13 Şubat 2010 Cumartesi

MESAK VÜCUT

MESAK VÜCUT: “GÜNEŞTEN ÖTEYE GEÇECEK OLAN ve İLAHİ ÂLEMDE EBEDİ HAYATA KAVUŞACAK OLAN İNSANI BELİRLEYEN ayet Kıyame 30.”ila rabbike yevmeiznil mesak”, (O gün dönüş rabbinedir ancak). Mealen”o gün rabbinin yanına sevk olunacağı gündür”. Meali anlatım o gün diyor ama hangi gün? Belli değil. Ayet buyruğundaki hakikat mana bizimle olduğunda, dünyada kazandığımız FİZİĞİN BELİRSİZLİĞİNDEKİ VUCUDU MUKTESEBEMİZİNDE BİR NİHAYETİ SONU OLDUĞU belirtilmekte. İlahi âlemde yaşıyacak olan vucudumuza ayeti delil ile ”MESAK”dendiğidir. MEZARDAN DİRİLECEK BİR VUCUD DEĞİLDİR. Allahımız bir yarattığını bir daha yaratmadığına göre. ”MESAK”YENİ BİR MUKTESEB VUCUT. Buyrulan ”Dünyaya geldiğin bellidir, HİÇ ŞÜPHEN OLMASINKİ YENİ BİR VUCUD ile DÖNÜŞÜN OLACAKTIR” yine ”Burada şey’ iyetin müntehasıkif feyyazı mutlaktan tamamıyle feyyazı mukayyedeye varid olan. Rububiyyetin asar ve hâsılatından husule gelen MESAK burada VUCUDU MUKTESEBENİN NİHAYETİDİR. “Şey’i vahid inkisamı kabul etmez bir hakikat ferdir” buyrulmuş. V yine ”O günki günde külliyeyi Muhammediyenin (SAD), Müstevliyeyi mütesaddıkası(ZEL), olan zata müntehaki oda rabbil erbab olan eceli ve ağladır. Onun terbiyesi ile vucud ve subuttaki şey’iyet orada tekarrür eder. Gayre tecavüz ve inkisamı kabul etmez” buyrulur.
Kıyame 31-32. “fela sadeka vela sallâ velakin kezzebe ve tevella”dır, (tasdik etmedi, namazda kılmadı-ancak yalan söyledi ve yüz çevirdi). Bu ayet, RABLIĞIN FEYZİNDEN YARARLANAMIYARAK SUFLİYET(dünya) ÂLEMİNDE KALAN KİMSELERİN“SÜMME”leridir. Bizlere buyrulan“BU MAKAMA VASIL OLMAYAN ve ÂLEMİ SÜFLİYATTA “feyyazı mutlaktan” TERAKKİ EDEMİYEREK TENZİLDE KALAN ADAMLAR TASDİK EDEMEDİLER”. Yani GÜNEŞTEN İLAHİ ALEME GEÇEMEYENLER TENZİLDE KALIP DÜNYAYA RED EDİLENLER. Kur’ani hükümlerin hakikat ledüni anlamlarını iyi anlarsak bilinmeyenler bizlere aşikâr olur. Bizce “sümme”kavramı REDDİYET değil İNSANIN GELECEĞİNİ YENİDEN TAYİNE VESİLE oluşu HAKKIN HİMAYESİ OLDUĞUDUR. İLAHİ ÂLEME GEÇECEK “vucudu muktesebe “MAKAMINI KAZANANMIYANLAR yani BU MAKAMA ERİŞEMEYEN kimseler. Dünyaca BİR ÖMRÜ yaşadıkları halde, AHİRET VUCUDUNU KAZANAMAMIŞSA! Şayet varsa cehenenm YANMAK için DÜNYAYA GERİ GÖNDERİLECEKLERİ. YENİ BİR ÖMÜRLE ahiret vucutlarını KAZANMAK İÇİN “sümme”KAVRAMINDA TENZİLE UĞRADIKLARIDIR.
