23 Mayıs 2010 Pazar

ALEMİ SUBUT-ALEMİ VÜCUTDA AHADİYET ve VAHİDİYET

ALEMİ SUBUT-ALEMİ VUCUDDA(Murakebetül subut fil vücut) AHADİYET ve VAHİDİYET: Buyrulan”Meratibi ahadiyet, vahihidiyete teaküs etti esma ve sıfat ile muttasıl oldu ” AHADİYET, ALLAHIN ZAT MAKAMINA EN YAKIN MERTEBEDİR. Burada BEŞERİ-YET GÖZÜKMEZ SIRF ALLAH’lık TEKİLLİĞİDİR. VAHİDİYET ”BİR”ANLAMINDA OLSADA, esasta AHADİYET ve VAHİDİYET olan şu fizik bedenle ÇARPIŞTIMI, bu TEAKÜSTE (birleşimden),ÇARPIŞMADAN ÇIKAN NETİCEKİ, ESMA ve SIFAT ile VAHİDİYETİN AHADİYETE MUTTASIL OLMASI-BİRLEŞMESİ, VAHİDİYETE artık VÜCUDU MUKTESEBEYİ YARATTIRACAĞIDIR. Zaten fizikde çarpışmalar diğer canlının meydana çıkmasına sebeptir. Anne baba ile çarpışırsa bir çocuk dünyaya gelecektir.Allahımızın emri ile istediki SIRRI AHADİYETİN(ademi vasfın ilahi tarafı olup, vahidi-vahdani birliği tekilliği ise berzahiyetteki beşeri Muhammedi yönüdür) VAHDANİYETİ BİLİNSİN.
HÜVALLAHİ;O Allah AHAD,“Bir”anlamında HU hüviyet oluyor.Onun için HU,”O”MANASINDA OLMAYIP HÜVİYET anlamı ile düşünürsek ALLAHA HÜVİYET KAİNAT OLMAKLA BERABER ancak İNSANDIR.Çünkü İNSAN MEVAİKİ NUCUM OLMUŞ BİR SUBUTİ,VÜCUDİ KAİNATTIR.Sen Allaha SOYUTİ SOMUTİ,SUBUTİ,VÜCUDİ olarak HÜVİYETSİN.Bütün hüviyetlerde Allah tevhidi ve Necati(kurtuluş)marifeti ilminle birdir.AHADİYET ruhi vücudu-muzun olması ile ZATÜLBAHT ahadiyetin üstünde zat makamı olup zatın oraca bir teaküsü ile hâdi birliktelikteki ruhi vücudumuzu temsil ettiği Kur’ani bir ifadedir.
Vahidiyet tek ve tekilliği temsil etmesiyle fizik bedenimize VAHİDİYET ifadesi uygun görülmüşdür. ”Ahadiyet vahidiyete teaküs etti” buyrulmuş.İnsanın dünyaca gözükebilmesi için RUHİ VÜCUDU AHADİYETİMİZ yine oraca mana değerdeki fizik bedene teaküs(aks)etmesi veya çarpışması ezvacında zuhur edecek olan varın yaratılmış görüntüsündeki şu dünya vahidiyetle insanın zuhuru olmuştur.Mademki “ahadiyet,vahidiyete teaküs etmesi ile insan ki esma ve sıfat ile muttasıf oldu”yani vasıflandı.”VALLA HU AHAD”O bu hüviyette birdir.”Ahad “yani“el ağbudü vel mağbud”sırrı ile Ağbud ve Mağbud ahadi birliğin sırrı nişanesidir.AHAD hüviyeti mutlakadan yani sizin ruhi vücud olarak Allahın mutlak hüviyeti haliniz ile“esma ve sıfata mukarren olmayan zat”zatulbahtda bu hal yoktur orada bu hal birliğindeyiz. Hakkın sırrı olarak abidiyetteki inanış ve yaşantıda AHAD YANLIZCA ALLAH’dır.
Gizemli dünya kuruluşu içinde”benden ala varmıki” diye düşünülürken Bir bütünlük ahadiyeti ortaya çıkıyorki lügaten VAHİD, bir demektir. AHAD ise her şeye cami birliktir. İkiside birlik ama sistemde her şeyi cami olan ahadi birliğe tabi oluşta kendi birliğini bütünde bulmak en güzelidir. Bu olayı teyid eden hükümki “lekat caiküm resulin min enfüsikim” resulullahı belirlediğidir. Manası ise”mecmuğu âlemin nufusundan bir resul körünmüştür”. Muhkemesine, dikkate davet ederim. Burada ÂLEMDE HER ŞEY NEBATTA OLSA EZVACİ SİSTEMİ UYGULADIĞI İÇİN NEFSİ VARDIR. Başta insan olmak üzre bu takdir ile bir resulin görünmesi “ahadi birlik”tir. Her şeye cami olan ahadiyette tekiliğimizi anlamış olalım.
Yine, örneği kendimizle belirlersek, şu fizik bedenin mecmuğu hücreleri ufacık insan olduklarından onlarında ezvaci olayı gizemli olarak dengeleri ile belirsizlikler içeriğinde yaptıkları halde bir nefis gibi görünüme gelen fizik beden insandır resuli zişan kendinle isbat bu yönlüdür. Buyrulan“AHAD, HÜVYETİ MUTLAKADAN ESMA ve SEFATA MUKARREN OLMAYAN ZATTIR”. Anlıyoruzki KÂİNATI DEĞERDE MUTLAK BİR HÜVYETE SAHİP ZATKİ KENDİ ULÛHİYETİNİ GİZLEMİŞ ZUHURU İNSAN OLMUŞ. Onu belirlemek ne mümkün iken, belirmiş olmak keyfiyetini düşün! İşte bu ahadi zatki. BU KERE ONDA ESMA VE SIFATTA YOKTUR. Esma ve sıfat tekilliği, teki belirler. Ahadiyette bütünlük hangi tekili izah eder? Edemeyişi bütünlüğü ile tekilide kendine katmıştır.
Buyruluyorki “zatül bahte kamim(var olan)matlabatül esma reştelerinin hazinesi ve alemi aha- diyetin makusudur”. Anladığımız bu bütünlük şöyleki, ZAT MAKAMINDAKİ ALLAHIMIZ ZATÜLBAHTTIR. Zatülbahtte var olan matlabatül esma varlığımızın reştelerinin hazinesi o olduğuna göre İLAHİ ÂLEM DE BEŞER HALİNE DÖNMEDEN ŞU’UN ZAT OLAN VARLIĞIMIZI MATLABATÜL ESMA OLARAK BELİRTMİŞTİK. Bu hazinede mana benliğimiz var idi ve ahadiyetin makûsu idik. Yani ahadiyetten aks eden biz idik. Anladıkmı şimdi ahadi bütünlüğümüzü?. Ahadi bütünlükteki matlabatül esma reşteleri, parçacıkları gibi titreşen vahidi varlığımız. REŞTELER Kİ BÜTÜNLÜĞÜN ZERRELERİ PARÇACIKLARI gibi olan MATLABA-TÜL ESMA TİTREŞİMLİ REZENANS VARLIĞIMIZI ZİKRİ TİTREŞİMLERLE HAKKI BELİRLEDİĞİNİ ANLA!

