23 Mayıs 2010 Pazar

ALEMLER ve ANASIRI ERBAĞA(Hava-su-ateş-toprak)

ALEMLER
Mürselat 2.(Şiddetli rüzgar gibi uçan melekler hakkı için)Burada olay İNSANIN DUYUMLA-RINDAN OLAN İSTİĞDATLARIDIR RUHİ VÜCUDUMUZ BİRBİRLERİ İLE ÇARPIŞARAK O NURİ VÜCUDUN ARZA DOĞRU İNMESİNE SEBEP TEŞKİL EDER. Misal; Arzu, iştah, aşk, hırs, insanı yöneten duyulardır. Acaba bunların maddesi nedir? Hangi madde ve anti maddeden yapılmış, insan dengesine yerleşmiştir. Ayrıca bunların bir zeka ürünü olduğu da düşünelemez bunlar istiğdat kapsamına girer. Her insanda başka değerdedirler ve çarpışma olayından(teaküs)sonra, sen-ben-o şahsiyetleri avalimi ilahiyeden ayrılarak 2.alem olan sabitat alemiki ruhi vücut alemi veya şeyetül subut diye vasıflandırırız.
Misal; Şu dünya alemi dediğimiz güneş arz ve bunlara tabi yıldızlar bir alem diye vasıflanıyor. Ayrıca ATOM SEVİYESİ DÜŞÜNÜLSE,ATOMUN BÜNYESİNDEKİ NÖTRON, PROTON, ELEKTRON ve BUNLARIN ALTI PARTÜKÜLLERİNEDE KÜÇÜK ALEM DİYORUZ.BÜYÜK KÜÇÜK BÜTÜN OLAYLAR HER İKİSİNDEDE KENDİ ÖLÇÜLERİNE GÖRE VAZİFEYE DEVAMDALAR İLAHİ ALEMDEN AYRILIŞIMIZDAKİ OLAYLARDA HALKİ HAYALİ VÜCUDUMUZU DÜŞÜNMEDEKİ KEYFİYETSİZLİK GÖRÜNMEZ KEMİYETİYLEDİR. İşte esasta var olan insanın avalimi ilahiyeden 2.alem olan sabitat yani ruhlar alemine inişe bir olgunluk daha kazanarak, dünyaya iner, hakkın zuhuru vasıfla beşer mayasında, renginde,kokusunda vasıflanarak oradan dünyaya inmeye başladı, kendisinde artık beşeri hallerden koku zevk gibi vasıflarla belirlendi. ”Asifetinde ”tekasür etmesi “koştukça koşanlara”gibi kararlılığıdır.
Vücudumuzu, ilahi vasıf ile henüz görünürde alemi şuhud dünyada ortaya koyamadığından(kendini temsil eden ziyayı vücudunu)ilahi alemden 2.bir alan, mekan ve zamanı olan ayanı sabite miratında yani sabitat aleminde bir ümmeti külliyeyi Muşahhasa(SAD)şeklinde buldu. Şöyle ki insan fizik bedeni üzerinde sonsuz sayıda sperm insancıkları taşıması yani ruhi vücut ademi insanın oraca dünyada taşıyacakları insancıkları üzerinde melekat olarak bulundurmasını topluluğu taşıyan müşahhas şahsiyete sahib tekil oluşu bu sabitat alemindede nefsi tevil ilmi ile belirlenmiş olduki buna nufusu külliyeyi insan(AYIN)diye vasıflıyoruz. Oraca soyut manevi dünyaca somut olarak insan,nufusu külliyedir yani avalimi ilahiye veya sabitata alemi varlıklarımıza şuunatı zat denilir ki uymaz ama enerji beden hal diyeceğimiz geliyor aslında enerji sonraki olaydır madde ise daha sonrasıdır.ŞUUNATI ZAT İNSANLAR İLAHİ ALEMİN VARLIĞIDIR.