SIR: Şöyleki ÖLÜMLE DÜNYADAN AYRILAN KİMSELER, İKTİSABİ VUCUTLARI İLAHİ ÂLEME YARAŞMADIĞI bu VUCUTLARI ile GÜNEŞE KADAR GİDİYOR. Düşün! İnsan ki GÜNEŞE KADAR GİDİYOR, GÜNEŞTEN ÖTEYE İLAHİ ALEME GEÇEMİYOR. Maksat GÜNEŞTEN ÖTEYE GEÇEREK İLAHİ ALEME KAVUŞMAK. TENZİLE UĞRAYIP BAŞKA BİR BEDENLE DÜNYAYA DÖNÜYOR. Buradaki hakkın maksadı cehennem dediği ESFELE SAFİLİN denilen AŞAĞILARIN AŞAĞISI olan DÜNYAYA GERİ DÖNÜŞLERDİR. İSTİKBALLERİNİN TAYİNİ İÇİNDİR. Sebebi ise, ERKANİ İSLAMİYYE ile MANEVİ VUCUD KAZANAMADIKLARINDAN DOLAYI(bu anlatım rearkarnasyon değildir yanlış anlama).
Anlıyoruzki bu vucudiyyetleri tarif edecek kelime olmadığından şey’iyyet dediği dünyada kazanmış olduğumuz mana vucudu muktesebemizin müntehası yani sonu belirlenmektedir. Şaşırmayasın bu sözlere her an yeni yeni vucuddasın ama haberin bile olmuyor. Onun için VUCUDU MUKTESEBEYİ ŞEY’İYYETİMİZİN, BİR SONU OLUP BAŞKACA BİR “mesak” VUCUDA GEÇECEĞİMİZ çok şükürkü bizimle kılınmıştır. Habersizlikler içinde BİR KORUMA ile İLAHİ ÂLEME GEÇİŞ YOLU. DÖNÜŞÜMÜMÜZDE GÜNEŞE (feyyazı mutlakda denir)OLACAĞINDAN. Buyrulan “feyyazı mutlaktan yani GİDİŞİMİZDE GÜNEŞE KADAR GİDİYORUZ. Ne ile? BELİRSİZLİKLER İÇİNDE KAZANDIĞIMIZ SOYUT MANA VÜCUDUMUZ olan VÜCUDU MUKTESEBİMİZLE. GÜNEŞE KADAR GİTTİĞİMİZDE, VUCUDU MUKTESEBEMİZ İLAHİ ÂLEME GEÇEMİYOR. Ve bu MUKTESEBE VUCUD NİHAYET BULUYOR, ORADA O ANDA.
İnsan alahi âlemde vardı. Hakkı bilmek ve onunla olmak için kemiyeti keyfiyeti birlikte olmak üz-re cenneti âlemden güneşe sevk edilişimizle. Güneşte ziyayı vucud olarak bulunduk. Ne demek bir düşün! Ta ilahi âlemden güneşe gelmek için zaman ve mesafe aynı zamanda hız meselesi bizi çok düşündürüyor. Şöyleki dünyadan, yakın komşu galaksiye gidebilmek için milyonlarca ışık hızı bir sü-ratle gitmek belki vardır ama ne garipki ömrü beşer bile kâfi gelmediği bu günün hesapları içindedir. Ne güzelki ilahi âlemden güneşe gelmişiz. MANA DEĞER olan vücudumuz BOYUT DEĞİŞTİREREK GÜNEŞDE ENERJİ BEDEN ZİYAYI VUCUD- ATAYI ESMA (YE harfi: Ruhlar aleminden vücudiyet alemine ışık beden olarak gelen insan) olarak HAKKIN BÜTÜNİ CANLI İSİMLERİNİ ONU TEMSİLEN ÜZERİMİZDE BULUNDURARAK GÜNEŞE GELMİŞİZ. BU GELİŞİMİZ ”Ol” EMRİ gibi BİR HIZLA OLMUŞTUR. Şayet ışık hızı ile gelmiş olsaydık bu hız gelişimizde kağnı hızı bile olamazdı. Şimdi düşün bu hız nedir? Feyekün” emri ile hemence olmuştur. Maksat dünyada bulunmaktır. GÜNEŞTEN AYA, AYDAN DÜNYAYA IŞINLAŞINIMIZ ŞU’UN ZATLIĞIMIZA VABESTE OLMUŞTUR. Bu GELİŞDE HER AN ÇEŞİTLİ VUCUDİYETLER KAZANARAK iktisabımızla baba beline ışınlandığımızla oradan hussiyelere inerek meni boyut ufacık insan olarak bulunuşumuz. Babadan anneye intikal ile âdemi vasıf insan olarak annede vucud kazanarak dünyaya teşrif etmiş olan insan! TEKRAREN ÖLÜM NEDENİ OLARAK GERİ DÖNECEĞİMİZ BİR VUCUD MUKTESEBEYİ KAZANARAK İLAHİ ÂLEME DÖNECEĞİZ.