MURAKEBATÜL SUBUT FİL VÜCUT(Alemi subut’tan alemi vücuda)
ALEMİ SUBUT KARŞITI ALEMİ VÜCUT
Şey’etil subut “ Fiil vücut
Vavu Mustağille “ Vavu muğtile
Subut “ Vücut
Ruhi “ Nefsi
Ene(ben) “ Ente(sen
İnna(biz) “ İza
Müşahedetül mana “ Mezahiril vücut
Lailahe illallah “ Muhammeden Resulullah
Hakayıkı tecrit “ Fi menazilil tevhid
Esma “ Sıfat
Kuvveyi melkütiye “ Resuli örfi
Vücudi iktisabi “ Vücudu mevhube
Film ters çevrilirse vücuttan subuta veya maddesi sıfıra yoğunluğu sonsuzluğa“mürakebetül subut fil vücut, mürakebeyi ahadiyettir”buyrulmuştur. Subutu ve vücudu yani ruhlar alemine, onun alan mekan kurucusu ruhi vücudumuzu, kevni sistem dünyamızı alemi dünyamızı ve daha bunun kuruluşu, Allahın izni ile şuunatı zat halinle(babaya gelmeden önce)ilmin ışığı kuranı İHLAS SURESİYLE ANLAMAN MURAKEBEYİ AHADİYETTİR.AHADİYET”Bir”demek,bu yalnızca Allahın birliği gibi ifade taşır. Öyle bir tevhidi birlikki her şeyi ve her olayı içine alan birlikteki tekilliktir.
SIR: AHADİ BİRLİKTE ALLAH’ı mızı MUHAMMEDİ-ADEMİ, BİRLİKTE İNSAN KENDİ ÜZERİNDE BULABİLMESİ ve MURAKEBE ETMESİ ancak bu İHLAS SURESİ ile,BİR GECE NAMAZINDA YAPMIŞ OLDUĞUN MURAKEBENDE KALBE GELEN FEYZLE NURLANAN KALBİNDE”kulhüvallahü ahadi”ADEMİ VASFINLA GÖRMÜŞ OLURSUNUZ, MÜJDELERİMİZDİR.
Burada sağdadi beyan ayetimizin sevilen-seven anlamı ile ahadi birlikte Muhammedi murakebenle ayetin elfaz manası”eğer siz Allahı talayı seviyorsanız hemen bana uyunki Allahu taalada sizi sev-sin”anlamlı MURAKEBEYİ MUHABBET SEVEN SEVİLEN ARASI BİR OLUŞUM NETİCESİ KALBİN ÜZERİNDE ALLAH LAFZAYI CELİLİNİ NURDAN YAZILI GÖRMEN BU MUHABBETİN HÂSILASIDIR
1-KULHÜVALLAHÜ AHAD -KALP -TOPRAK-Ademiyet(sol meme altı)
2-ALLAHUSSAMET -RUH -SU -İbrahimiyet(sağ meme altı)
3-LEMYELİD -SIR -ATEŞ -Museviyet(sol meme üstü) 4-VELEMYÜLED -HAFİ –HAVA -İseviyet (sağ meme üstü)
5-VELEM YEKÜNLEHÜ KÜFÜVEN EHAD-AHVA-Muhammedi
MEVAİKİ NUCUM YERLERİ BİLMEK ve NURİ MUHAMMEDİ FEYZİ BURALARDA ALLAHTAN GELENLE BULMAK ve İNSANA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINSA ALLAHI İNSANDA ARAMAK veya ALLAHA HÜVYET İNSAN DEMEK YERİNDEDİR.
”külli şey’in haliki illa veche”,”fe eynema tevellü summe vechullah” nereye baksanız Ahadi birlikte Allaha hüviyet olan hakkın vechini görürsünüz.AHADÜN hüviyeti mutlakadan esma ve sıfata yakla-şık olmayan zat yani esma ve sıfattan münezzeh.Bu ALLAH ve LİLLAH kapsamı üzeri ZAT makamıdır. Ta ki iktisabınla Hakta haktanlığında ancak anlarsın.”iza erade..kün-feyekun”İza terimi külliyeyi Muhammediyedeki oluşum yaratılış ve yaratıcı keyfiyeti belirler. Ayetten maksat“kuhuvallahü ahat” daki anlam ve oluşumları tamamlayan ayettir.Bu ayetin yapıcı yaratıcı mealini Allahta düşünmek yerine Muhammedi sistemde Muhammedi yetki ile insana verilen icadi vaifedir.İhlas suresinde tekillikteki ahadiyet makamı,yaratıcılığı mertebeyi uluhiyete nüzul ederek soyut alemindeki kudretin de gizli olan ruhi yapı insana KÜN emri ile tecelli etti ki bu emir karşıtı laf ve söz değil senin ruhi vücudundur.İşte tecelli budur!BU TECELLİ KAİNAT KURGULAYICIDIR.Buyrulan“rububiyeti esma üzeri-mizde müstevli oldu”bu esma ve isminden kasıt yaratıcı güç ziyayı vücut insandır,gözle görmediğin seni teşkil eden bir hücrenin içersindeki kainatın esrarını sakladığın canlılığın ifadesi olan muazzamiyet Rablığındır.
VELEMYEKÜNLEHU KÜFÜVEN EHAD Mertebeyi AHADİYETTE Allahü Taala’nın hiç bir şey benzeri ve misli olamaz. İHLASTAKİ 1.AHADİYET ile SONUNCU AHADİYET AYNIDIR.Zira ehadiyet tağdat(sayıma gelmez) etmez yalnız burada ehadiyat küfünden münsebibdir” buyrulur. Ahadiyetin çoğalmayacağı tağdat, birlikteliği envaını söylemiyor.Bir husus varsa küfü yani bir aynısı olmayışı mevzudur.ALLAHIN EHADİYETİNİN BİR AYNISI YOK,zaten AYNIYET HİÇBİR CİSİM ve TÜRLERDEDE YOK.Her şey TÜR olarak GÖZÜKSEDE,ASLI TEKİLDEN MEYDANA GELMİŞTİR.Bu anlatımlar sukuttan vücuda doğru akım anlatışıdır, vücuttan subuta doğru anlatışlar piyasa öğretileridir ve yanlışlarını anlayıp düzeltemezlerde.”Ama vahidiyyet HAZARATÜL ESMA olduğundan esmai müteaddiye nisbeti vardır”buyrulur.Ahid birlikteki vahidiyet,ferdiyeti gösterir onun için yaratılmış görüntülerdeki tek,tek varlıklar birer vahidddir. Ayrıcada hazaratül esma olarak her varlığın kendi gücündeki kendine has yaratıcılık vasfı esma yönünden gizli olarak üzerimizde vardır.ESMA ve SIFAT,VAHİDİYET TEKLİĞİNDE MEVCUT ve FERDAN FERDA yani CİSİM,TÜR,ŞAHIS gibi GÖRÜNTÜLERDE VARDIR.