“hayali kevn-kevni hayal ile müdekkek olarak asifetinde tekarrür etti” buyrulmuş.Yani ruhi vücut kendini temsilen dünyada bulunduracağı vücudu için alan mekan şu dünyamız oradan bakıldığında kevni hayal gibi görüntü ve anlamlıdır. KEVNİ HAYALİ; Fizik bedenin oraca soyut maddesiz meleküti mana yapı olarak bulunmasına, dünyadan bakılırsa o kainat kurucusu insan buradan hayali gibi tasavvur edilir. İnsan şu dünyada şu kilo, boy ve şu anlayışta bir vücut iken geçmişinde bir noktadanda belki bin kere ufak,sonsuz ufak bir bedenin vardı işte o şimdiki göz ve anlayışınla bir ölçü,ÖLÇEK VEYA KISTAS BULAMADIĞIMIZDAN HAYAL GİBİDİR, HAYALİN VARLIĞI ise BU DÜNAYADA VAR OLACAĞIDIR.İşte bu gönderilenlerin“fel asi fatı asfen”ayeti nefsi tevilidir. Gönderilmiş bu varlığın topraktan yaratıldığının, asıl toprağıda kurgulayan insan ve kendin oluşudur. Nefsi teville kendini tanı! Mürselat 3.”veizel biharu fücciret”, (Denizler akıtıldığı zaman)Kur’anİ ayetlerde ”Bahri mescur” olarak geçer. Bahri: Deniz, Mescur:Alevli kızgın deniz.Soğuk fizyon evrenler fidanlığıdır,her şey orada filizlenir sanki ekilmiş gibi anneye ekilen milyonlarca spermler gibi ziyayı vucut bedenler Bahri mescurdan arza gelir.
Kur’ani ayet”rızkımız semadan” olduğunu söyler, fizikman da sema dünya kurgusu semavidir. şu fizik bedende fani olduğu için bize rızkktır dolayısı ile fizik bedende semadan kurularak dünyada bulunmuştur ve bir ek daha güneşden gelen ziyayı vücud ışın değer insan olduğuna göre bu gelen insanın 37 derecede olduğu ile atmosfer iç bükeyinde kendi hararetini sabit tuttuğudur. Işın halin de gelen insan atmosfer dış bükey yüzüne vurduğu için ışınların toplayıcısı oluyor. Atmosferde odaklaştığından karşı dünya güneşe göre sanki bir mahta büyüklüğünde olduğundan odaklaşan ışın yükselti harareti yaparak dünyayı ısıtıyor esasta ise atmosferi ısıtıyor, atmosferde dünyayı. Atmosfer ile dünya arasındaki sen ise 37 dereceni muhafaza ediyorsun. Çünkü güneşden gelirken ziyayı vücut halin 37 derece idi. Zaten atmosfer ötesi güneşe bakan astronotlar güneşi sönük bir yıldız halinde gördükleri bilinendir üstelik ATMOSFER ÖTESİ FEZAYI ALEM, –DEĞER SON NOKTADA BULUNUYOR VEDE ZİFİRİ KARANLIK.Bu ifadeler kendi alemimiz ve sistemimizle alakalıdır,bir alemki güneş-dünya-ay ve diğer güneşe tabi gezegenler bir alemdir.
ELİF denen Hakkın belireni Mezahiril vücut insan semavi kozmik katmanları ışık hızı ötesi bir sürat le geçerek arza kadar gelişi,kurani ifade ile ceberüt,lahut,nasut,melekut, milk alemlerini geçip yer kürede somut beden oluşu ayette”İnna enzelnahü”alemini tenvir etti yani aydınlattı.