Buyrulan“feyyazı mutlaktan yani güneşden tamamıyla feyyazı mukayyedeye varid olan rububiyetin asar ve hâsılatından husule gelen MESAK VUCUDUMUZA KAVUŞMAMIZLA, DÜNYADA KAZANDIĞIMIZ VUCUD MUKTESEBEYİ MANEVİYYEMİZ NİHAYET BULUYOR”. GÜNEŞE KADAR SOYUT MANA MUKTESEB VUCUDUMUZ. Orada GÜNEŞİ TERK EDİP TAMAMIYLE İLERLEYİŞİMİZDE BİZİ KARŞILAYAN FEYYAZI MUKAYYEDEYE (mukteseb vucut) VARİD OLAN RUBUBİYYET VUCUDUMUZ mevzu edilmektedir.
*FEYYAZI MUTLAK: GÜNEŞ veya İLAHİ HEDİYE OLAN şu FİZİK BEDENEDE FEYYAZI MUTLAK denir. Çünki GÜNEŞ ZİYAYI VUCUD ile DOPDOLUDUR.
*FEYYAZI MUKAYYEDE: Hz.MUHAMMED’e dendiği gibi, VUCUDU MUKTESEBEYEDE, FEYYAZI MUKAYYEDE dendiğidir.
Buyrulan “feyyazı mukayyedeye varid olan rububiyyetin asar ve hâsılatından husule gelen MESAK burada vucudu muktesebeninin nihayetidir”. Bu SONLANMANIN ASARI ki “mesak”VUCUDA GEÇİŞDİR. Yani RABLIĞIN ESER ve SONUCUNDAN HÂSIL OLAN VUCUDUN AHİRET ÂLEMİNDE SON BULMASI “mesak”dır. MESAK, RABBINA SEVK ANLAMINA GELMEKTEDİR. TEK OLAN BÖLÜNME KABUL ETMEZ artık GERÇEK TEKDİR. VUCUD DEĞİŞTİREMEZ. İşte O GÜNKÜ GÜNDE(günü belli oldu) VARILACAK OLAN SON, HER ŞEY’ İN RABBİ OLAN ALLAHADIR. Artık O’nun TERBİYESİ ile VUCUD ve RUHTAKİ VARLIK ORADA YERLEŞİR BAŞKA BİR HAL VUCUDA DÖNÜŞMEYİ KABUL ETMEZ. Yine buyrulan “O günkü günde külliyeyi Muhammediyenin(SAD), müstevliyeyi mütesaddıkası (ZEL) olan zata müntehaki, oda rabbül erbabı olan eceli ve ağladır. Anın terbiyesi ile vucud ve subuttaki şey’iyyet orada tekasür eder”buyrulur. Böylece VUCUDU MUKTESEBEMİZİN SONLANMASI ile “MESAK” VUCUDUMUZ ORTAYA ÇIKMIŞ OLUR. GÜNEŞE KADAR GİDEN AHİRET VUCUD OLAN“mesakı” KAZANAMAMIŞLARSA GÜNEŞDEN RED EDİLİR. Yani GERİ ÇEVRİLİR. Bunun 1.ayeti Kıyame 26. ”kella iza belagatit terakiy”dir,(Hayır hayır can köprücük kemiklerine dayanınca)reddi belirler. İnsanki her rütbeden görünmekliğin adına”terak”denir. 2. ayet Kıyame 27. “ve kıyle men rakin”, (denilirki bunu tedavi edecek bir doktor kim var) meal anlamlarıdır. Rukuyu eden kimdir? bu yükselen kimse ne nitelikte yükselip ilerler? İşte “mesak” değerinde O ÂLEMDE MANEVİ VUCUDU yani MESAK HALİ GÖRÜNEN “men rak”tır. Yani ORAYA VARAN KİMSE AHİRETE AYAK BASMIŞTIR. TAMAMIYLE DÜNYADAN AYRILMIŞTIR. HAKLA BİRLİKTELİĞİ MESAK VUCUDİYYETİ İLEDİR. Dünyaya gelmişsin, gelişini bilemiyorsun dönüşün de olacaktır, bunuda bilen yoktur. Biz yazmış olduk. İnşallah kabulünde tasdikinde olur ümidimdir.