Vahidiyet izafi değer ruhi değil hayati yaşantının levazımatıdır. Alemin gösterişi bu ŞUUNAT zat insanın ve HAVADİS(hadiseleri yaratılmışların)kokusu şekli atayı sıfattan(KEF)iktibas olunmaktadır.ŞUUNATI HAVADİS IŞIK YOLLU YARATILANLAR daha doğrusu VAR OLANIN ZİYAİYETTEKİ VÜCUDİYETLERİN YOĞUNLAŞARAK ŞU BEDEN HALİNDE ARZ KÜRESİNDE GÖZÜKMESİDİR. BUNUN BAŞLANGICI ERVAHİ SOYUTİ TESHİKTEKİ KEVNUNİYETLERDEKİ CENNETTEKİ”kün”EMRİDİR. BÜTÜN EŞYADA MERTEBEYİ AHADİYET de BAĞIMLI ve SAKLIDIR. EŞYA BÖYLE AHADİYET MERTEBESİNDE ”kuhuvallahi ahad”de BAĞIMLI KOPMAYAN GİZLİ OLURSA KENDİNİ ARA DUR EY İNSAN! Bütün eşyada yaşantı hali neşirde zuhuru tasavvur etme, düşünce olan ahadiyet”velem yekunlehu küfüvenahad”alemi haşirde(şu dünya)müşahede olunan ahadiyetin aynıdır.
Mesela; Bir kimsenin küçüklüğündeki siması ile ihtiyarlığındaki siması aynı şahsı meydana koyma ve ima etmekte olup. Gözükmüş olan değişme ve şekil değiştirme hadisatı kevniyye tabirinden maksat haleti HAŞRİ tariftir. Hadisatı kevniyyedendir. Zira ahadiyat sayım kabul etmez lakin her şeyin bir cihet ve yaşantısı vardır. Sıfatı subutiyeyide(sabit ayrılmayan)gizli olan ahad sıfatı selbiyyeden(ayrılma)mühit ve kamindir.
NEBATAT ve MEYVELER GÜNEŞE MAHSUS OLMASIYLA SUBHUTİYETİN TESİRİ BELİREN OLUR. Yeterki SUBHU-TİYETİN HER ŞEYE TESİRİ yani SEMAVAT ve ARZA TESİRİKİ ARZ ve SEMADA OLAN KENDİNE HAS BİR KOKUNUN RAYİHADA HAYAT, HAYATIN KOKUSU OLSUNKİ AYRICADA GÜNEŞDE HAYATIN RAYİHASI ZİYAYI VUCUD İNSAN OLDUĞUNA GÖRE GÜNEŞE SUBBUHİYET TESİR EDER. Yani karşılıklı sevişme ezvacında hayatın belirlenmesi ile semavat ve arzda olan şey’in mecmuğuna tesir eder. Her şey subbuhiyet deryasında şekillenir, vucud bulur. Bunun ayeti deliliki “sebbih lillahi mafissemavati vel arz” bunun lügaten anlamı sema ve arz Allahı zikir eder. Şekliki ZİKİRDEN MAKSAT SEMA ve ARZIN GÜNEŞ ve SUBBUHİYETLE ZUHURA GELECEK HER ŞEYİN HAYATİ VUCUDİYETLERİNİN VUCUDE GELMESİ ESASTA ZİKİRDİR
Kehf 38-2 “vela üşrikü bi rabbi ahada”, (ben rabbime kimseyi ortak koşmam). Buyrulan “biz rabbimize ebedi bir ahadi şerik etmeyiz”. Buradaki sırrı esrar “Ebedi bir ahadi”kelimesi bizi düşündü-rür. Şöyleki vahid ve ahad kelimeleri biri, birliği belirler. VAHİD BİR DEMEKTİR. Her insan birdir, bir-liği belirler, bir aynısı yoktur. AHADİYET, HER ŞEYİ CAMİ yani HER ŞEYİ İÇİNE ALMIŞ BİR BİRLİK DEMEKTİR. Ayrıca bu ahadiyyeti tarifte buyururki “hüviyeti mutlakadan esma ve sıfatta mukarren olamayan zattır” bu bir özel ahadi zatlıkki esma ve sıfat vahiid birlikte olup insanı teşkil ettikleri ile ahadiyette ise BU ZAT ESMA ve SIFATA MUKARREN yani YAKLAŞIMI OLMAYAN BİR ZATI ECELİ ALADIR. İnsanki vahidiyet vasfı ile matlabatul esmadır. Buyrulan “güneşin âlemi rahmuttan iktisab ettiği feyizi(yani insan)âleme neşir ederek âlemde insana rücu eden asarı hayat matlabatül esmadandır
Herkes Allah arayışı içindedir. İnsanki bu anlayışla feyyazı mukayyede oluşunu bir düşün kainat seninle kurguyla sana gelmekte senim hizmetindedir sende sen olmakta. Sen böyle isen resulullah efen-dimizin subbuhiyetini bilmemizle nedir bu insan kendini tanı! Subhutiyetin bir anlamı ALLAH DEMEKTİR her şey ALLAHTAN ise ve KAİNATTA ne gibi bir OLUŞUM VUCUDİYETLER KENDİNİ GÖSTERMİŞ ise SUBHUTİYET DERYASI İÇİNDEDİR.
Örneğin; 2 Hidrojen ve 1 Oksijen birbirleri ile sevişmiş ezvaci olayla suyu meydana getirmişse bu bir kemiyeti maddi olayın su olarak zuhurudur. SUYUN KEYFİYETİ ise İNSANA ve HER ŞEYE HAYAT VERİ-Şİ YARATMA İŞVESİ SUBHUTİYETTİR. RESULULLAH EFENDİMİZİN KENDİSİ İLE CARİ OLAN SUBHUTİYETİ ALLAHLA BİRLİKTELİĞİDİR. İlahi yardıma peyder pey(yavaş yavaş)bizim üzerimize gönderdiği manayı kur’anla tecelli edişidir. Hakkın yardımı yavaş yavaş ise şimdi düşün nereden geldim? Şimdi neredeyim ve nerede olacağım? Hakkın rahmeti bizimle olmuştur. Bu rahmeti keyfiyet halimizle kainata müstevli oluşum kainatın bendenliği artık ilmin ışığı SULTANİ GÜÇ şu’un zatlığımla şu’unatı hayatı kurguladığım haktanlığımladır.
SIR: Haka yaklaşımlı insanki zahiri ref ettiğinde ”İNSANIN SUBHAN VEÇHİ YANAR. Zira SUBHAN SUBHATI VECİH VUCUDU HALKİDEN İBARETTİR” buyruğu belirleniyor. Allahımızın sıfatı sabite isim ve sı-fatlar tekvin denge İNSAN ONUN İZNİ İLE YARATICI VASIFTADIR.