ANASIRI ERBAĞA’NIN(hava,su,ateş,toprak)İNSANDA TECELLİLERİ: Buyrulur“Zahirimizi teşkil eden anasırı erbağa gibi batın ve manamızı teşkil eden ana sırı diniye ve anasırı imandan hâsıl olan. Vücudu muktesebi melaikeler kaldırılması ile size bari giran ve hafi bir şey kalmaz” ve “fizik beden zahirinizi teşkil eden dört unsur gibi su, hava, ateş, toprak bedenimizi zuhura getirmesi acaba mümkünmü? Nasıl olurda toprak ve diğerleri fizik beden olur, bu imkânsız gibi. Örneğin; Su unsuru dışarıdadır. İnsan içtimi insana hayat veriyor. Demekki suda hayat varki bu hayatiyetini insana veriyor. O zaman su nedirki hayat versin? Sorusu hemencedir. GEÇMİŞ ZİYAYI VUCUD BEDENİMİZ ENERJİ BEDEN OLDUĞU için SUYU KURGULAMIŞ SU gibi GÖRÜNÜM VERMİŞ. O zaman SUYUN ASLI ZİYAYI VUCUD OLDUĞU BENLİĞİMİZDİR. FİZİK BEDEN SUDAN KURULMUYOR. SUYUN ASLI OLAN ZİYAYI VÜCUT FİZİK BEDENİMİZİ KURGULUYOR. FİZİK BEDENİMİZİN BİR UNSURUNU TEŞKİL ETTİĞİ ile MANA MADDEYE DÖNÜŞÜYOR. Demek oluyor ki SUDA O BOYUTTA GİZLİ OLARAK İNSAN OLDUĞUDUR.
Kâinatta her şey insanla kaim olur. Görüntü gizemi aldatmasın. SU, SEN OLMASAYDI FİZİK BEDENİ KURMAZDI. Diğer unsurlarda aynı durumdadır onun için“zahirinizii teşkil eden dört unsur gibi” buy-ruğu açığa çıktı. “Gibi” diyen tarif için. Şayet SU, HAVA, ATEŞ, TOPRAK İNSANI MEYDANA GETİRİYORSA İNSAN“HİÇ”DEMEKTİR. Sikkat! Su, hava, ateş, toprak maddeleri şu fizik bedeni kuramaz. Bunların aslı olan ziyayı vücut benliğimiz kuruyor. Görüntü zahirdir manasını ara. Topraktan başka bir şey demeklik insanı hiçe saymaktır. Toprağı kuran benliğimizdeki insandır. YER KÜREDE TECELLİ ETMİŞ NE GİBİ MADDE VARSA BUNLARIN ASLI İNSANDIR tecelliyi böyle anla. Kur’ani ayet insan için ”halaka min turab” buyurdu. İşte bu aslı insan olan toprak yaratma ve öldürme gibi ef’al ile belirlendi. İNSANDA NE VARSA TOPRAKTADA VARDIR ve İNSANDANDIR yani toprağın aslı insandır. Bunun için İNSAN TECELLİĞİ EF’AL OLDU. Yani toprağı, suyu, havayı, ateşi zuhura getiren tecelliği ef’al olan insan oldu. HER ŞEY ZİYAYI BEDEN İNSANDAN HÂSIL OLDU ve İNSANA GERİ DÖNÜŞ YAPARAK FİZİK BEDENDE BULUNDU BİLİNE!
Böylece zahirdeki insanı tarif ve anlama getirdik. İnsan hakkın zuhuru belireni olacak ve TECEL-LİĞİ EF’AL OLACAK yani HER ŞEY İNSANDAN TECELLİ EDECEK. Hakkın izni ile ve zahiri öğretide insan, topraktan kurulacaksa, Hakkın belireni olurmu hiç? Tanı kendini zahir anlatımlar kur’ancada mesel misallerle olmuş. Mesel, misal bir örnektir aslını belirtemez. Dünya bu gizemli esrar ile mesellerle yürümekte oluşu belki icabidir, hakikat değildir. Meseller anlatım için geçerlidir. Hakikati anlatan kalem yine insandır. Buyruluyor “Batın ve mağnanızı teşkil eden anasırı diniye ve anasırı imandan hasıl olan vücud” buyruğu bizi derin derin düşündürüyor. Buyrukda kimsenin bilmediği bir unsurdan bahis vardır. Oda GÖRÜNMEZLİĞİ ile BATIN ve MANA VUCUDUMUZ olan VUCUDU MUKTESEBENİZİ TEŞKİL EDECEK OLAN UNSURLAR Kİ buna ”unsuru diniye” veya “unsuru iman” buyuruyor. İşte nedir bu unsur (madde gibi)olan BU UNSURA ANTİ MADDE DESEM AZ GELİR. ANTİ MADDE Kİ MADDESİ OLMAYAN BİR KEYFİYETİ DEĞERDİR. Örneğin; Gözün maddesi var, görmenin maddesi yok. Ama göz bu ikili değerle bir arada ezvaci olayı yaptıklarından dolayı halikiyetleri karşıtını yerinde gördüğü yaratma olayıdır. Bu takdir üzerimize fizik bedene konmuştur. İlahi âlemde dünyadan kazanacağınız olan ahiret vucudu. VUCUDU MUKTESEBEMİZ MADDESİZ UNSURDAN TEŞKİL EDİLDİĞİDİR. Bir ilave anlamki esasta görmeninde KENDİNE HAS MANA MADDESİ VARDIR. Henüz ilmin keşfinde değildir. Unsuri din ’den maksad nedir? Sorusu bizimle oluyor. Din nasıl olurda madde olur?