Kehf 44.”..hüve hayrun sevâben vehayrun ukba”,(O mükafatçada hayırlıdır, akıbetçede hayırlıdır) Buyrulur”ahiretin Hayri ve sevabın vucudu budur”. Bu hayır dünyadanmı kazanılır, yoksa ahirette de hayır işleri varmıdır? Bizce AHİRETİN HAYRI DÜNYADAN ERKÂNI İSLAMİYYE ve HAYIR HAKLA KAZANDIĞIMIZ, VUCUDU İKTİSABIMIZ yani hayır ve sevap vucuda dönüşüyor. İLAHİ ÂLEMDEN SAYILAN TAA GÜNEŞE KADAR URUÇ EDEN VUCUDUMUZ ORADA SON BULACAK. İlahi âleme geçmek için dünyaca yaptığımız hayır ve hasenat. Orada AHİRETİN HAYRI sayılacağından, bu HAYIRLA İLAHİ ÂLEM MESAK vucudu HAYIRLI VUCUDUMUZ, BELİRLENECEKTİR. İşte bu vucud HAYRIN KARŞITI SEVABI VÜCUDUMUZ’ dur. SEVAPLARIN HESABI DENGESİ KAZANDIĞIMIZ MESAK VUCUD budur. Kur’ani ayet“hayren yerah”la belirlendiğidir. “Şerren yerah”İLAHİ ÂLEME GEÇEMEZ. GÜNEŞDEN RÜTEBİ OLARAK GERİ GÖNDERİLDİĞİ ile 2.kez DÜNYA HAYATINA GERİ ÇEKİLEREK DÖNDÜĞÜDÜR. “Vemen yağmel miskale hayren serah” ayeti şumulünü değerlendirdiğimiz için sevabi vucudumuz ilahi âleme ayak basmış demektir. Anladığımız SEVAP UNSURU yani SEVABIN İLAHİ ÂLEMDE MANA UNSURUNA DÖNÜŞTÜĞÜ ile MESAK VUCUD ZUHURA GELDİĞİDİR. Ne muazzam bir keyfiyetki SERAB MANA MADDEYE DÖNÜŞÜYOR. Böylece SEVABIN VUCUDUDA MESAK VUCUD OLUYOR. “sevabı vucud budur.
Kehf 45. “Vadrib lehüm meselel hayâtiddünya..”, (Onlara dünya hayatının halini şöyle temsil yap). Buyrulur“Anlar için dünyanın misali(örneği bir mesel daha darb et(göster)dünyanın benzeri” Şimdi misal; Sureyi Yasin 81. “eveleysellezi halakassemavati velarde bikâdirin alâ enyah luke mislekum belâ vehüvelhallakul aliym”. Mealen”gökleri ve yerleri yaratan onların benzerini ya-ratmaya güç yetiremezmi”. Elbette onun gücü insanla yetişir. Kâinati kuruluş Hakkın bahşi olan insanla olduğuna göre. İnsan, ilahi âlem için benzeri vucudunu yani mislini elbette kazanacaktır. İNSAN MİSLİNİ İLAHİ ALEM İÇİN YARATIR. Ayetteki“vehüvel hallakul” in sırrı gizemi ise Allaha hüvyet insandır. “İnsan hakkın sırrı, Hakta insanın sırrıdır”deyimi isbatı ile. İşte bu MİSLİ VUCUD MESAKTIR. Keheffü ayetimizde “meselel hayatüddünya”bir gizem ile dünya hayatı insanla insanı belirlediğidir. İnsan olmasa idi dünyada hayatmı olur? Olsa idi insansız dünya neye yarardı? Yasin suresindeki ise insanın bir mislinin ilahi âlem vucud olduğu aşikâr oldu Mesaklığıdır.
Buyrulan”Anlar için dünya hayatının benzeri bir örnek daha göster”. İşte bu örneği kime, kim bu vücudu gösterecek, onlar kimdir? Sorusuda vardır. Evvela onları size tanıtalım. Onlar ilmi ledüni kur’andan habersiz kişilerdir. Bunların düşünceleri ve zahiri öğrenileri öldükten sonra mezardan ayni vucud ile dirilecekleri inançları idi. Bu örneği gösterecek olan zat ”velayeti” ile. Veli makamına gelmiş zatların ilmi ledüni anlamları ile “misleküm”ü izah edecek zatlara hitap idi. Bu zatlar yazmış olduğumuz, kemalatı insaniye(SİN harfi:İnsanı kebir-soyut insanların ruhi alemde topluluğu) velayeti Kübranın (HI harfi;İnsanı ekber-kainatın kuruluşuna sebeb olan ilk insan ziyayı vücutları)içinde yer almış olduğundan ULEMAYI RASİHUN ZATLARDI. “Ulema” kelimesinin tarifi ancak bunlar idi. Zahiri meali ilimle uğraşan kişiler asla ulema olamaz. Çünkü kur’anı kerimin elfazı şerifesine bakıp mana verilemediği artık esastan belli olmuştur. Arabul bu zatlarıki getirdiği örneklerle“misleküm” ayetini öğrenmiş ol. BİR BENZERİ VUCUDDA KENDİNİN KENDİNDENLİĞİ OLAN VUCUDUNLA İLAHİ ÂLEME ŞEREF VERECEĞİN bu öğretilerde ve bu zatlardadır biline!