Âlemi subhutiyet “subhanellezi esra bi addihi beylen”ayetinde İNSANKİ MİRACA ÇIKTIĞI HER ANKİ HALİNDE ve ZAMANINDA. Hakka vusul edişi subhanın subhutiyetidir ki esra deyimi ile Allah’la beraber yürüyen anlamlı gizemi manayı bahislediğidir. Ey dost bundan şüphen olmasın bak kendine ve tanı kendiniki ŞU ANDA İLAHİ ÂLEME HAKLA BİRLİKTE YÜRÜDÜĞÜMNÖMRÜNLEDİR. Yukarıki keheffü ayetimiz bunu açıkça belirliyor. Tekrar ayetimizi yazmak gerekli”illa en yeşaallahü”ancak YAŞAM ALLAHLADIR. Yaşamın binası Hakkın bizlere bah’ş ettiği onun MURADINDA OLAN BİZLERE VERDİĞİ GÜÇ İLEDİR. İRADE GÜCÜDÜR bilinirse. Vucudu güç sıfatı selbiyenin üzerimizde saçılmışlığı ile bizdedir. Sıfatı selbiyenin birincisi vucuddur kısaca manası var olmadır yani ilahi âlemde vardık. Orada yaratılma yok. Hakta vardık anlamlıdır. “Kıdem” ise başlangıçsız olmak yani varsın başlangıç yok.
Selbiye sıfattan“baka”ise sonsuz olmaktır ölüm son değildir. “Vahdaniyet”ise hakkın tekilliğin de tek olmaktır. Sonuncusu ise ayniyet yok benzersiz olmak bir benzerin dahi yoktur. Şimdi Bu ma-naya yaklaşımlı anlamlar kimi tariftedir. Hakkın sıfatı selbiyesi insanı belirlediği ile sizleri zahirden kurtarıp manaya müracaatı vucuden yaptığımızdır lafla sözle değil vucudumuzladır. Böylece yukarı ki ayetimize verdiği mana anlamı zahire çıkıyor. Buyrulan“meğer Allah murat ederse sizin lisanı-nızdan O şeyin söylenmesini ve yazı ile meydana getirilmesine güç verir”. Zahir uleması sıfatı sel-biyyeyi yalnızca Allah sıfatı olarak öğretir ve kendini asla bu sıfatta bulamaz. Bilmezki vahdeti vu-cuddan habersizliği ile kendinide tanımadığı zahir anlayışıdır. “Manasız zahirin hükmü yoktur” buyruğunun sevinci neş’esi şenliğinde gönül sazını çalıyor.
24.ayet -2. “..vezkür rabbeke iza nesiyte vekul asâ en yehdiyeni rabbi li ekrebe min haza reşeda”(Unut-tuğun zaman Allahı an ve şöyle de”Olurki Rabbim beni bundan daha yakın bir zamanda dosdoğru bir muvaffakiyete ulaştırır”).
Şimdi bu semavat ve arzı yine bir ayetle izaha getireceğiz. Güneşde dahil olmak üzere ayetimizki Hadid 1.”sebbeha lillahi mafissemavati velard”sebbih ve tesbihten subbuhiyetten anlamı ile“semavat ve arzda ne varsa onu tesbih eder”şekliyle. Zahirden manaya yükseliş“ Subhutiyet, harf ve ses (savt)iktiza etmez(sözle harfle anlatılmaz) ceryan ile malum olur. Bir (ilimdir)subbuhiyet eşyaya sirayet ve ceryanı ile(semavat ve arzın zikri budur)mezahiril vucudun(yani vucudu beşeriyeti teşkil eden bir heyeti mücessemedir. Buna mezahiril vucut denilir)Menabiri şuhudda(yani dünyada) müşahedesini iktiza eder. Keyfiyete Hamdi caizdir”. Nebatta escar(taş)güneşe maküs olmasıyla subhutiyetin semaya tesiri müşahede olunur. Subhutiyetin escar esmada(meyvelere) müşahedesi anın ceryanı ile üzerinde hâsıl olan ahvalat ve şu’unatı müşahede olunur”buyrulur.
Nebatat ve meyveler güneşe mahsus olmasıyla subhutiyetin tesiri beliren olur. Yeterki subhutiyetin her şeye tesiri yani semavat ve arza tesiriki arz ve semada olan kendine has bir kokunun rayihayde hayat hayatın kokusu olsunki ayrıcada güneşde hayatın rayihası ziyayı vucud insan olduğuna göre GÜNEŞE SUBBUHİYET TESİR EDER. Yani karşılıklı sevişme ezvacında hayatın belirlenmesi ile semavat ve arzda olan şey’in mecmuğuna tesir eder. Her şey SUBBUHİYET DERYASINDA ŞEKİLLENİR, VUCUD BULUR. Bunun ayeti deliliki “sebbih lillahi mafissemavati vel arz” bunun lügaten anlamı “sema ve arz Allahı zikir eder”. ZİKİRDEN MAKSAT SEMA ve ARZIN GÜNEŞ ve SUBBUHİYETLE ZUHURA GELECEK HER ŞEYİN HAYATİ VUCUDİYETLERİNİN VUCUDE GELMESİ esasta ZİKİRDİR. Bu keyfiyeti gaibi olay yine avalimi ilahiyeden alan mekânlardır.
SUBUTİ ALEM:
Dikkat! “İlhamını subutta göstermiş olduğu”açıklık bekler. SOYUT ve MANA DEĞERLER MELEKUTİ VA-SIF TAŞIDIĞI ile İLHAMİ DEĞERİDE SUBUTİDİR. ŞEY’ETÜL SUBUT ALEMİ bir SEZİŞTİR, İLHAMDIR VAHİYDİR. Herkes zaten SUBUTİ ALEMDE vardı. Oraca öğrendiklerimiz vucudi benliğine kanmuştu. BİRDE BİR olan yazdığımız anlamlar zaten subutidir. Dünyaca gösterdiğim”Benden iyi vahyi olurmu”diye cebrailiyeti vucudumuz teşkil etmiştir. “Allahın yanından geliyoruz, canlı vahyiyiz”haberi etmiştir. İkinci bir şah-sa luzum kalmazki! Haktanlığımızla Hakkı bizden ala bilen olurmu? Buyrulan“Alemde insan ne büyük bir makamı haizdir, cenabı hakkın halifesidir, belki yedi kudretidir”. Hem CENABI HAKKIN O’nu TEMSİLEN HALİFESİ OLACAĞIZ, birde CEBARİLMİ ARAYACAĞIZ! Arasaydık özrümüz kabahatimizden büyük olurdu. Bu anlamlarla öğrenip öğretmekle insanlık erkanı zuhura gelir. Sağdadi ilimsiz insan bir şey dahi ifade etmez. Bu ilim ile insanda zuhura gelen EF’ALİN dahi SONU RABLIKTIR. RAB ise ÖĞETİCİDİR. İşte bu RABBİ ZAT KİŞİLERİN MANEVİ TERBİYESİ ALTINDA OLUP KENDİNİ TANIMALARI bu ZATLARLA OLUR. Başka çare yoktur.
Haka yaklaşımlı insan zahiri ref ettiğinde”İNSANIN SUBHAN VEÇHİ YANAR. Zira SUBHAN SUBHATI VECİH VUCUDU HALKİDEN İBARETTİR”buyruğu belirleniyor. Allahımızın sıfatı sabite, isim ve sıfatlar tekvin den-ge İNSAN ONUN İZNİ ile YARATICI VASIFTADIR, manan budur. Âlemi subhutiyet“subhanellezi esra biaddi hi beylen”ayetinde İNSAN ki MİRACA ÇIKTIĞI her an ki HALİNDE ve ZAMANINDA. Hakka vusul edişi subhanın subhutiyetidir. “Esra”deyimi Allah’la beraber yürüyen anlamlıdır. Bak ve tanı kendiniki ŞU ANDA İLAHİ ÂLEME HAKLA BİRLİKTE YÜRÜDÜĞÜN ÖMRÜNLEDİR. Kehf 24. ayet bunu açıkça belirliyor”illa en yeşa allahü” ancak YAŞAM ALLAHLADIR. Yaşamın inşası Hakkın bizlere bah’ş ettiği onun MURADINDA olan BİZLERE VERDİĞİ GÜÇ İLEDİR, İRADE GÜCÜDÜR bilinirse. Vucudu güç sıfatı selbiyenin üzerimizde saçılmışlığı ile bizdedir.
(Seyyid Ahmed Hüsameddin şan Hz.lerinden bilgiler. Yazan Mahmut Eski')
Derleyen: Sevim

ALEMLER ve ANASIRI ERBAĞA(Hava-su-ateş-toprak)

ALEMLER
Mürselat 2.(Şiddetli rüzgar gibi uçan melekler hakkı için)Burada olay İNSANIN DUYUMLA-RINDAN OLAN İSTİĞDATLARIDIR RUHİ VÜCUDUMUZ BİRBİRLERİ İLE ÇARPIŞARAK O NURİ VÜCUDUN ARZA DOĞRU İNMESİNE SEBEP TEŞKİL EDER. Misal; Arzu, iştah, aşk, hırs, insanı yöneten duyulardır. Acaba bunların maddesi nedir? Hangi madde ve anti maddeden yapılmış, insan dengesine yerleşmiştir. Ayrıca bunların bir zeka ürünü olduğu da düşünelemez bunlar istiğdat kapsamına girer. Her insanda başka değerdedirler ve çarpışma olayından(teaküs)sonra, sen-ben-o şahsiyetleri avalimi ilahiyeden ayrılarak 2.alem olan sabitat alemiki ruhi vücut alemi veya şeyetül subut diye vasıflandırırız.
Misal; Şu dünya alemi dediğimiz güneş arz ve bunlara tabi yıldızlar bir alem diye vasıflanıyor. Ayrıca ATOM SEVİYESİ DÜŞÜNÜLSE,ATOMUN BÜNYESİNDEKİ NÖTRON, PROTON, ELEKTRON ve BUNLARIN ALTI PARTÜKÜLLERİNEDE KÜÇÜK ALEM DİYORUZ.BÜYÜK KÜÇÜK BÜTÜN OLAYLAR HER İKİSİNDEDE KENDİ ÖLÇÜLERİNE GÖRE VAZİFEYE DEVAMDALAR İLAHİ ALEMDEN AYRILIŞIMIZDAKİ OLAYLARDA HALKİ HAYALİ VÜCUDUMUZU DÜŞÜNMEDEKİ KEYFİYETSİZLİK GÖRÜNMEZ KEMİYETİYLEDİR. İşte esasta var olan insanın avalimi ilahiyeden 2.alem olan sabitat yani ruhlar alemine inişe bir olgunluk daha kazanarak, dünyaya iner, hakkın zuhuru vasıfla beşer mayasında, renginde,kokusunda vasıflanarak oradan dünyaya inmeye başladı, kendisinde artık beşeri hallerden koku zevk gibi vasıflarla belirlendi. ”Asifetinde ”tekasür etmesi “koştukça koşanlara”gibi kararlılığıdır.
Vücudumuzu, ilahi vasıf ile henüz görünürde alemi şuhud dünyada ortaya koyamadığından(kendini temsil eden ziyayı vücudunu)ilahi alemden 2.bir alan, mekan ve zamanı olan ayanı sabite miratında yani sabitat aleminde bir ümmeti külliyeyi Muşahhasa(SAD)şeklinde buldu. Şöyle ki insan fizik bedeni üzerinde sonsuz sayıda sperm insancıkları taşıması yani ruhi vücut ademi insanın oraca dünyada taşıyacakları insancıkları üzerinde melekat olarak bulundurmasını topluluğu taşıyan müşahhas şahsiyete sahib tekil oluşu bu sabitat alemindede nefsi tevil ilmi ile belirlenmiş olduki buna nufusu külliyeyi insan(AYIN)diye vasıflıyoruz. Oraca soyut manevi dünyaca somut olarak insan,nufusu külliyedir yani avalimi ilahiye veya sabitata alemi varlıklarımıza şuunatı zat denilir ki uymaz ama enerji beden hal diyeceğimiz geliyor aslında enerji sonraki olaydır madde ise daha sonrasıdır.ŞUUNATI ZAT İNSANLAR İLAHİ ALEMİN VARLIĞIDIR.“hayali kevn-kevni hayal ile müdekkek olarak asifetinde tekarrür etti” buyrulmuş.Yani ruhi vücut kendini temsilen dünyada bulunduracağı vücudu için alan mekan şu dünyamız oradan bakıldığında kevni hayal gibi görüntü ve anlamlıdır. KEVNİ HAYALİ; Fizik bedenin oraca soyut maddesiz meleküti mana yapı olarak bulunmasına, dünyadan bakılırsa o kainat kurucusu insan buradan hayali gibi tasavvur edilir. İnsan şu dünyada şu kilo, boy ve şu anlayışta bir vücut iken geçmişinde bir noktadanda belki bin kere ufak,sonsuz ufak bir bedenin vardı işte o şimdiki göz ve anlayışınla bir ölçü,ÖLÇEK VEYA KISTAS BULAMADIĞIMIZDAN HAYAL GİBİDİR, HAYALİN VARLIĞI ise BU DÜNAYADA VAR OLACAĞIDIR.İşte bu gönderilenlerin“fel asi fatı asfen”ayeti nefsi tevilidir. Gönderilmiş bu varlığın topraktan yaratıldığının, asıl toprağıda kurgulayan insan ve kendin oluşudur. Nefsi teville kendini tanı! Mürselat 3.”veizel biharu fücciret”, (Denizler akıtıldığı zaman)Kur’anİ ayetlerde ”Bahri mescur” olarak geçer. Bahri: Deniz, Mescur:Alevli kızgın deniz.Soğuk fizyon evrenler fidanlığıdır,her şey orada filizlenir sanki ekilmiş gibi anneye ekilen milyonlarca spermler gibi ziyayı vucut bedenler Bahri mescurdan arza gelir.
Kur’ani ayet”rızkımız semadan” olduğunu söyler, fizikman da sema dünya kurgusu semavidir. şu fizik bedende fani olduğu için bize rızkktır dolayısı ile fizik bedende semadan kurularak dünyada bulunmuştur ve bir ek daha güneşden gelen ziyayı vücud ışın değer insan olduğuna göre bu gelen insanın 37 derecede olduğu ile atmosfer iç bükeyinde kendi hararetini sabit tuttuğudur. Işın halin de gelen insan atmosfer dış bükey yüzüne vurduğu için ışınların toplayıcısı oluyor. Atmosferde odaklaştığından karşı dünya güneşe göre sanki bir mahta büyüklüğünde olduğundan odaklaşan ışın yükselti harareti yaparak dünyayı ısıtıyor esasta ise atmosferi ısıtıyor, atmosferde dünyayı. Atmosfer ile dünya arasındaki sen ise 37 dereceni muhafaza ediyorsun. Çünkü güneşden gelirken ziyayı vücut halin 37 derece idi. Zaten atmosfer ötesi güneşe bakan astronotlar güneşi sönük bir yıldız halinde gördükleri bilinendir üstelik ATMOSFER ÖTESİ FEZAYI ALEM, –DEĞER SON NOKTADA BULUNUYOR VEDE ZİFİRİ KARANLIK.Bu ifadeler kendi alemimiz ve sistemimizle alakalıdır,bir alemki güneş-dünya-ay ve diğer güneşe tabi gezegenler bir alemdir.
ELİF denen Hakkın belireni Mezahiril vücut insan semavi kozmik katmanları ışık hızı ötesi bir sürat le geçerek arza kadar gelişi,kurani ifade ile ceberüt,lahut,nasut,melekut, milk alemlerini geçip yer kürede somut beden oluşu ayette”İnna enzelnahü”alemini tenvir etti yani aydınlattı.

ANASIRI ERBAĞA’NIN(hava,su,ateş,toprak)İNSANDA TECELLİLERİ: Buyrulur“Zahirimizi teşkil eden anasırı erbağa gibi batın ve manamızı teşkil eden ana sırı diniye ve anasırı imandan hâsıl olan. Vücudu muktesebi melaikeler kaldırılması ile size bari giran ve hafi bir şey kalmaz” ve “fizik beden zahirinizi teşkil eden dört unsur gibi su, hava, ateş, toprak bedenimizi zuhura getirmesi acaba mümkünmü? Nasıl olurda toprak ve diğerleri fizik beden olur, bu imkânsız gibi. Örneğin; Su unsuru dışarıdadır. İnsan içtimi insana hayat veriyor. Demekki suda hayat varki bu hayatiyetini insana veriyor. O zaman su nedirki hayat versin? Sorusu hemencedir. GEÇMİŞ ZİYAYI VUCUD BEDENİMİZ ENERJİ BEDEN OLDUĞU için SUYU KURGULAMIŞ SU gibi GÖRÜNÜM VERMİŞ. O zaman SUYUN ASLI ZİYAYI VUCUD OLDUĞU BENLİĞİMİZDİR. FİZİK BEDEN SUDAN KURULMUYOR. SUYUN ASLI OLAN ZİYAYI VÜCUT FİZİK BEDENİMİZİ KURGULUYOR. FİZİK BEDENİMİZİN BİR UNSURUNU TEŞKİL ETTİĞİ ile MANA MADDEYE DÖNÜŞÜYOR. Demek oluyor ki SUDA O BOYUTTA GİZLİ OLARAK İNSAN OLDUĞUDUR.
Kâinatta her şey insanla kaim olur. Görüntü gizemi aldatmasın. SU, SEN OLMASAYDI FİZİK BEDENİ KURMAZDI. Diğer unsurlarda aynı durumdadır onun için“zahirinizii teşkil eden dört unsur gibi” buy-ruğu açığa çıktı. “Gibi” diyen tarif için. Şayet SU, HAVA, ATEŞ, TOPRAK İNSANI MEYDANA GETİRİYORSA İNSAN“HİÇ”DEMEKTİR. Sikkat! Su, hava, ateş, toprak maddeleri şu fizik bedeni kuramaz. Bunların aslı olan ziyayı vücut benliğimiz kuruyor. Görüntü zahirdir manasını ara. Topraktan başka bir şey demeklik insanı hiçe saymaktır. Toprağı kuran benliğimizdeki insandır. YER KÜREDE TECELLİ ETMİŞ NE GİBİ MADDE VARSA BUNLARIN ASLI İNSANDIR tecelliyi böyle anla. Kur’ani ayet insan için ”halaka min turab” buyurdu. İşte bu aslı insan olan toprak yaratma ve öldürme gibi ef’al ile belirlendi. İNSANDA NE VARSA TOPRAKTADA VARDIR ve İNSANDANDIR yani toprağın aslı insandır. Bunun için İNSAN TECELLİĞİ EF’AL OLDU. Yani toprağı, suyu, havayı, ateşi zuhura getiren tecelliği ef’al olan insan oldu. HER ŞEY ZİYAYI BEDEN İNSANDAN HÂSIL OLDU ve İNSANA GERİ DÖNÜŞ YAPARAK FİZİK BEDENDE BULUNDU BİLİNE!
Böylece zahirdeki insanı tarif ve anlama getirdik. İnsan hakkın zuhuru belireni olacak ve TECEL-LİĞİ EF’AL OLACAK yani HER ŞEY İNSANDAN TECELLİ EDECEK. Hakkın izni ile ve zahiri öğretide insan, topraktan kurulacaksa, Hakkın belireni olurmu hiç? Tanı kendini zahir anlatımlar kur’ancada mesel misallerle olmuş. Mesel, misal bir örnektir aslını belirtemez. Dünya bu gizemli esrar ile mesellerle yürümekte oluşu belki icabidir, hakikat değildir. Meseller anlatım için geçerlidir. Hakikati anlatan kalem yine insandır. Buyruluyor “Batın ve mağnanızı teşkil eden anasırı diniye ve anasırı imandan hasıl olan vücud” buyruğu bizi derin derin düşündürüyor. Buyrukda kimsenin bilmediği bir unsurdan bahis vardır. Oda GÖRÜNMEZLİĞİ ile BATIN ve MANA VUCUDUMUZ olan VUCUDU MUKTESEBENİZİ TEŞKİL EDECEK OLAN UNSURLAR Kİ buna ”unsuru diniye” veya “unsuru iman” buyuruyor. İşte nedir bu unsur (madde gibi)olan BU UNSURA ANTİ MADDE DESEM AZ GELİR. ANTİ MADDE Kİ MADDESİ OLMAYAN BİR KEYFİYETİ DEĞERDİR. Örneğin; Gözün maddesi var, görmenin maddesi yok. Ama göz bu ikili değerle bir arada ezvaci olayı yaptıklarından dolayı halikiyetleri karşıtını yerinde gördüğü yaratma olayıdır. Bu takdir üzerimize fizik bedene konmuştur. İlahi âlemde dünyadan kazanacağınız olan ahiret vucudu. VUCUDU MUKTESEBEMİZ MADDESİZ UNSURDAN TEŞKİL EDİLDİĞİDİR. Bir ilave anlamki esasta görmeninde KENDİNE HAS MANA MADDESİ VARDIR. Henüz ilmin keşfinde değildir. Unsuri din ’den maksad nedir? Sorusu bizimle oluyor. Din nasıl olurda madde olur?
Örneğin; HER ŞEY İNSANIN ÜZERİNE YAZILMIŞ MANASI İLE KAYIDLIDIR. Ama neden se dönüp kendini tanımaya imkân bulamamıştır. Ruhi vücud hakkında buyrulur“Ruhi vücud şu fizik unsuri bedeni teşkil ettiği gibi bedenimizdeki kalbimizden kazandığı(Hak taala “hiçbir yere sığmam ama kalbi müminin zatların mana kalbine sığarım”buyurur). “Anasırı erbağa maneviyyeden’le vucudu muktesebeyi maneviyyeye tesir eder” buyrulur.
Şöyleki bilinemeyen bir ruhi vucudumuz, birde şu fizik bedenimiz var. Ve bu bedende HAYAT BAHŞEDEN KALBİMİZ VAR. Ruhi vucudumuz şu fizik bedeni kurduğu teşkil ettiği halde kimse bu esrarı bilemiyor. ALLAH YARATTI deyip KENDİNİ KAPIYOR. İşte RUHİ VUCUDUMUZ, UNSURLARDAN ve MADDE-LERDEN KURULMUŞ DÖRT MADDEKİ ANASIRI ERBAĞA dendiği SU, HAVA, ATEŞ, TOPRAK BİLEŞKESİ olan, UNSURİ FİZİK BEDENİ TEŞKİL EDEN RUHİ VUCUDUMUZ OLUYOR. Yani fizik bedeni ruhi vucudumuz kuruyor. Bilen varmı? Ruh deyip geçiyor bu keyfiyeti değer vucudumuz hiçbir iş yapmıyormu? Sadece hayat mı veriyor? HAYATI TAŞIYAN BEDENİMİZİ KURMASI, esasta RUHİ VUCUDUMUZUN YARATICI VASFI BELİRSİZLİKTE KALMIŞ OLUYOR. İşte bu ruhi keyfiyet varlığımız şu FİZİK BEDENİ KENDİ KURDUĞU ile BEDEN DE HAKKA HALİFE olan“KALBİMİZİ” de KURMUŞ OLMASI ile KALPLE RUH ARASINDA GİZLİ DEĞİŞKEN SEVİŞME ile. Yani KALPLE RUHİ VUCUDUN SEVİŞMESİ mukteseb vucudu meydana getiriyor. RUHİ VUCUDUMUZ KALPTEN KAZANDIĞI MAHSULİKİ YARATICILIĞI ile İLAHİ ÂLEMDE YAŞAYACAK OLAN VUCUDU MUKTESEBEMİZİDE KURDUĞU izahlara geliyor. Kalple ruhi keyfiyet ezvaci sevişme mahsuli vucudu muktesebeyi karşılıklı sevişme ile kurduğunu bilen varsa beri gelsin.
SIR: İşte bu olayları belirleyen insanın ”minledünhü” vasfı ki. Allahın vucudu ilmi, insan olduğu için bu ilmi gizem yaratıcılık vasfını birlikte götürdüklerinden ezvaçları sevişmeleri. Ahiret vucudumuzu bu ikili değerin zuhura getirdiği bu günün ilminde henüz keşf edilmemiştir.
Bu değerli vucudiyet maddi manevi yapısı bilinirse, insanın şükraniyeti ifadesi bence şöyle olmalıdır. Ey hakkın belireni, diyebilirki ”Kendini Allahtan razı olur derecede ilmi muaşerette bulacaktır. Allahtan razı oluşu ile”. Ayrıcada bu ilmi kurgu muaşeretinde Hakkın ciheti olan insan KENDİNİ HAK ONU KENDİNDEN RAZI OLACAK BİR DERECEYE YÜKSELTMESİ. HAKKIN İNSANDAN RAZI OLDUĞU MAKAMDA BULDUĞUDUR. “raziyeten marziye” kur’an hükmü belirlediğidir. İşi lafta bırakmadan tanı kendini ey şerefi ile şan olan insan! Üzerimdeki manevi kurgu ile sevişmeye giren ciltler neticede bir çocuğu (insanı)kazanırlar. İstek olmasa idi çocuk kazanamazlardı. Bir husus ki İSTEK BİR DÖNÜŞÜM YAPIYOR. İSTEKLİĞİ KALMIYOR İSTEK ÇOCUK OLUYOR. Şu esrarı gizeme bir bak nasıl olurda istek çocuğa dönüşür şaşırma kabullen! Bir örnek verirsek; Allahımızın ”ol” emri bir emir olarak her şeyi zuhura getirmişse. İSTEKTE BİZDE AYNI İŞİ GÖRDÜĞÜ BİZİM HAKTANLIĞIMIZA DELİLDİR.
Böylece erkani islamiyye NAMAZDA BİR DÖNÜŞÜM YAPARAK AHİRET VUCUDUMUZUN BİR VECHESİ OLAN SOYUT MANA UNSURU OLAN TOPRAĞI KURDUĞUDUR. Dünya toprağı gibi değildir. Zaten toprak deyip geçiyoruz. Toprakta sonsuz sayıda elementler bileşkesi cisim ve cismaniyetler vardır. Kısaca şu ahiret vucudumuzu illaki kur’anın çeşitleri vardır. İLLAKİ HANGİ UYGULAMA İLE KURACAKSAN ONUNLA OLMAN YETERLİ OLUYOR. Kalbin Her vuruşu hayat veriyorsa düşün bir kere! Vurmasa ölümle neticelenir. Bir vuruş veya atış dönüşüm yaparak hayat oluyor. Bu takdir ile vuruş nasıl hayat olur demiyesin. Bu kabilden olarak, şahsi kalbi teşkil eden unsuru maneviye(maddi unsur değil)erkani salâttır. Yani namazdaki rükunlardır. Şimdi namaza bak namaza! Ne dönüşümler gizemi içinde kıldığın namaz nele-re kaim oluyor. Namazdaki KIYAM(ayakta duruş) UNSURU NAR MESABESİNDEDİR. Yani KIYAMDA DURUŞUN AHİRET VUCUDUNUN ATEŞİ DEĞERİNDE OLUYOR(mesabesinde). RUKÜ ise AHİRET VUCUDUMUZUN HAVASI gibi OLUŞU RUKUNUN DÖNÜŞÜMÜ OLUYOR. Yine namazdaki SECDE ise SU gibi TEŞEKKÜLATA UĞRUYOR. Yine KUĞUT, OTURUŞ ise TURAB HÜKMÜNDE DEĞER BULUYOR.
ANASIRI ERBAĞA: Devamla anasırı erbağa dediğimız unsurlar fizik bilgini Miller’in tarifinde bu 4 unsuru bir araya getirdiğinde bu 4 maddeye elektrik akımı ile şarj etmesi ile. Çekirdek asitleri denen; Adenin, guanin, sıtosin ve tinin dört hayat unsuru (maddesi) bizdenliği ile kendiliğinden ortaya çıkması bir izah oldu. Buyuruyorki; (devami izah)''vücudu teşkil eden anasırı erbağa, hazaratı hamseyi tesamüd (dayanma )ile atayı sıfatları bir nevi tesirata tabi olacakki teshiki unsuriyyeye hasıl olmadıkça zuhura (gelmiyecektir)''buyrulur. Yine vücudu beşerriyeti teşkil eden anasırı erbağa yani 4 toplu madde su, hava, ateş, toprak kurgusu şu fizik bedenin ilkiyyeti ilahi teshiki âlemdeki madde manaları olduğu kıyamı emir ile bir kere arza gelebilmeleri ile fizik bedeni teşkil etmeleri için. Geçtiği semavat üstü beş katmandan geçerek katmanlara istinat etmesi tesanüdü idi. Yani sığınma veya dayanma istinatları idi. Bunlar ki hazaratı hamse deyiminde. Ceberut, lâhut, nasut, melekut ve mülk idi.
YEDİ KUDRET ve HAZRETİ HAMSE(Mülk, meleküt..): Hayatın mutasarruf (kurguladığı, yaptığı) olduğu hayati gücün kuvvetin sarfı ile husule gelen bir şeydir. Buradaki anlamki HAY SIFATININ BİZE VERİLECE-Ğİ VÜCUDKİ mülktir. Mülkin esası fizik bedendir. Zahiri mülkler unsurlardan meydana geldikleri ile zaten bizdendir.
MELEKUTİ; Kısaca bir şeye tesir edeceksin ve vücuden meydana getireceksin. İLAHİ ALANDAN GELEN SOYUT UNSURLARIN MELEKUTİ VASFIKİ bunada İSTİNAD EDEREK MÜLKTE BEŞERİ VÜCUDU ZUHUR ETTİRECEK-SİN. Ve bu unsurlar BU KATMANLARA UĞRAMALARI ile MELEKUTİ SOYUT DERYASINI KURMALARI BİR YEDİ KUDRETTE OLMALARI GEREKİRKİ KURABİLSİN ve DÜNYAYA FİZİK BEDEN OLARAK GELSİN ve TEŞEKKÜL ETSİN YEDİ KUDRET’i Allahın eli diye tarif ederler. Allahımız buyurur ki “Ben insanın tutan eli olurum”. İşte bu “yedü” yani elin aidiyyeti bize ait olduğu ile tutan Allah ise zaten GELİŞİMİZ ALLAHTAN OLDUĞU İLE ONDANLIĞIMIZDA TUTANDIR.
NASUT; İNSANİYYETTE LAZIM GELECEK CANLILIK HAREKÂT BULUNDUĞU ALANDA SEKANATI OTURMASI. İSTİNADI ve DAYANMASI ile ARZA GELECEĞİ UNSURİ YAPIMIZIN NASUTİYYETİDİR.
LAHUT: Unsurların akıllı olduğu bilindiğinde. UNSURİ TEŞEKKULAT ARZA GELİRKEN AKLADA İSTİNAD ETTİKLERİ İLE LAHUTİYYET ALANDA BULUNDUKLARIDIR.
CEBERUT;Bu yukarıda yazdığım DÖRTLÜYÜ İÇİNE ALIP yani ARALARINDAN GEÇERKEN BU DÖRT KATMANI İSTİLA EDEN MÜSTELİ ALAN BİR VÜCUDDURKİ BENLİĞİMİZDİR buna CEBERUT denilir.
Bu vücudumuzki Hakkın CEMALİ ve CELALİ SIFATLARINI TAŞIYAN ve ONDAN OLAN İLAHİ DEĞER ORAYA MAHSUS VÜCUDUMUZDUR. Buyrulan hazaratı hamse ''Emanın tecellisine göre tezahür eder, zuhura gelir”. Devamla''Hazaratı hamseyi(HE-hazaratı hamse 5 katman:mülk-meleküt-nasut-lahut-ceberrut)) tesanüd ile atayı sıfattan(KEF-atayı sıfat:vücuda gelmiş herşey) bir nevi tesirata tabi olacakki'' buyruğunda. İşte unsuri kıyami benliğimiz ALDIĞI EMİRLE ARZA GELİP VÜCUDU BEŞERİ TEŞKİL EDİŞLERİN DE BU KATMANLARI KURGULAYARAK ATAYI SIFATIN BİR NEVİ TESİRATINI ÜZERİNDE BULMASIDIR. Atayı sıfatki(FE harfi) hakkın bizlere ihsan ettiği sıfatla vücudu beşerimizin bu sıfatta oluşu. İzahı; Atayı sıfat, haricin menabiri şuhudda(yani dünyada) teşkil edip haşre istinadlı(bu katmanlardan gelirken bir nevi haşir neşir olayı) olan bir nevi şey'iyyettir. “Bir şey' in istiğdadı nispetinde tecelliyi mazhar olarak shaya zuhura gelmesi atayı sıfatın asasıdır''buyrulur. Bu bildir bizleri bildirdiğidir. ''Bir nevi şey'iyyettir” buyurmasıki herşey insandır ve insandandır. Unsurlar şey'iyyet olarak esasta insandır. Burada istidat kelimesiki unsurlar arza gelirken insana ait olan bir madımalak istiğdadı ile arzda MADIMALAK olarak zuhura gelecektir. Çok şükürki herşey bizdenliği ile gaz kürede insan olarak yani istiğdadımızın nisbeti tecellisine mazhar olarak bulunduk. bu durumun takdiri Hakkın bize bahş ettiği bu atayı sıfatın (KEF harfi-vücuda gelmiş her şey)asası olarak insan olarak yer küredeyiz.
İzaha devam edersek''Tesirata tabi olacakki teshiki unsuriyyeye(TE harfi)-maddenin ilk hali ve ilk nedeni) vasıl olmadıkça zuhura gelmeyecektir''. Şimdi dikkat! İnsan ki teshiki unsuridendir. Şöyleki madde ve anti madde deyiminde MADDE, esasta ANTİ MADDEDEN KURULMUŞTUR. Sanal sanılan şey esasta esastadır. Bir örnekle; Güneş mutlaka feyiz vericidir. Buna feyyazı mutlak denir (Vücudu beşerdir bu feyizler). Bir soyut feyiz mana olan MUKAYYEDE FEYİZ IŞIN VARDIR(Buda insanın ruhi vücud keyfiyyetidir). Bu kurgu takdiri ki SOYUT ve SOMUT FEYİZLER, IŞINLAR VARDIR, BENLİĞİMİZDİR. Bu feyzi ışın soyut müşterekeler, birlikteliklerki SONU OLMAKSIZIN İLEL EBED, MUTLAKTAN MUKAYYEDEYE ve MUKAYYEDEDEN MUTLAKAYA CERYAN ETMEKTEDİR.
Anasırı erbağaki unsurlar aleminden olan su, hava, ateş ve toprak 4 unsurdur. Bunlar tevil değildir muakkabattır. Su tek madde değildir, element değildir muakkabattır. Birçok maddeler toprakta vardır. İnsanın cismani izafi vucudu bu dört maddeden kurulduğuna göre “anasırı erbağa”şu fizik cismani bedeni söylemiş oluyor. Kitabi insanın yani kur’ani natık olan insanın nuzuline sebep bu dört madde den teşkil eden cismani bedende bulunuşudur. İşte”beş alem top-rak maddesinde mündemiç kılındı” buyruğu Mülk-melekut-nasut—lahut-ceberut bu beş alem insan toprağa derç edildi ama insanki toprak değil atayı esma ve atayı sıfat ile unsur aleminde mündemiç oluşu ile toprağı da kurguladı. Topraktan yaratılmadı çünkü Allahın hükmü bütüni isimlerini canlı olarak atayı sıfatla bulundu.
Bilgi; Mahmut Eski'den..
Derleyen: Sevim (Bulut)bayer