Örneğin; HER ŞEY İNSANIN ÜZERİNE YAZILMIŞ MANASI İLE KAYIDLIDIR. Ama neden se dönüp kendini tanımaya imkân bulamamıştır. Ruhi vücud hakkında buyrulur“Ruhi vücud şu fizik unsuri bedeni teşkil ettiği gibi bedenimizdeki kalbimizden kazandığı(Hak taala “hiçbir yere sığmam ama kalbi müminin zatların mana kalbine sığarım”buyurur). “Anasırı erbağa maneviyyeden’le vucudu muktesebeyi maneviyyeye tesir eder” buyrulur.
Şöyleki bilinemeyen bir ruhi vucudumuz, birde şu fizik bedenimiz var. Ve bu bedende HAYAT BAHŞEDEN KALBİMİZ VAR. Ruhi vucudumuz şu fizik bedeni kurduğu teşkil ettiği halde kimse bu esrarı bilemiyor. ALLAH YARATTI deyip KENDİNİ KAPIYOR. İşte RUHİ VUCUDUMUZ, UNSURLARDAN ve MADDE-LERDEN KURULMUŞ DÖRT MADDEKİ ANASIRI ERBAĞA dendiği SU, HAVA, ATEŞ, TOPRAK BİLEŞKESİ olan, UNSURİ FİZİK BEDENİ TEŞKİL EDEN RUHİ VUCUDUMUZ OLUYOR. Yani fizik bedeni ruhi vucudumuz kuruyor. Bilen varmı? Ruh deyip geçiyor bu keyfiyeti değer vucudumuz hiçbir iş yapmıyormu? Sadece hayat mı veriyor? HAYATI TAŞIYAN BEDENİMİZİ KURMASI, esasta RUHİ VUCUDUMUZUN YARATICI VASFI BELİRSİZLİKTE KALMIŞ OLUYOR. İşte bu ruhi keyfiyet varlığımız şu FİZİK BEDENİ KENDİ KURDUĞU ile BEDEN DE HAKKA HALİFE olan“KALBİMİZİ” de KURMUŞ OLMASI ile KALPLE RUH ARASINDA GİZLİ DEĞİŞKEN SEVİŞME ile. Yani KALPLE RUHİ VUCUDUN SEVİŞMESİ mukteseb vucudu meydana getiriyor. RUHİ VUCUDUMUZ KALPTEN KAZANDIĞI MAHSULİKİ YARATICILIĞI ile İLAHİ ÂLEMDE YAŞAYACAK OLAN VUCUDU MUKTESEBEMİZİDE KURDUĞU izahlara geliyor. Kalple ruhi keyfiyet ezvaci sevişme mahsuli vucudu muktesebeyi karşılıklı sevişme ile kurduğunu bilen varsa beri gelsin.
SIR: İşte bu olayları belirleyen insanın ”minledünhü” vasfı ki. Allahın vucudu ilmi, insan olduğu için bu ilmi gizem yaratıcılık vasfını birlikte götürdüklerinden ezvaçları sevişmeleri. Ahiret vucudumuzu bu ikili değerin zuhura getirdiği bu günün ilminde henüz keşf edilmemiştir.
Bu değerli vucudiyet maddi manevi yapısı bilinirse, insanın şükraniyeti ifadesi bence şöyle olmalıdır. Ey hakkın belireni, diyebilirki ”Kendini Allahtan razı olur derecede ilmi muaşerette bulacaktır. Allahtan razı oluşu ile”. Ayrıcada bu ilmi kurgu muaşeretinde Hakkın ciheti olan insan KENDİNİ HAK ONU KENDİNDEN RAZI OLACAK BİR DERECEYE YÜKSELTMESİ. HAKKIN İNSANDAN RAZI OLDUĞU MAKAMDA BULDUĞUDUR. “raziyeten marziye” kur’an hükmü belirlediğidir. İşi lafta bırakmadan tanı kendini ey şerefi ile şan olan insan! Üzerimdeki manevi kurgu ile sevişmeye giren ciltler neticede bir çocuğu (insanı)kazanırlar. İstek olmasa idi çocuk kazanamazlardı. Bir husus ki İSTEK BİR DÖNÜŞÜM YAPIYOR. İSTEKLİĞİ KALMIYOR İSTEK ÇOCUK OLUYOR. Şu esrarı gizeme bir bak nasıl olurda istek çocuğa dönüşür şaşırma kabullen! Bir örnek verirsek; Allahımızın ”ol” emri bir emir olarak her şeyi zuhura getirmişse. İSTEKTE BİZDE AYNI İŞİ GÖRDÜĞÜ BİZİM HAKTANLIĞIMIZA DELİLDİR.
Böylece erkani islamiyye NAMAZDA BİR DÖNÜŞÜM YAPARAK AHİRET VUCUDUMUZUN BİR VECHESİ OLAN SOYUT MANA UNSURU OLAN TOPRAĞI KURDUĞUDUR. Dünya toprağı gibi değildir. Zaten toprak deyip geçiyoruz. Toprakta sonsuz sayıda elementler bileşkesi cisim ve cismaniyetler vardır. Kısaca şu ahiret vucudumuzu illaki kur’anın çeşitleri vardır. İLLAKİ HANGİ UYGULAMA İLE KURACAKSAN ONUNLA OLMAN YETERLİ OLUYOR. Kalbin Her vuruşu hayat veriyorsa düşün bir kere! Vurmasa ölümle neticelenir. Bir vuruş veya atış dönüşüm yaparak hayat oluyor. Bu takdir ile vuruş nasıl hayat olur demiyesin. Bu kabilden olarak, şahsi kalbi teşkil eden unsuru maneviye(maddi unsur değil)erkani salâttır. Yani namazdaki rükunlardır. Şimdi namaza bak namaza! Ne dönüşümler gizemi içinde kıldığın namaz nele-re kaim oluyor. Namazdaki KIYAM(ayakta duruş) UNSURU NAR MESABESİNDEDİR. Yani KIYAMDA DURUŞUN AHİRET VUCUDUNUN ATEŞİ DEĞERİNDE OLUYOR(mesabesinde). RUKÜ ise AHİRET VUCUDUMUZUN HAVASI gibi OLUŞU RUKUNUN DÖNÜŞÜMÜ OLUYOR. Yine namazdaki SECDE ise SU gibi TEŞEKKÜLATA UĞRUYOR. Yine KUĞUT, OTURUŞ ise TURAB HÜKMÜNDE DEĞER BULUYOR.
ANASIRI ERBAĞA: Devamla anasırı erbağa dediğimız unsurlar fizik bilgini Miller’in tarifinde bu 4 unsuru bir araya getirdiğinde bu 4 maddeye elektrik akımı ile şarj etmesi ile. Çekirdek asitleri denen; Adenin, guanin, sıtosin ve tinin dört hayat unsuru (maddesi) bizdenliği ile kendiliğinden ortaya çıkması bir izah oldu. Buyuruyorki; (devami izah)''vücudu teşkil eden anasırı erbağa, hazaratı hamseyi tesamüd (dayanma )ile atayı sıfatları bir nevi tesirata tabi olacakki teshiki unsuriyyeye hasıl olmadıkça zuhura (gelmiyecektir)''buyrulur. Yine vücudu beşerriyeti teşkil eden anasırı erbağa yani 4 toplu madde su, hava, ateş, toprak kurgusu şu fizik bedenin ilkiyyeti ilahi teshiki âlemdeki madde manaları olduğu kıyamı emir ile bir kere arza gelebilmeleri ile fizik bedeni teşkil etmeleri için. Geçtiği semavat üstü beş katmandan geçerek katmanlara istinat etmesi tesanüdü idi. Yani sığınma veya dayanma istinatları idi. Bunlar ki hazaratı hamse deyiminde. Ceberut, lâhut, nasut, melekut ve mülk idi.
YEDİ KUDRET ve HAZRETİ HAMSE(Mülk, meleküt..): Hayatın mutasarruf (kurguladığı, yaptığı) olduğu hayati gücün kuvvetin sarfı ile husule gelen bir şeydir. Buradaki anlamki HAY SIFATININ BİZE VERİLECE-Ğİ VÜCUDKİ mülktir. Mülkin esası fizik bedendir. Zahiri mülkler unsurlardan meydana geldikleri ile zaten bizdendir.
MELEKUTİ; Kısaca bir şeye tesir edeceksin ve vücuden meydana getireceksin. İLAHİ ALANDAN GELEN SOYUT UNSURLARIN MELEKUTİ VASFIKİ bunada İSTİNAD EDEREK MÜLKTE BEŞERİ VÜCUDU ZUHUR ETTİRECEK-SİN. Ve bu unsurlar BU KATMANLARA UĞRAMALARI ile MELEKUTİ SOYUT DERYASINI KURMALARI BİR YEDİ KUDRETTE OLMALARI GEREKİRKİ KURABİLSİN ve DÜNYAYA FİZİK BEDEN OLARAK GELSİN ve TEŞEKKÜL ETSİN YEDİ KUDRET’i Allahın eli diye tarif ederler. Allahımız buyurur ki “Ben insanın tutan eli olurum”. İşte bu “yedü” yani elin aidiyyeti bize ait olduğu ile tutan Allah ise zaten GELİŞİMİZ ALLAHTAN OLDUĞU İLE ONDANLIĞIMIZDA TUTANDIR.
NASUT; İNSANİYYETTE LAZIM GELECEK CANLILIK HAREKÂT BULUNDUĞU ALANDA SEKANATI OTURMASI. İSTİNADI ve DAYANMASI ile ARZA GELECEĞİ UNSURİ YAPIMIZIN NASUTİYYETİDİR.
LAHUT: Unsurların akıllı olduğu bilindiğinde. UNSURİ TEŞEKKULAT ARZA GELİRKEN AKLADA İSTİNAD ETTİKLERİ İLE LAHUTİYYET ALANDA BULUNDUKLARIDIR.
CEBERUT;Bu yukarıda yazdığım DÖRTLÜYÜ İÇİNE ALIP yani ARALARINDAN GEÇERKEN BU DÖRT KATMANI İSTİLA EDEN MÜSTELİ ALAN BİR VÜCUDDURKİ BENLİĞİMİZDİR buna CEBERUT denilir.
Bu vücudumuzki Hakkın CEMALİ ve CELALİ SIFATLARINI TAŞIYAN ve ONDAN OLAN İLAHİ DEĞER ORAYA MAHSUS VÜCUDUMUZDUR. Buyrulan hazaratı hamse ''Emanın tecellisine göre tezahür eder, zuhura gelir”. Devamla''Hazaratı hamseyi(HE-hazaratı hamse 5 katman:mülk-meleküt-nasut-lahut-ceberrut)) tesanüd ile atayı sıfattan(KEF-atayı sıfat:vücuda gelmiş herşey) bir nevi tesirata tabi olacakki'' buyruğunda. İşte unsuri kıyami benliğimiz ALDIĞI EMİRLE ARZA GELİP VÜCUDU BEŞERİ TEŞKİL EDİŞLERİN DE BU KATMANLARI KURGULAYARAK ATAYI SIFATIN BİR NEVİ TESİRATINI ÜZERİNDE BULMASIDIR. Atayı sıfatki(FE harfi) hakkın bizlere ihsan ettiği sıfatla vücudu beşerimizin bu sıfatta oluşu. İzahı; Atayı sıfat, haricin menabiri şuhudda(yani dünyada) teşkil edip haşre istinadlı(bu katmanlardan gelirken bir nevi haşir neşir olayı) olan bir nevi şey'iyyettir. “Bir şey' in istiğdadı nispetinde tecelliyi mazhar olarak shaya zuhura gelmesi atayı sıfatın asasıdır''buyrulur. Bu bildir bizleri bildirdiğidir. ''Bir nevi şey'iyyettir” buyurmasıki herşey insandır ve insandandır. Unsurlar şey'iyyet olarak esasta insandır. Burada istidat kelimesiki unsurlar arza gelirken insana ait olan bir madımalak istiğdadı ile arzda MADIMALAK olarak zuhura gelecektir. Çok şükürki herşey bizdenliği ile gaz kürede insan olarak yani istiğdadımızın nisbeti tecellisine mazhar olarak bulunduk. bu durumun takdiri Hakkın bize bahş ettiği bu atayı sıfatın (KEF harfi-vücuda gelmiş her şey)asası olarak insan olarak yer küredeyiz.
İzaha devam edersek''Tesirata tabi olacakki teshiki unsuriyyeye(TE harfi)-maddenin ilk hali ve ilk nedeni) vasıl olmadıkça zuhura gelmeyecektir''. Şimdi dikkat! İnsan ki teshiki unsuridendir. Şöyleki madde ve anti madde deyiminde MADDE, esasta ANTİ MADDEDEN KURULMUŞTUR. Sanal sanılan şey esasta esastadır. Bir örnekle; Güneş mutlaka feyiz vericidir. Buna feyyazı mutlak denir (Vücudu beşerdir bu feyizler). Bir soyut feyiz mana olan MUKAYYEDE FEYİZ IŞIN VARDIR(Buda insanın ruhi vücud keyfiyyetidir). Bu kurgu takdiri ki SOYUT ve SOMUT FEYİZLER, IŞINLAR VARDIR, BENLİĞİMİZDİR. Bu feyzi ışın soyut müşterekeler, birlikteliklerki SONU OLMAKSIZIN İLEL EBED, MUTLAKTAN MUKAYYEDEYE ve MUKAYYEDEDEN MUTLAKAYA CERYAN ETMEKTEDİR.
Anasırı erbağaki unsurlar aleminden olan su, hava, ateş ve toprak 4 unsurdur. Bunlar tevil değildir muakkabattır. Su tek madde değildir, element değildir muakkabattır. Birçok maddeler toprakta vardır. İnsanın cismani izafi vucudu bu dört maddeden kurulduğuna göre “anasırı erbağa”şu fizik cismani bedeni söylemiş oluyor. Kitabi insanın yani kur’ani natık olan insanın nuzuline sebep bu dört madde den teşkil eden cismani bedende bulunuşudur. İşte”beş alem top-rak maddesinde mündemiç kılındı” buyruğu Mülk-melekut-nasut—lahut-ceberut bu beş alem insan toprağa derç edildi ama insanki toprak değil atayı esma ve atayı sıfat ile unsur aleminde mündemiç oluşu ile toprağı da kurguladı. Topraktan yaratılmadı çünkü Allahın hükmü bütüni isimlerini canlı olarak atayı sıfatla bulundu.
Bilgi; Mahmut Eski'den..
Derleyen: Sevim (Bulut)bayer

Hiç yorum yok: