırası geldikçe yer küreye geleceklerdir(henüz dünayaya çocuk geldiğine göre). Çünkü inmeye hazır ve tenzildedirler. O halde kur’anı elfaz manayı hakikat batın manada ara bulki bu izafiyetten kurtulasın.”NE ZAMANKİ ZAHİRE ÇIKAR O ZAMAN ONA İTTİBAĞ VACİP OLUR” buyrulmuş. Kur’ani “ikra”sözü ilk emir oku farziyyetidir. İKRA emrini zahire çıkarıp bu çıkardığıma her an ittiba yani tabi olmaklığımdır. Şöyleki Kur’ani ayetler batında idi onların zahire çıkmaları ile ilk emir gibi okumaklığındır. Çünkü onlarda zahirde olmadıkları için zahire çıkışları ilkiy-yetleridir. Hele şu insan denen muazzama hakka halife insanın batından zahire çıkışı kur’an ve dahi konuşan kur’an olunca bu olayın devamı olan yani zahire çıkmış olan insanın dönüşümü olan tekrarın batına dönüş vücudiyet ve şekli yenliğine bilmemki ne dersiniz? Kur’an 7 harf üzerine nazil olduğuna göre bilfiil insan Kur’an’ı üzerinde görecektir. İnsan alemi ervahtan arza gelene kadar 7 yerde mekan tutmuştur. Bu mekânlarıda 7 harf mekan olarak üzerimizde görebiliriz. Bu mevaiki nucumun başka izahıdır. Kur’anda ZE’nin harf değeri 7’dir, nufusu cüziyedir, buda 7 mertebedir. KUR’ANI ile KUR’ANI NATIK olan İNSANIN BİRLİKTELİĞİNİ YAŞADIĞINIZ ZAMAN SİZDE VAHYİN SELİNDEKİ KUR’ANİ YAZI gibi YAZILARA TABİ OLMUŞ OLURSUNUZ ki ayetin hükmü sizinle olsun. Yoksa kur’anı hafızlamak bu anlamı taşımaz asıl olan OLAYLARI ÜZERİMİZDE BULMANIZ ve KONUŞAN KUR’AN OLMANIZLA YAZMANIZ TABİİYETİ BELİRLER.
Kainatta ne varsa insana yönelik ve insan tabi olmaktadır. İşte tabiyeti bu anlam ve gözle seyret ve deki ”Madem her şey bana tabi o zaman ben kimim?” Sorusuna cevap ver. Cevabında şöyle olsun filmi ters oynat bu sefer sana gelenler senden gerisin geri çıkmaktadır. Bir DAĞILIM ENTRAPİSİ ile her şeyin tekraren yerli yerinde olduğunu görürsün. Patlıcanı tarlada, elma dalında…güneş yerinde ve yine sana koşmak sevdası ile bekleyiş içinde görürsün. Kainatta ne varsa insandan kurgulandığını anlar. Allahımızın bizlere bahş ettiği ikramı büyülüğü anlamış ve taabiyeti görmüş olursun. Ve filmin sonu dersinki İNSAN KÂİNATLA ALAKALI değil ALAKADARDIR yani KURGULAYANDIR. TABİLİĞİNİZ NİSPETİNDE İNSANIN KALBİ KUR’ANA MEVKİ olur KUR’AN ORADA YER TUTAR. Biz kur’anı kerimimizin hakikat beyanı olan kendimize bakıp kendimizi tanımamız dünya varlığımızın dünyaya bedel olduğu anlayışı içindeyiz Kur’anın meali böyleymiş diyemeyiz. Onda ledüni manaları arayıp bulmak bizlere düşer.
Kur’an en az 4 ilim ile gelmiştir. Bir harfinin manasına erişmek nerdeyse mümkün değildir. Sağdadi ilimle 1-Zahiri, 2-Batıni, 3-Haddi, 4- Matlağu anlamları ile ancak mana verileceği bizlere olan tembihtir. Kur’an 4 İLİMLE NAZİL OLMUŞTUR. 1-İlmi zahir, 2-İlmi marifet, 3-İlmi hakikat, 4-İlmi tarikat. Tarikatın bir anlamı tarik yol ise bu yol senin ta ilahi alemden dünyaya beden değiştire değiş-tire, yeni yeni alan mekanlar kurgulayarak iskan edildiğin yerlerden kurucu ve yaratıcı vasfınla geç-tiğin yollar meğerse senmişin her şey seninledir. Tarik, tarikat yol ve geçtiğimiz yolların kurucusu insandan ise yolda tarikte esasta benliğimdir. Yol ve Tarık aramadığım ilmi hakikate erenlerin kehefliğidir. İlmi tarikat, aracısız olarak bulduğu hidayet kavramını belirlediğidir. Misal;Yolu toprak olarak düşünsek semavi yolda en azından atmosfer tabakasıdır ve buna atmosfere hava maddesi derizde yolumuz olduğunu fark edemeyiz.Şimdi fasulyeyi biz kurduğumuza göre hava ve toprağıda biz kur-muşuzdur Bu takdirde SEMAVİ YOLARIDA BENLİĞİMİZİN ŞU’UNATI ZATLIĞI ve ŞUUNATI İLMİYESİ ile ŞU’ UNATI HAYAT VERDİĞİMİZ YOLLAR BİZDENLİKTİR. Düşüncede soyut mana maddedir düşünceninde mana vucud vardır düşünce beynin mahsuli olmayıp beyne ta ilahi alemden gelen yine senliğindir. Bu tak-dirde Allahımızın takdirindeki yaratıcı vasıf insandır. Ayetteki sema ve dünya seninle olduğu ile şimdi dünyadasın dünyada ne varsa sana gelmekte ilahinnaslığına tabi olduğu aşikardır
Kur’anı kerimimiz en az 4 İLİM ile GELMİŞTİR 1- İlmi şeriat, 2- ilmi tarikat, 3- ilmi marifet, 4-İlmi hakikat değerleride vardır. Üstün düşünce ve sahifeyi istiğdatları nispetinde insan olarak bu ilimleride tatmak gerekli. Bu ilimler tek başına olmaz. Bir mübelliğin yani irşatcı öğreticinin tebliğine riayetle, kur’ani ilmi hakikate ermeklikte vardır deriz. Esasta sonsuz ilimlere açık olan insan, öğrenip öğretece-ği yerde ilme karşı kânat etmesi doğru değildir her an“yarabbi benim ilmimi arttır”diye dua ve fiğli hareketlerde bulunması yine kurani hükümdür. Yine”Mağnadan her ne tarik ile olursa olsun biz onu okudukmu izhar ettikmi o Kur’ana ittibağ etmeklik farzdır. İster subhiyet ile ister kuddisiyet ile herhangi tarik ile gelirse gelsin. Zira biz anı anın kalbinden izhar ettik zahire meydana getirdik. “BATINDAN ZAHİRE GELEN ŞEYE KUR’AN denir” buyrulmuş. KENDİNE BAK NEREDEN GELDİN ve ZAHİRE ÇIKTIN. ALLAH RESULİ ADEMİ BİRLİĞİNDEN GELDİN, ORAYA GİDECEKSİN. Düşün MESAFE OLARAK BOYUTİ DEĞİŞKENLİKLERİNİ, NEREDEN GELİP ZAHİRE ÇIKTIN. Kavrayamazsın..ohalde sen Allahın fiğli kelamısın Allahın lisanı senin vücudu görünüşündür. Hz.Muhammedin en büyük mucizesi ilmi kur’andır. Bu ilmi ÜZERİNDE BULAN EN BÜYÜK MUCİZESİ KENDİ VÜCUDU ve İKTİSABİ HALİ YAŞAYAN ZATLARA AİT OLUR. DÜNYA VÜCUDU NÜBÜVVETİNLE İLMİHALİN”minledünhü”VASFIMLA MUCİZEYİ İCADI kazancın olan AHİRET VÜCUDUNU YAPMAN İLAHİ VASIF MUCİZENDİR. ÖRTÜLÜ MÜDDESRİ”KONUŞAN KUR’AN VASFINLA”ne varsa KAİNATTA KENDİ MUCİZATINLA KURDUĞUN DÜNYA ve UKBAYI dış anlamlar BİR KİŞİNİN KALBİNDEN GEÇENİ BİLDİNMİ MUCİZEDİR” buyurdular. Kalbimden geçeni bildiler”diye avunursun kendinden habersizliğinle. Minledünhü ilmi bu ilim cenabı hakkın bildiği ilim olup bu ilme yaklaşanların üzerinde bulduğu ilmi Allahımızın yazmış olduğu bir kitap yoktur. Kur’anı kerim resuli kavilleşmedir başımızın tacıdır. Allahımıızn eline kalemi almış sayfalara yazmış kitabı yoktur.
KUR’ANI MECİD: Kur’anı üzerinde bularak, kur’andan sesleniş“Vallahu min veraihime muhit bel hüve kur’anın mecidinfiy levhi mahfuz”. İnsan kainatı içine almış kainata muhid olmuş sonsuzluğa muhit olarak öyle bir hüviyet ki Allaha canlı hüviyet oluşu ve kur’anın mecidin fi levhi mahfuz oluşu. Kur’anın levhi mehfuzu insandır. Burada levhi mahfuzki levh bir sahife ise bu sahifede saklı olan mahfuz olan saklanan kimdir? Diye düşünürken insan bir kur’andır, insan bir suhuftur(sahife). İnsan kur’ anı natıktır, konuşan kur’andır. Kur’anın levhi mahfuzu insandır. Burada“mecid”kelimesi için buyrukta “Anın semasında kur’anı mecidden ibaret bulunan şemse tevdi olunur”mecidi izahı gerektiriyor. Ayrıca sema’i dünyadaki“vechi arz demektirki vessemai rızkaküm ayeti celilki buna işarettir” buyrulur. Bu semamızki bütüni rızıklarımız semadan olduğudur. “Buda zaman ve mekân itibarıyle zatil buruçtur” buyrulur. Zata mahsus burci değerlerdir. Daha önce yazdığımız“resulün dördüncü kat semasında bulunduğum boyut vücudumla”. Anlıyoruzki kur’ani mecid kelimesini izaha getireceğiz. Kur’anın levhi mahfuzu insan olduğuna göre bu gizemin“bel hüve kur’anın mecidin fiylevhi mahfuz”ayetindeki mecid şu anlamladır. “Cenabı hakkı bilmek için, levhi mahfuz olan insanı kamilin istiğdadında fikrinde tekar-rür eden şey Kur’anı meciddir. Elbette alem onun levhinde mahfuzdur”buyrulur. Bu gizemli mecğule izahları anlamak kendinden sonra bu ilimle şereflenmiş teshiki hazarat kişilerin bilebileceği hususlardır. Bütüni gaye nedir bu insan? Derken kendini bilen hakkı bilir düşüncesi ile cemali hakkı bilmek için çareki kendimizin levhi mahfuzluğumladır. “insanı kâmilin istiğdadında ve fikrinde belirlenen şey ki Kur’anı mecidliğidir”. MECİD; ŞEREFLİ GAİB GİZLENEN BİR ZATTIR. KUR’ANI KERİM ancak bu ZATLARLA HAKİKAT İLMİNİ BELİRLER MECİ ise GELEN GELİŞ anlamını taşır. TESHİKİ HAZERAT ZATLAR İLAHİ ALEMDEN TAH-SİSLİ olarak GELEN KİŞİLERDİR. BU ZATLARA GELEN ise KİMSENİN BİLMEDİĞİ AHKAMI KUR’ANI KENDİ ÜZERLERİNDE TAŞIMALARI ile GELENLERDİR. Onun için İLAHİ ALEMDEN GELİRKEN SEMAVİ SİSTEMDE GÜNEŞİ KENDİLERİNE DÜŞENLE KURDUKLARI ve GÜNEŞDE ZİYAYI VÜCUD OLARAK BULUNUŞLARI ile DÜNYAYA AİT olanı HER OLAYA KURGULADIKLARIDIR. BU ZATLARIN İLAHİ ALEME DÖNÜŞLERİNDE yine SEMAVİ SİSTEM 4. KATTAKİ MUHAMMEDİ GÜNEŞE TEVDİ EDİLİŞLERİ KENDİLERİ İLEDİR. ZAHİRİ GÜNEŞE GELDİK, BATINİ GÜNEŞE DÖNECEĞİZ demektir. İşte bu BATINİ GÜNEŞE DÖNDÜĞÜMÜZDE, BAŞKA BİR BEDENDE OLMAMIZ GEREĞİ VARDIR. Bu Muhammedi zata
mahsus güneşde vücudu muktesebemizi kurduğumuzdur.
Derleyen; Sevim Bayer(Hüsameddin H.zlerinden alıntı bir konu)

ARZDA NEBAT ve NEŞİR OLAYI

ARZDA NEBAT-NEŞİR:
İnsanda 7 nefis var derler nedense! Buyrulan”hakayıkı beşeriyenin neşir halinde cemiğ aleme nuzuli”idi. Burada beşeri vücudun neşri mevzu idi. Nuh 16-17. ”vallahu enbete küm minelardı nebaten sümme yüeydikum fiyha ve yuhricüküm ihraca”. Buyrulur”Cenabı Hak arzdan size nebatı çıkarır. ARZDAN İHRAÇ YOLU ile ÇIKAN ve bu VASITA ile VÜCUDA GELEN EŞYAYA “nebat” ismi VERİLİR. Nebat ismi cemidir arza sizi iade eder otlar yine biter. Sizin vücudunuzu gıda(tağdi)yolu ile yine o otlardan huruç etmiş olur. Huruç; Çıkma dışarı çıkma anlamı ile nebat ile sizi arzdan ihraç eder. Bütün alemlere neşir edilmiştik ya”demekliktir. “Nebat ise sizi yani neşir ile eczayı münteşirenizi sedne ve bedne halindeki ışın beden hal eczayı münteşiridir ihraç eder”buyrulur.
Anlamış oldukki, fizik bedenimizin kurgusu ile kurguladığı değerler yine kimsenin bilmediği doğa ile insan arasında kurgu olayı izahtadır. Şöyleki insan ilahi alemden dünyaya gelirken doğa ile olan sevişmesi ARZI DOĞAYI KENDİNE MEKAN ve bu MEKANDAN ÇIKMANIN icabı, GÜNEŞTEN IŞIN BEDEN ZİYAYI VÜCUD ENERJİ BEDENİN ECZALARI ATOMİK DEĞERLERİ, ECZALARI NEŞİR HALİNDE ARZA IŞIN BEDEN OLARAK GİRİYOR. İşte bu ZİYAYI BEDEN ARZA NEŞİR OLDUMU NEBATI ÇIKARIYOR. MELEKATIN KURGUSU bu günün İLMİNDE”FOTO SENTEZ”dir. Yani FATON IŞIN ise bu IŞININ İMALİ OTU MEYDANA, KLOROFİL DENGESİ ile ZUHURA GETİRİYOR derler. BİLEMEDİKLERİ ise KENDİLERİDİR. GÜNEŞTEN ÇIKAN IŞINLAR İNSANIN ECZAYI BEDENİ olan ŞU’UNATI ZATI BENLİĞİDİR. KURGU IŞIN BEDEN İNSANLADIR. Yani ARZDAN İHRAÇ YOLU ile ARZI BİR NEVİ TERK EDEN, ARZDA SATHA ÇIKAN EŞYAYA”nebat” İSMİ VERİLMİŞ oluyor. Bilmiyor ki NEBAT SENDENLİKTİR SANA GELDİMİ FİZİK BEDEN OLUR.
O halde arzdan çıkan fiziğin belirsizliğinde O BOYUTTA NEBAT GİBİ HALİ yine İNSANDIR. İNSANIN ÖLÜMÜ ile TEKRAREN ARZA GİRİŞİ, BİR NEVİ BU BEDENİN ARZA İADESİ gibi HALİ ile OTLAR yine ÇIKAR. FİZİK BEDEN DÖNÜŞÜME UĞRAR. BUu bedenin ENKAZ HALİNE GELİŞLİ ile UNSURLAR OTU yine ZUHUR ETTİRİR. OTLAR yine SENDENLİKTİR. ARZA TOPRAĞA BİR HAKİKAT BAKIŞI ile BAKSAN CESETLERDEN KURULMUŞTUR. Ceset dendimi ölmüş varlıklar demektir. Hayvanat, nebatat ve insan öldümü ceset olur. Arzdaki hayvanat ve otlar öldümü cesede dönüşür toprak olur. Mikro varlıkları bir düşün hepsi organiktir ölümlüdür ceset haline geldiği halde toprak gibi görünüm alır. Bir avuç toprağı eline alsan sonsuz sayıda cesetleri taşır. Toprak görünümü verir halbuki ecsadır, cesettir kurgu böyledir. Kemik bile sonunda toprak olur. Sizin vucudunuz gıda yolu ile otlardan huruç etmiş olur. Yediğimiz içtiğimiz yine fizik bedeni teşkil etmişlerdir. Nebat ile sizi arzdan çıkarmış oluruz gizemi her şey insanladır insandır. İnsandaki ot ise o boyutta kalmış insan demektir.
DOĞAYA IŞIN BEDEN olarak NEŞİR olmamız ECZAYI MÜNTEŞİREMİZ yani ZİYAYI BEDENİMİZ ARZA geldimi ARZDAKİ BENLİĞİ olan EŞYAYI KURMASI ile YOLUNA DEVAMLA. Bu EŞYADAN CİSMANİ BEDENİNİ KURMASI ile DÜNYA HAYATINI ÖMRÜ NİSPETİNDE yani KURDUĞU VÜCUDUNUN TAHAMMÜLÜ BİTTİMİ bu beden ÖLÜR. TOPRAĞA İADE EDİLİR. BU BEDENDE İADE OLMAYAN TARAFIMIZDA VARDIR. ESRARI GİZEMİ içinde derler ki ”TOPRAKTAN HASIL, TOPRAĞA VASIL olan CİSMANİ UNSURİ BEDENDİR. Bu beden TOPRAKTAN HASIL OLMAMIŞTIR TOPRAĞA NEŞİR EDİLMİŞ TOPRAĞI MEKAN OLARAK KURGULAMIŞTIR. İşte bu NEŞRİYAT ki ŞU’UNATI ZAT IŞIN BEDENİ ZİYAYI KEYFİYETİ, bu UNSURİ BEDEN içinde, GİZEMLİ MECĞULE içinde SAKLI BULUNUŞU ile ÖLMEDEN EVVEL BUGÜNKÜ İLMİN ve KİMSENİN BİLMEDİĞİ GÖRÜNMEZ BİR İLAHİ ALEME GİDECEK VÜCUDU MUKTESEBE-SİNİDE NEŞİR HALİNDE KURDUĞUDUR. Bu İKTİSABİ VÜCUDU ile ÖLÜMDEN SONRA YOLUNA DEVAMLA GÜNEŞE KADAR KENDİNİ IŞINLAR GÜNEŞTE IŞIN BEDEN OLARAK BULUNUR. GÜNEŞTE TEKRAR BİR BEDEN YAPAR ki buna kur’ani ayet bildirisİ MESAK VUCUDUDUR. İşte bu VUCUTLA İLAHİ ALEME GİDER HAKKA KAVUŞUR. Bu alemleri cismen tavaf eden benliğimizi bilen yoktur.
Şaşılacak bir olayki kur’anı Nuh suresi ayatı böyle izaha gelmiştir. Güya alim geçinen insanlar kur’ ani bu mecuğle gizemi bilemediklerinden kur’an din kitabıdır derler ve Hazreti resuli ümmü(cahil) okuması yazması yok nihayet akıllı bir insan olarak kendilerince düşünürler bilmezlerki kendileri echeldir, cahilinde cahilidir. Çünkü kendi vücudi yapılarının nedeni bilemezler. Biz yukarıki kur’ani ayet ile anlamış vede bilmiş oluyoruz ki BÜTÜNİ ALEMLERİ CİSMEN DOLAŞIP HER ALAN MEKANA GÖRE BİR VÜCUT KAZANARAK BENLİĞİMİZİ, “BİRDE BİR ”olan BENLİĞİMİZİ öğrenmekle üstün anlam vücuden bizim oldu. Şöyleki Bir zaman sperm boyut insandın, anneye geldin. Orada cismani vücudunu karanlıklar biçinde teşekkül ettirdin. Bundan haberin oldu mu? Olmadı ama o mekanda kendin vücudunu kurdun. Hakkın izni vucudu olarak. İşte ilmi kur’an budur. Daha yüksek bir anlamki kur ’anı natık insandır oku kendiniki kur’anı çözmüş olasın. Yani konuşmayan samit kur ’anı sağdadi ilimle anlaki kendini anlamış olasın. Bu yazdıklarımla insan ne imiş arz ne imiş? Bilmiş oldun mu arzı, tabiat doğa der geçersiniz.
Derleyen ; S.Bayer
ALıntı; Seyyid Ahmed Hüsameddin Şan Hz.leri