Kehf 37 “..sümme sevvâike recüla”, (Sonrada seni düzgün bir adam kılığına getiren). Buyrulan “sonra sana bu akıl ve ilmi bu vucudun ile ihsan ederek seni bir adam yaptı” Yukarıki ayette ve bu ayetteki “sümme” kelimesi; Tekrar, tekrar manasında olup, insan hayatında “teraki rutebi” vardır. TEKRAR GERİ DÜNYAYA DÖNMEKTE VARDIR. Kimsenin bilmediği bir ayeti olayı yazarsak hiçte şaşırma! Ve dikkatli ol! Ve ERKÂNI İSLAMİYYE UMDELERİ İÇİNDE BU ÖMRÜ GEÇİRMEN SENİ TERAKİ RUTEBİYE KATİYEN UĞRATMAZ.
Kehf 49.“..fetêrel mücrimiyne müşfikiyne mimma fiyhi..”,(Artık o mücrimleri göreceksinki günahlar dan korkmuşlar). Buyrulan”O emri muhmele(o terk edilmiş hususa ulaşılmaz helak olursunuz ), vasıl olunamaz ve halak olursunuz”diyerek“ şefkat üzre suçluların halkı zorlamaya ve men’e kalkıştıklarını. Zuhuru müşfik’i âliye olan(o kitapta) görürsünüz”. Bu ayeti kerimede kitaptan bahis var. Mücrim günahından korkan titreyen var. Ayrıcada Hak talanın müşfikliği var. Şimdi kitap dediği yazılı bir kitap değil. Günahı ve sevabı tesbit etmiş bir kitap düşünülemez. Hak taala her şeyi bilir. Kitaba ne hacet Sağdadi ilimle Allahımızın yedinde bulunacak ancak vucuden belirlenen şahıstır. Buna ayeti delil olarak“kitabı merkum” denilir. Oraya varan kişi ki vucuden yazılmış her harfi üzerinde belirlenmiştir. Ayrıca ayetle “kitabül ebrar”ve“kitabül füccar” hali belirleyn kişilerdir. KİTABI EBRAR, kısaca SEVABLI SEVABLI CİHETİ GÖRÜNEN VUCUD KİŞİLERDİR. KİTABI FÜCCAR ise, AFFA UĞRAYACAK GÜNAHLI VUCUTLARIN BELİRLENDİĞİDİR. Bizce bu olaylar ayeti delil ile Hak buyururki”Bu seriyül hesaplar DÜNYACA ANİ VAHİDDE GÖRÜLDÜĞÜ ile İNSAN heran KENDİNİ YENİLEDİĞİNDEN. HANGİ VUCUDUN HESABA ÇEKİLECEĞİ BELLİ OLMADIĞI ile HAK TAALA’nın OLANIN KORUYUCU MÜŞFİKLİĞİ ile ancak İLAHİ ÂLEME ÇIKABİLİR. Oraca hesap düşünülemez hesaplar dünyacadır. Affın üstünlüğünde hesapmı düşünülür. Mağfiret dengesini Hak taala niye koymuş? Suç olacakki mağfiret hükmünü icra etsin. Netice, bir hesap mevzu ise yazılmış kitap yok. Amel defteri diyor belirtilen izafi anlatımlar, vücud kitabı esastır. VUCUDEN AMELLER İNSANIN ÜZERİNDE BELİRLENDİĞİ düşünüldüğünde, oda DÜNYA VUCUDU ve DÜNYADADIR. İLAHİ ÂLEME GEÇİŞ DÜNYADA ARINDIKTAN SONRA, ancak yazılmışlığımızla“MESAK VUCUDUMUZLADIR.
Kur’ani mesak bildirisi orası “mevadır”vuslati varacağın yerdir. Böylece“kitabi merkum” halimizki oraca çok geçmiş. Şu GELECEK OLANIN ADI BELLİ olmuşluğu KAYDE VUCUDEN GEÇMİŞLİĞİ ile BELİRLENEN VUCUDTUR. SAYILARI HAKLA BELLİ OLMUŞLUKLARI ile SAYILMIŞ ZATLAR MERKUMU KİTAPTIR. “mühmele” buyruğun anlamı Allahın müşfikliğini açıkça ilandadır. “Mühmile”ki mühmel kökenli olup. Bir hali belirlerki sağdadi ilimden habersizliği ile İŞLEDİKLERİ SUÇ ve BİR HESABI VARSA ORACA MAĞFİRETE UĞRAYIŞI, HAKIN BAKIŞI OLUP hemence SUÇUNUN AFFI ile BIRAKILMIŞ. Ve bakılmışki BIRAKILMIŞLIĞI ile AFFA UĞRAMASI MAĞFİRET DENGESİNDEDİR Böylece o kitapta olanı şimdiden görmüş olur haberi üzerinde buluruz vucuden.
İnsanın ahiret vucudu olan muktesebe vucudu erkani islamiyenin hakikat anlam ve tatbiki ile olduğu belli iken. Hakkın huzuruna VUSLATI ÇIKIŞINDAKİ MESAK VUCUDUDA İLMİ LEDÜNLE KURULACAĞI ibadeti mana demektir. Vücud dünyaca yediğimiz ve içtiğimizle terkip edilip kurulduğu gıda yolu ile olduğundan AHİRET VUCUDUNUN GIDASIDA İLMİ LEDÜNDÜR. Yemeye içmeye hacet kalmadan BU İLİMLE VUCUD BULDUĞUDUR. İşte Hz. Musa ve yakiyninin, bahri anlamları bu yöndedir deriz. Şöyleki kur’ani ifadelerdeki Musa bahsi çok gerilerde kalmış bir olaydır.
SIR: Şayet irşatcı isem hücre yapıki helozonik kurgu sarmal kromozonlar bir hareket kurgusunda ilerledikleridir. Buna yay kuramıda denir. Vucudu beşerin her yeri yay kurgu helozonları ile örülüdür. (yayda kurguda ileriye doğru hareket vardır)bu 46 HELEZONİK YAPI KROMOZONLARIN İKİ BAŞI AÇIKTIR. BİRBİRİNE BAĞLI DEĞİLDİR. Gövdesi ise MERDİVEN GENLERLE birbirlerine SEVİŞME KURGUSU ile BAĞLIDIR. VUCUDUMUZDAKİ BU YAY KURGU MADDİLEŞMİŞ, MEVKİĞ OLMUŞTUR. İşte bu MEVKİYE VARİDATI- GELENLER OLACAKTIR. ARTI değerin, EKSİSİ olacaktır. İşte BAŞLARI AÇIK HELEZONLARIN ÜZERİNE GELEN VARİDELER ki FİZİĞİN henüz keşf edemediği BENLİĞİMİZİN RUHİ VUCUDLARI SEMAVİ SİSTEMDEN, GÖRÜNMEZ İPLİKÇİKLER YAY KURAMI HELEZONLARI ile MADDİLEŞMİŞ KROMOZONLARA VARİDE(gelir anlamlı olup şu’ unatı hayata ne lazımsa kendine gelenin en esası ise hayatı kendin kurmaklığın. Allahtan gelen izni rabbi ile hayat senliğindir. Varide olarak vücud varidelerle kurulacaktır)OLARAK GELMEKTE. Ve HAYATI DEVAM ETTİRMEKTEDİR. SEMAVATTA GÖRÜNMEZLİĞİ ile bu YAY KURAMLA BOŞLUKSUZ DOPDOLUDUR bu GELENLER. HÜCREDEKİ MADDİ KROMOZONLARIN içine ASLA GİRMEZ. UZAKTAN KUMANDA gibi VARİDE BAĞLARI ile BAĞLIDIRLAR. İşte bu MANA YAPI İPLİKCİKLER bizim RUHİ VUCUD YAPILARIMIZDIR, VARİDEDİR. MEVKİĞDE KURUCU OLARAK VAZİFELERİNİ İCRA EDERLER.
Yani maddeye dönmüş yay kuram harekette KROMOZON, fizik beden SOYUT İPLİKÇİK KROMOZON RUHİ VUCUT oluyor. Buyrulan“RUH BÖLÜNMEKSİZİN ECZA ve ECSAMDIR”. Bu anlamla GELEN RUHİ YAPI MANA İPLİKÇİK HELEZON İLERLEMES ile VUCUTDA MADDİ KROMOZONLARI KURMASI İLAHİ BİR DENGE OLUP. TEKVİNİ DEĞERLE HALKIYYETİ ZUHURA GETİRMELERİNDE MANA MADDE, RUHİ KEYFİYET olup. MÜTECEZZİ (bölünmeksizin) OLMADAN ECZA gibi ECSAM CİSİMDİRLER, VUCUTDURLAR ve dahi RUHİ VUCUDUMUZDUR biline! Ne muazzamdır bu insan. Nedir bu insan? HAKKI HALKIYYETLE BELİRLEYEN İNSAN Yukarda yazdığımız, hücreler ölüyor yeni ve bambaşka vucudla yenisi geliyorsa bu belli idi.
SIR: İNSANIN FİZİK BEDENİNİN TAMAMI ÖLDÜĞÜNDE, BİR YENİ VUCUDA KAVUŞACAĞI OLAYLARIN DEVAMINDADIR, MEZARDAN KİMSE KALKMAZ. Yeni VUCUDLA BAHRİ OLAY içersinde İLAHİ ÂLEME GERİYE. BEDENİMİZ İÇİNDE DEFİNE GİBİ ALLAHTANLIK VARKEN, BU DEFİNEYİ YIKIK BİR DUVARIN İÇİNE GÖMMÜŞÜZ.
Bizlerki hakkın zuhuruyuz, hakkı belirleyeniz. Şu fizik beden ötesi ruhi vucudumuz var. Gel bu ruhi keyfiyetimiz ile söyleşi yapalım ki ikili dostluklardan biride Yunusi zat diyorki “Beni bende demeyin, bende bir ben varki benden içeridir”. İşte bu benle söyleşi meali anlamlarla asla olmaz. Bu İÇRE BEN AHİRET VUCUDUMUZ olan“VUCUDU MUKTESEBEMİZDİR”. KENDİ KAZANDIĞIMIZ VUCUDDUR. Bunun ötesinde “MESAK VUCUDUMUZ”VARDIR ki HAKKA VUSLAT ancak BU VUCUDLADIR. ilahi alemin yanındaki durumuna göre insanın aklı, AKLI HALİLDİR. İlahi alem aklına göre az bir akıldır. Azı bu ise çoğunu sen düşün! Aklı küllü anlayış derki neme lazım üzerine dağ gibi gelen ölülüğü düşündüğünde! Birgün kendi mevcudiyetinin kazancı olan vucud muktesebe ve dahi MESAK vucud ilahisi ile rabbına rucu edeceği “aklı kül”dendir. Gaflette bulunmamak şartı ile dünya nizamı içinde hayatı, hayır ve hasenat ve dahi erkani islamiyetin hakikati içinde yaşamalıdır. İşte bu Allahın askerliği içindir.
SIR: Gelecekte bir sıçrama sonsuz hızı ile güneşe gidildiğinde. Oradaki kavimleri dünyadan giden kişiler terbiye ederek konuşturabilecekleride düşünülür. İlim zamana göre zaman kavramını yenerek bu olaylar yine zamanı geldiğinde yazdıklarım kur’anca Zülkarneyn şifresinde bu ayete verilen mana anlamı ile keşif edilecektir. Çünkü kürreyi arz kendiyle güneşe tabi olduğu için güneşle dünya yaşantısı bizimledir. Gün olur güneşde meskenler kurulup oranın sekinesi olur insanlık. Çünkü geçmişimiz de güneşte ışın beden olarak vardık bilinirse eğer. Dünya hayatı yaşantımız ölümle sonlanırsa olay boyut vucudla yine devam edeceğinden dönüşümüz güneşe olacaktır.
İnsan bu vucudu organelleri kurgusu ile dünyada bulundu ise DÖNÜŞÜ yine YENİ BİR VUCUT “mesak” ile İLAHİ ALEME DÖNECEĞİDİR. GÜNEŞE UĞRAYARAK ÖTEYE GEÇECEKTİR. Hatta kur’anı kerim ve bize seslenişi güneşden öteye ilahi aleme yol bulup “mesak”vucudumuzla ilahi aleme intikal edeceğimiz kur ’ani müjdeleridir. Şöyleki şu fizik beden yapı ve kuruluşu aklınla bir düşün mümkün olmayan seninle izni ilahi ile olmuş bu vucuda kıyılırmı ölümle son bulsun. Bu kurgu burada imkansızdır, imkanı ki GELEN GELDİĞİ gibi GERİ İLAHİ ALEME DÖNECEK BOYUT VUCUTLARINI KAZANARAK GEÇECEKTİR.

MESAK VÜCUT-TARIK ve SEMA: Ahiret vücuduna bu vücudla yön buluruz. Bu güneşden ilahi aleme doğru Allah katında onun huzurunda bulunmamız için tekraren bir vücuda ihtiyaç duymaklığımızdır. MESAK VUCUDUMUZU KAZANMAMIZLA HAKKIN YAKİNİ olup ONUNLAYIZ. EDVARİ ALEM YAŞANTI TAMAMLANMIŞ OLDUĞU ile MESAK KUR ’ANİ VÜCUD, KUR’ANİ MECİDDEN İBAREDİR. Muhammedi sema, 4. kat güneşide kur’ani mecid olarak bize düşeni ilede kurduğumuz ilahi saltanat benliğimizledir. İşte bu Kur’ani bildirideki MESAK vücud kur’an konuşan Kur’an vücud “Semayi risalette Tarık gibidir” buyruğudur. Tarık bir anlamda yıldız demektir, yıldıza Güneş de denir. Işığı kendinde olana yıldız veya güneş denir. Ay, yıldız değildir ışığı Güneş’ den alır.
TARIK; Venüs veya Zühre, Çobanyıldızı, Sabahyıldızı diye bilinir. İnsan semayı risalette yani Muhammedi risalette yıldız gibidir, güneş gibidir, O semayı kurandır. BU SEMA İNSANLA DOPDOLU OLUP İNSANIN TARIKLIĞI ile KURULMUŞTUR. İLAHİ ALEME DÖNÜŞÜMÜZDE VÜCUDU MUKTESEBEMİZ TARIK gibi GÜNEŞ gibi OLUŞU ile BU MUHAMMEDİ ŞEMSİ KURDUĞUMUZDUR, TARIKLIĞIMIZLA, GÜNEŞLİĞİMİZLE, MANEVİ ZİYAYİ VÜCUDUMUZLA sema bize aittir. Semasız insan insansız sema olamaz. Bu takdir ile semayı kuran insandır. IŞIN BEDEN TARIK iken, RUHİ VÜCUDUMUZ İLAHİ ALEMDEN SEMANIN TEHLİKELİ YOLLARINDAN GELİRKEN YOLUMU TAKİP EDER. TARIK bizim ENERJİ ZİYAYI RUHİ VÜCUDUMA MATUF (aid, raci,meyletmiş)olan SEMADIR. MATUF bana AİD OLAN SEMADIR. SEMA, MALUM ve HUDUDU BELLİ OLAN TABAKATI HAVADAN sonra SONSUZ AVALİMİ içine ALAN BAHRİ MESCUR yani ALEVLİ DENİZ gibi OLAN BU FEZAYI NAMÜTENAHİ olan SONSUZ SEMA ANLAMININ DELİLİNİ TAYİN ETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Kur’ani ayet hükmü“feterat semavati velarz” keyfiyeti ki sema ve arz yaratıcıdır. Yaratıcılığı, sema ve arz gizemi mecğule içinde insanı belirler, insandandır deriz.
SEMAYİ BURÇLAR MUHAMMEDİ MANA DEĞERİYLE İNSANI BELİRLEMESİ: Ayeti delil“kulilleziyne feteraküm evvele merre”. Buyrulan insanı belirlediği ile “Şu tecelliği zatki şerafet ile evveli merrede sizi fatırda kıldı(yaratıcı kıldı anlamı ile)fatır bir şeydir ki(yaratıcı bir şeydir)ondan diğer bir vücudun husuli melhuz olur. Arzın fatır olması ağaç ve melekatın ve daha birçok şeyin zuhuruna yaratıcı olması itibariyledir”. Anladık ki şol bir zat olarak insan ilkiyet halinde yaratıcı kılınması ile semavat ve arzda yaratıcı olmasıdır. Böylece semada bizden zuhurdadır, bizdendir Tarık değerimizle. Buyrulan“Ey insan bütün eşyayı senin için ve seni zatı uluhiyetim için yarattım. Allah’ımız bizi kendinden kılması ile buyuruyor“Hazineyi ilahiye ve kemalatının mazharı tecelliyatı subhaniyenin miratısın” demesi ile Allahımız ne yapacaksa, yapacağını insana bıraktığı ile semada insandandır, insan kurgusundandır.
Derleyen: Sevim Bulut Bayer

Hiç yorum yok: